ADAMLAR ve ADIMLAR…

“Söyleyecek sözün yoksa şarkı söyle” der ünlü reklamcı Ogilvy. Tabii bizcileyin ülkeler için şarkı söyleyecek hal varsa, ya da bıraktılarsa demiyor, ya da bizi tanımıyor garibim! Belki de gün gelir devran dönerse demeye getiriyor. Şimdi gelin devranın dönmesini beklemeden hali pür melalimizi şarkısız okumaya çalışalım!

İş dünyası; darbe girişimi, OHAL, zirve yapan işsizlik, küresel ve bölgesel gelişmeler, kur artışı, büyümedeki yavaşlama, rejim tartışmaları, batıyla atılan köprüler, aylardır süren evet- hayır çalışmaları gibi nedenlerle önünü göremediğini, bu yıla belirsizliklerle girdiğini, mağaza kapanmalarıyla işsizlik oranının daha artacağını söylüyor.

Sarayın mutfağında fiks menü hazırlanarak, şekere, çikolataya, bala bulayıp, allayıp pullayarak önümüze sürülen başkanlık sistemi (sultanlık, pardon halifelik mi demeliydim?) iş dünyasının bu görüşüne katılır mı? O tabii ki vükelanın bileceği iş. Bizim bildiğimiz daha doğrusu merak ettiğimiz şu; ülkeden umudu kesenlere, üstelik yakın vadede umudu olmayanlara, içeride yatanlara, üstelik haksız yere yatanlara, yukarılarda hava öyle estiği için içeri atılanlara başkanlık sisteminin getirisi olacak mı? Nasıl ve ne şekilde olacak? Soru budur ve nettir üstelik!

Şarkısız şarkı söylemeye devam edersek;

Madem siyasi iktidara göre çooook gelişmiş bir ülkeyiz. Madem köprüler, duble yollar, tüneller yaptığımız için kıskanılan ve göze batan bir ülkeyiz, madem bölgenin yükselen yıldızıyız, madem oyun kurucuyuz. Kötümser bir hava yaratıp canınızı sıkmak istemem ama tüm bunlara rağmen keyifler niye yerinde değil? Neden insanımız gergin ve huzursuz. Oysa mutluluk ve umut bulaşıcı değil mi? Niye bize de bulaşmıyor bu meret! Kâğıt kalemle aşırı ilişki mi bu mutluluğa gölge düşürüyor ne?

Bir süre önce daha sık, şimdi daha seyrek olarak (kıskanılan) ülkemizin elektrik kısıntıları yüzünden evlerimiz karardı ya! Keşke evler kararsa da kafalarımız aydınlık olsa diye düşünenler çıktı ya! O zaman işler daha kolay yürür diyenler oldu ya!  Bunlar niye daha sık oluyor diye soranların sayısı arttı ya!

İşte tam o noktada ve o günlerde pek çok şeyi neden anlamadığımı bir kez daha düşündüm. Örneğin batının kıskandığı ve nazar ettiği köprü, yol, alt ve üst geçitlerden gece gündüz, sabah akşam hatta şehit cenazelerinde bile söz etmek halkı, hele de o acılı aileleri ne kadar teselli eder ve rahatlatır anlamış değilim. Yine Erdoğan’ın; “Bu tür kirli oyunlara geçit vermeyeceğiz” sözü, Başbakanın; “Terör bizi korkutmaz, biz terörü korkuturuz” repliği daha ne kadar geçerli olacak onu da anlamış değilim.

Şerbetli şablon cümleler, sabır nutukları, sadakat- cesaret- şahadet üçlemesi, “bizi korkutamazlar, bizi bölemezler” klişeleri kıskanılan ülkemizi daha ne kadar taşır, onu da anlamak zor! Tablo böylesine karanlıkken umudu diri tutmaya çalışmak ise en zoru…

Zor olan tek bu değil kuşkusuz! Geçmişe dair belleğimizde bu kadar çok anı birikmişken, bazen okurlar, bazen yabancılar, bazen öğrenciler güne ve geleceğimize dair sorular sorduğunda yanıt vermekte zorlanıyor, donup kalıyor insan. Dilin döndüğünce  “dış güçlerin oyunu”, emperyalist komplo”, “uluslararası terör”, “kıskanılan Türkiye” “huzurumuzu bozmak isteyen dış mihraklar”, “güçlenmemizi, büyümemizi, kalkınmamızı” istemeyen bazı ülkeler, “üst akıl” gibi bahaneler sıralansa da soruyu soranların inanmadıkları belli oluyor! Sanki bakışlarında; “Bu gidiş mutlak ve ebedi iktidar demektir. Tek adamlık demektir. Unutmayın kontrolsüz güç, güç değildir” sözleri okunuyor. 

O zaman insan kendince “haklılar galiba” diyor! Bununla yetinmiyor. Uygar bir ülke, demokratik bir toplum, doğru bir gelecek için aydınlanmayı, özgürlüğü, laiklik ve bağımsızlığı seçerken bizdeki bu arayış ve geriye gidiş neden diye sormadan edemiyor!
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87