Ataklı-YORUM:
BU RUH HALİYLE ÜLKE YÖNETİLİR Mİ?
BU RUH HALİYLE ÜLKE YÖNETİLİR Mİ?

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; inanın çok garip günler yaşıyoruz. Başbakan Erdoğan her geçen gün daha sertleşiyor, daha kışkırtıcı sözler söylüyor, kin ve nefret dolu söylemleri daha fazla dile getiriyor.

Soma olaylarından bu yana Başbakan’ın ruh halini anlamak mümkün değil. Eğer hükümetin başında değil de bir şirketin başında olsaydı patron çoktan görevden almıştı. Yok eğer zaten kendi patronsa çoktan iflas etmişti.

Kendi partisi bile sessiz

Şu anda ne olup bittiğini anlamak kolay değil. Başbakan’ın artık kendi partisindeki milletvekillerini bile derin sessizliğe iten tutum, davranış ve söylemleri anlamak çok zor.

Ya çok ciddi bir psikolojik sıkıntı yaşıyor, ya da henüz hiç birimizin bilmediği çok çetin olaylarla karşı karşıyayız ve başbakan bunlardan fena halde bunaldı.

Aslına bakarsanız bu kadar gerginliğe rağmen başbakan durumu tekrar kontrol altına alabilir, toparlayıcı, sakinleştirici ve bütünleştirici bir üslupla ülkede huzuru kurabilir.

Ama başbakan garip biçimde “hah şimdi herhalde biraz sakinleşecek” dediğiniz anda olmadık sözlerle gerginliği daha da artırıyor. Kutuplaşmayı körüklediği gibi Allah muhafaza bir iç çatışma çıkarmak ister gibi bir tutum alıyor.

Bugün öyle şeyler söyledi ki

Bugün sizlere Başbakan’ın sadece bugün yaptığı bir konuşmadan bazı bölümler okumak istiyorum. Her biri birbirinden beter bu bölümlerde Başbakan’ın nasıl bir ayrımcılık yaptığını sizler de ibretle göreceksiniz.

Başbakan bugün partisinin il başkanları toplantısında konuştu. Soma olayına değindi elbette ve öncelikle. Yine kaza dedi, yine kaderden söz etti.

Başbakanı dinlerken “Neden hem kendini hem de toplumu bu kadar geriyor” diye düşünmeden edemedim. Vatandaş da biliyor bazen kazaların kaçınılmaz olduğunu, ama ısrarla sanki Soma’daki basit bir kazaymış gibi anlatması, bu konuda hiçbir eleştiri kabul etmemesi inanılır gibi değil.

Kazadır bu hep olur

Bakın Başbakan bugün şöyle dedi Soma katliamı konusunda; “Hiç kaza olmaz diye bir anlayışa doğru demek yanlış olur. Sadece maden kazası için demiyorum, her şey için geçerli. Hayat risklerle doludur, istediğiniz gibi testler yapın kaza oranını minimize etmek en ideal olanıdır. Ama sıfırlamak dünyanın hiçbir yerinde mümkün değildir. Maden ocakları riski en yüksek olan alanlardır.”
Diyorum ya başbakan’ın ruh hali çok fena. Kimse “Hiç kaza olmaz” demiyor. Aklı başında herkes bilir ki; dünyanın en güvenli madeninde de, en ileri teknoloji ile üretilmiş fabrikasında da, hiçbir şey olmayacağını sandığınız evinizde bile kazalar olabilir.

Sevimsiz hale düşüyor

Ama 300’den fazla kişinin can verdiği bir maden olayında ısrarla “kazadır bu kaza, her yerde olur, zaten maden işçisinin fıtratında var bu” diye üstelemek en azından söyleyeni de sevimsiz hale getiriyor.

Evet kaza olur olmasına da, burada önemli olan sizin kaza olmasını önlemek için daha önce ne yaptığınızdır. Herhalde dikkatinizi çekiyordur, yandaş yalaka medya katliamındın ancak üçüncü gününden sonra maden sahibinin kusurunu aramaya başlamışken, Başbakan hala bu patronla ilgili bir şey söylemedi. Sadece maden mi, bu patronun inşaat yatırımları var, finans sektöründe kolları var ve yandaş yalaka medya bunlara da sardırdı. Başbakan’da ise bu konuda tek söz yok.

Haaa, “gerekli önlemler alınacaktır, hesap sorulacaktır” gibi şeyler söylüyor söylemesine de “kazaydı, kaderdi, fıtrattı” gibi söylemler arasında bunlar kaynayıp gidiyor.

Kimdir bunlar?

Başbakan bugünkü konuşmasında yine birilerini suçladı. Ama o birilerinin kim olduğunu bilmiyoruz, anlamıyoruz. Bakın aynen şunları söyledi Başbakan;

“Artık 12 yıl önceki Türkiye yok. Sırbistan’a bile el uzatan bir Türkiye var. Bu Somali’ye, Sırbistan’a el uzatmamıza tepki gösterenler var inanın.

Soma’yı da bilmezler, haritada yerini bile bilmezler. Dünyayı kendi oturdukları semtten ibaret bilirler.

Lüks kafelerde otururlar, deniz gören yalılarında boğaza nazır villalarında otururlar .

Ellerinde akıllı telefonlarıyla ahkam keserler, yalan söylerler.

Twitter’da attıkları tweet gündem listesine girmiyorsa bunlar için hiçbir konu önemli değildir.

Bunlar kendileri 140 karakter yazınca dünyayı kurtaran adam zannederler.

Bir yoksul ailenin sofrasına diz kurup oturamazlar.

Bugün Bosna’ya sırtını dönersen, yarın sana sahip çıkacak kardeş bulamazsın.

Yoksulluğun coğrafyası yoktur.”

Şikâyet edeceğinize açıklayın

Güzel de, kimdir bunlar. Erdoğan hala Başbakan olduğunun farkında mı değil yoksa. Ağır suçlamalar yapıyor, ama kim olduklarını söylemiyor. Boğazdaki villalarda oturan, lüks kafelere giden, akıllı telefonlarla ahkam kesenler kimlerdir?

Eğer başbakan bu kadar şikâyetçiyse kim olduklarını anlamadığımız düşmanlara çatmak yerine bunları kamuoyunun önüne çıkarıp teşhir etmeli, gerekiyorsa da yargı önünde hesap vermelerini sağlamalı.

Sevgili izleyiciler, Soma katliamı nedeniyle örneğin şu paralel yapı olayını da unuttuk. Başbakan aralık ayından bu yana “inlerine gireceğiz, köklerini kurutacağız, hesap soracağız” diyor. Ama henüz bir arpa boyu yol gidilebilmiş değil.

Paralel yapıya ne oldu?

Paralel yapı dediği de tıpkı Boğaz’daki evlerinde oturanlar gibi sanki hayali düşman. Neden hala hesap sorulmuyor? En ağır hakaretler yapılan insanlar neden enselerinden tutuldukları gibi yargı önüne konmuyor hala da oradan oraya atamalarla vakit harcanıyor.

Bundan iki hafta önce Halil Nebiler’le yaptığımız Çift Vuruş programında iddia ile söylemiştim. Artık kimse paralel devlet soruşturması, hesap sorulması, inlerine girilmesi, köklerinin kurutulması gibi bir eylem beklemesin. Çünkü Erdoğan’ın bunu yapacak gücü yok. Paralel yapı dediği cemaate elini bile süremez.

Cemaate dokunamaz bile

Neden? Nedeni çok basit; çünkü bütün kirli işleri birlikte yaptılar. Türkiye’nin aydınları, gazetecileri, sanatçıları, askerleri, akademisyenleri bu kirli ittifakın birlikte düzenlediği kumpaslarla zindanlara atıldı, karalandı, aşağılandı.

Kirli işleri yapanlar, bunu kendilerine yaptıranlara karşı da ellerinde kullanmak için, garanti olsun diye belgeler bilgiler tutarlar.

İşte yine iddia ile söylüyorum. Erdoğan ve ekibi sıkıysa paralel devletten hesap sorsun, inlerine girsin, köklerini kurutsun.

Yapamaz.

Bunu yapamıyor ama başka bir garabet yaşıyoruz. Başbakan paralel yapı dediği Fethullah Gülen cemaatine bağlı olduklarını düşündüğü kimi devlet görevlilerini oradan oraya atamakla övünüyor.

Vatan hainine ceza; Başka yere atanma

Şu kadar polisin bu kadar savcının veya bürokratın yerinin değiştirildiğini söylüyor ikidebir. Tamam da o zaman da devlet olmuyorsunuz. Eğer bir polis casussa, vatan hainiyse, bunun cezası İstanbul’dan alınıp İzmit’e gönderilmek midir? Casusluk yapan, vatan hainliği yapan, bunu Ankara’da yapabilir de Muş’ta yapamaz mı?

Gazeteciler yine hedefte

Neyse, uzatmayayım, başbakan hep hayali düşmanlarla savaşıyor. Yaptığı saf, eğitimsiz ve bilgisiz vatandaşları kandırmaktan öte değil.

Dönelim tekrar Başbakan’ın bugünkü konuşmasına. Yine öfke ile gazetecilere ağır sözler söyledi. Gerçi ağır söz demek bile hafif kalır. Başbakan, başbakan olmasının ayrıcalığını kullanarak bazı gazetecileri açıkça hedef gösterdi yine. Öyle bir konuşuyor ki başbakan “Yahu millet, siz nasıl milletsiniz bunlara hala hiçbir şey yapmadınız” demeye getiriyor.

Bakın ne dedi bugün yine; “Onlara müstahaktır diyen köşe yazarlarının insanlıktan nasibi olabilir mi? Bunlar da ne insanlık ne vicdan var.

Onu gazetesinin köşesinde yazdıranda da vicdan yok ki. Başka bir yazar da güya bayan. Ne şehittir, ne gazi ardından Niyazi diyor… Güya kadın…

Hani kadın hakları dernekleri, başka bir şey olsa ayağa kalkıyorsunuz. Neden ayağa kalkıp bunların yüzüne tükürmüyorsunuz?

301 şehidimize bu hakareti edenler, 77 milyonun yüzüne tükürmesi gereken insanlarıdır.

301 kardeşimizin ailelerinin bunlara dava açması lazım. 50 kadar dava açan var ama hepsinin açması lazım.

Yine bir bayan Soma’ya yardım etmeyin diyor, bunların evi var diyor. Sen kimsin ya sen kimsin?”

Hedef şaşırtmak için

Her şeyi bir kenara bırakalım. Bir Başbakan’a böyle konuşmak yakışır mı? Üstelik söyledikleri doğru değil. Kastettiği yazarlar, yine kastettiği sözleri söylemediler. Soma katliamının baskısı altında ezilen yandaş yalakalar hedef şaşırtmak, katliamdaki iktidar sorumluluğunu gizlemek için bazı gazetecilerin sözlerini çarpıtarak, kesip biçerek ve kendi zihinlerinde anlamları yükleyerek bir linç kampanyası başlattılar.

Başbakan bunu bilerek hedef göstermeyi sürdürüyor. Yazık ama bu ülkeye.

Almanya gezisini de anlattı

Başbakan’ın bugünkü gündeminde Almanya gezisi de vardı. Biliyorsunuz Almanya gezisi bugün başlayacaktı. İlk gün Berlin’e gidip Merkel’le görüşecekti başbakan. Ancak Alman Başbakanı tek taraflı olarak bu görüşmeyi iptal etti.
Bunun üzerine zorunlu olarak gezinin ilk ayağından vazgeçildi. Erdoğan yarın Köln’e gidecek, burada miting konuşması yapacak ve akşama da dönecek.

Önce Başbakan’ın bugün Almanya gezisi için söylediklerini size aktarayım; “Almanya’ya yapacağım ziyaret öncesi çok manidar şekilde oranın da terörize edilmesine gayret ediyorlar.

Bazıları da “Başbakanım Almanya’ya gitmeyin” diyorlar. Kusura bakmayın biz oraya gideriz. Bize o aklı verenler, o aklı kendilerine saklasınlar.

Orada eğlence olmayacak sadece düşünceler yansıyacak. Diyanet’ten de alınacak destekle hatimler indirilecek.

Konuşmalarımız yapıp akşam döneceğiz. Rahatsızlık duyanlar içerideki maşalarını yola çıkardılar.

İçeride ve dışarıda maşalar tarafından çeşitli bahanelerle saldırılar diri tutulmaya çalışılıyor.

Bu saldırıların şahsıma yönelik olduğunu düşünenler varsa yanılgı içerisindeler.

Bütün bu saldırılar artık tartışmasız şekilde bu millete ve değerlerine yönelik saldırılardır.”

Haydi gidin bakalım Avrupa’ya

Sevgili izleyiciler, gerek Alman hükümeti gerekse diğer siyasi partiler, medya ve sivil toplum kuruluşları Erdoğan’ın Köln ziyaretinden çok rahatsız. Almanlar Başbakan’ın Köln’de yapacağı konuşmanın tahrik edici ve karıştırıcı olacağına inanıyorlar.
Peki, Almanlar niye böyle bir yargıya vardılar; cevabı basit. Erdoğan’ın son birkaç aydaki tutum ve davranışları ile söylemlerine bakınca bunun böyle olacağı ortada. Biz Türkiye’de yaşarken belki pek fark etmiyoruz ama Avrupalı gözüyle bakınca Erdoğan’ın sürekli gergin, tahrik edici ve düşmanlıkları körükleyici konuşmaları çok rahatsız edici. Dün de söylediğim gibi Erdoğan Almanya’nın tepkisini Türkiye’deki işbirlikçilerine bağlamaya çalışıyor.

O halde haydi buyursun, Fransa’ya, Belçika’ya, İngiltere’ye gitsin örneğin. Bakalım onlar Almanlardan daha mı sert olacaklar, daha mı yumuşak. Avrupalı Türkiye’de kayışların artık koptuğunu ve iktidarın son hızla yokuş aşağı gittiğini görüyorlar.

İnsanın tüyleri diken diken oluyor

Şimdi sevgili izleyiciler, gelelim Erdoğan’ın bugün yaptığı konuşmada insanın tüylerini diken diken eden bölümüne.

Başbakan dün İstanbul Okmeydanı’nda başlayan ve hala da süren olaylara değinerek bakın ne dedi; “Daha dün yine olaylar oldu.

Neymiş Berkin Elvan’ı anmak için törenler düzenleyeceklermiş. Her ölüm hadisesinde bir tören mi düzenleyeceğiz. Ölmüştür geçmiştir.

Ama Kılıçdaroğlu’na göre ölen bir gencimiz veya çocuğumuz. Dürüst ol dürüst.

Resimlerle kayıtlarla hepsi ortada. Ama o yavruyu aldatanlar da suçlu. Bir Molotof polis aracının içine düştü. Yandılar, hastanede tedavi altındalar.

Bütün bu araçların üzerine bu teröristler camları kırmaya çalışıyorlar. Polis eli kolu bağlı mı kalacak, bir şey yapmayacak mı? Nasıl sabrediyorlar anlayamıyorum.

Polise “çek tabancanı” diyor

Hiçbir medya yaralanan polislerin durumu ne olacak demiyor.”

Bu sözlere hiçbir şey söylemek istemiyorum. Takdir sizin. Sadece şunu söyleyeyim; eğer bir başbakan “o polisler nasıl sabrediyor anlamıyorum” derse, o sözler söylendiği andan itibaren bütün polisler tabancalarını kabzalarından çıkarır. İşte o kadar.

Tekmeleneni fena yapmışlar

Değerli izleyiciler, son bir notum da Soma’da iki özel harekat polisinin tuttuğu gence tekme atan danışmanla ilgili. Tekmelenen maden işçisi Erdal Kocabıyık bugün gazetelere konuşmuş. Diyor ki “Yusuf Bey aradı. (Yusuf bey dediği danışman Yusuf Yerkel tabii) İletişime geçti. Helallik istedi. Ben de istedim. O da pişman olduğunu söyledi. Kendisini affettim. Helalleştik. O da beni affetti. Ben kendisi hakkında suç duyurusunda bulunmadım. Olayı kamuoyunda çok yanlış anlattılar. Bana yönelik bir tehdit baskı yok” diye konuştu.

Adamcağız ne desin. Belli ki “Sana hayatı zindan ederiz” denmiş kendisine.

Oberhausen’e davet

Ve bu haftayı da bitiriyoruz artık. Son notum Almanya ile ilgili. Oberhausen’de yarın TGB’nin soma bahanesiyle savsaklanan 19 Mayıs’ı kutlama şöleni var. Tam da Erdoğan’ın Köln’de Cumhurbaşkanlığı adaylığı şovu yapacağı saatlere denk geliyor. Almanya’daki herkesi bu şölene katılmaya çağırıyorum. Unutmayın, bu şölende elde edilecek tüm gelir Soma’da hayatını kaybeden işçilerin ailelerine gidecek.

Pazartesi günü tekrar görüşmek üzere hepinize iyilikler dilerim. Hoşça kalın.



GÜNÜN YORUMU. 23.5.2014. CUMA. paylaşan: ulusalkanal

Ulusal Kanal
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

MEĞER ERDOĞAN GELENE KADAR BU ÜLKEDE HİÇBİR...
Video Haber: "Can Ataklı'dan 11.07.2014 Cuma, Günün Yorumu..."

Haberi Oku