GALİBA BEN
SANATÇIYIM

"İsmail Dümbüllü’yü her yerde izlerdim.
Babamın çok yakın arkadaşıydı. 
Çok şirin bir oyuncuydu.
Belki ona çok gülmemin oyunculuğum
üzerinde gizli bir etkisi olmuştur."

***
"İki büyük şair, İstanbul için iki büyük şiir yazmışlar.
Biri, ‘İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı’ demiş,
diğeri, ‘Sana dün bir tepeden baktım
aziz İstanbul’ demiş.
Bana söyleyecek söz kalmamış Nâzım’ın dediği gibi!
Ben de bu dizeleri yazmışım;
’Ne gözlerim kapalı seni dinliyorum/ 
Ne sana dün bir tepeden baktım./ 
Ben doğduğum gün / 
Sana abayı yaktım."

***
"Şu an yapmakta olduğum işler pek çok
kişiyi karşıma alıyor.
Yıllardır, hiçbir ücret ödenmeden 4 yıl
okunan bir okulum var.
Bu bazı rahatsızlıklar yaratıyor.
Sosyalist kimliğimden ödün vermedim.
Bu da ayrı bir zorluk yaşamımda. 
Para kazanamıyorum. Hep  taklit edildim, biri
dışında; ücretsiz okul!"

***
"Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nda bir oyunda "kurt" rolümdeyim.
Tiyatronun siyah kedisini kucağıma
aldım, yavrum yaptım sözde. 
Sahnedeyim.
Gülriz elindeki sandviçi atıyor bana, başından savmak için.
Bende kediyi yediriyorum. 
Kedi kucağımdan
atladı, başladı sahnenin ortasında sandviçi yemeye...
Gülriz, Engin gülme krizinde. 
Oyunu bozmuştum.
Gülriz şemsiyeyle beni dövmeye başladı.
Hataydı. 
Özür dileyip istifa ettim."

***
"12 Mart 1971. 
Üç kez evim basıldı askerlerce.
Üç kez de cezaevine atıldım.
Aklandım...
Oyun oynamışım, kitap yazmışım. Suç bu!
Peki uğradığım maddi manevi kayıplar
ne olacak? 
Kim ödeyecek bunu?
Yıllarca sırtımız duvara yapışık yürüdük.
Hâlâ can güvenliğimiz yok. 
Ben mizahçıyım. Eleştireceğim..."

***
"Bir gün Moskova’ya gittim. 
Nâzım’ın eşi Vera,
dostu Ekber Babayef’la tanıştım.
Veta; Nâzım’ın güzel fotoğraflarını imzalayıp verdi.
Mezarına gidip çiçek koydum en sevdiğim şairin!
Savaş Dinçel’le Çizgilerle Nazım Hikmet’i yazdık sonra."

***
"Aziz Nesin’le çok iyi dosttuk. 
70.yaşı kutlamasına
geç kalmıştım. 
Sitem etti, ‘hediye almak için dolaştım’
dedim, ‘ver hediyemi’ dedi. 
İşte hediyen;
Sezen Aksu "Sen ağlama, dayanamam"ı söylemeye
başladı. Aziz Abi ikimize de sarıldı!
Çok mutlu olmuştu!.."

***
"Öyle parçalandım ki ömrümde/ 
Sevgiyle öfke
arasında/
Sevgimi öfke vurdu/Öfkemi
sevgi kaçırdı/
İçim parçalandı arada’
Bu; Can Yücel’dir. 
Onu okudum mu şiir yazarım.
Ama onunkiler şiir, benimkiler miirdir!"

***
"İlk kez 1953 yılında baharı tattım.
Bu benim ilk sahneye çıkışımdı.
O gün bugün her sahneye çıkışım benim
için bahardır. 
İçim çiçeklenir, dayanılmaz, önlenemez
bir haz yakalar beni, ta ayak parmaklarımdan saç uçlarıma kadar.
İlk cemre o anda düşüverir içime; havam
suyum toprağım ısınıverir.
İşte, bu benim mesleğimin tarifidir.
Galiba ben sanatçıyım..."

***
Bu satırlar; 
insanlarına sorunlarına sırtını dönmeyen
duyarlı aydın, mizah ustası, tiyatro sanatçısı
Müjdat Gezen’indir.
Geçmiş güzel anları, bir insanın inandırıcı yaşamını,
Jean B.Para’nın benzetimiyle "insandan insana geçişi"
yapmacıksız, cömertçe duygusal gerçekliklerle
anlattığı son kitabı "Galiba Ben Sanatçıyım"dan!..
Kırılsa da gücense de hakkı yense de, 
elleri ayakları zincirlense de, her gün lince uğrasa da,
"kinin insan yüreğine yük olduğunu" bilenlerden o!

***
Müjdat Gezen, çocukluğunun İstanbul’unu, aile bireylerini, arkadaşlarını ve aşklarını anlattığı kitabı "Galiba Ben Sanatçıyım"ı yazarken kronolojik sıra izlememiş. 
Böylece ‘anılar’ yerine ‘anımsamalar’ kitabı çıkmış ortaya; 
yıllar içinde, 
geri dönüşlerle anlatmış anlatacaklarını. 
İyi de yapmış; 
Gezen’in kalemiyle birlikte anılara dalıyorsunuz kitabı olurken.

***
O; şu muhteşem şiiri yazandır;
"İlkelerin olacak.
Seni satın alamayacaklar.
Aptalların uydurduğu
atasözlerine inanmayacaksın:
"Paranın satın alamayacağı şey
yoktur."
“Herkesin bir fiyatı vardır.”
gibi sözlere kanmayacaksın.
Onurunla, kimliğinle ve
beyninle akıllı yaşacaksın.
Üreteceksin, seveceksin,
sevileceksin, inançlarının
arkasında duracaksın.
Sevgilerin karşılıksız,
yardımların gizli olacak.
Seni attan, ottan ayıran
özelliğin farkına varacaksın.
Çünkü sen insansın,
ve bunu yakalayabildiğin gün,
bembeyaz yaşayacaksın..."

***
O; can dostları Uğur Dündar’ın,
Yılmaz Özdil’in anlatımıyla;
"Bu toprakların Ezop’u, Andersen’i, La Fontaine’i!
Korku İmparatorluğu’na karşı cesaret aşılayan çağdaş Dede Korkut!
Sanatıyla, bağımsız karakteriyle, yurtseverliğiyle
elli senedir halkı uyutanlara karşı uyandırmaya çalışandır."

***
Bana göre de; 
Müjdat Gezen; sanatın muhalif halini
her dem yüreğinde hisseden, ülkesini, dünyayı,
çocukları, doğayı çok seven, Atatürk sevdalısı,
omuz omuza yürünecek, soylu, bir ömür insan biriktirmiş,
Sait Faik gibi "yazmasa/söylemese çıldıracaklardan"dır!
(Sonsuzca açıp kabul ettiğin dostluğun ve ağabeyliğin
için teşekkür ederim Müjdat Ağabeyim)
O cümlesini hep şu sözle tamamlayandır;
"Öyle söyledim ki, gülelim!"
Gülelim...
Gülümseyelim; 
Muzaffer İzgü’nün
"Gülen insan iyi düşünür"ünü unutmadan!..

https://twitter.com/Atikopruluoglu

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87