Gündem:
ERDOĞAN'IN ALO FATİH'İ OLUR DA BAYKAL'IN OLMAZ MI?
ERDOĞAN'IN ALO FATİH'İ OLUR DA BAYKAL'IN OLMAZ MI?

Halk Tv'de Deniz Baykal'ı eleştirince kovulan Ümit Aslanbay, yaşadıklarını P24'ün sitesinde yazdığı yazıyla anlattı. 

"Bir dönem koalisyon ortağını korumak adına Türkiye siyasetinde kapatılan yolsuzluk dosyalarını hatırlatan Aslanbay, Deniz Baykal'ı gazeteci olarak yıllarca takip ettiğini söyledikten sonra şu ifadeleri kullandı:

Yıllar sonra Halk TV’de Cumhurbaşkanı’nın ayağına palas pandıras giderek görüşmesini ve bu görüşmeye kendince bir misyon biçmesini doğru bulmadığımı dile getirdim. Sağolsun, yayında sohbet ettiğim arkadaşım da çok yardımcı oldu! O an pek de pişman görünmüyordu.

Ben TV’nin Baykal’ın kontrolünde olduğunu biliyordum ama beni işten atmak gibi bir tepki vereceğini, verebileceğini tahmin dahi edemezdim.

Ve bunu orayı yöneten “Halk TV Alo Fatih”inin eliyle yaptı.

Ve gazetecilik açısından, iktidarın kasıp kavurduğu medya dünyasında bir liman bularak gücü yettiğince konuşan, birinin ağzını tereddüt dahi etmeden kapadı.

İşte işin beni ve gazeteciliği ilgilendiren kısmı da burada.

Birkaç gün önce, benden işten atılan gazetecilerin belgeselini Halk TV’de göstermek için yapımcıların telefonlarını isteyen “Alo Gazeteci” arkadaşımın bunu nasıl yapabildiğiydi.

Baykal’ın bunu nasıl yapabildiğiydi.

Bunu izah etmekte, anlamakta zorlanıyorum.

Ya da izah etmek istemiyorum."

İYİ Kİ GAZETECİLİĞİ BÖYLE BİLMİŞİM

Aslanbay bir dönem siyasetçiler karşısında dik duran gazetecilerden öğrendiklerini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

Mesleğimin ilk yıllarında Füsun Abla’nın (Özbilgen) Ankara’da Mülkiyeliler Birliği’ndeki bir masada gazetecilik hakkında ileri geri konuşan bir milletvekilini azarlamasını hayranlıkla izlemiştim. Cumhuriyet’e randevusuz geldiği için sekreterin yanında bekletilen bakanların öykülerini ise şimdi hatırlamıyorum kimden dinledim. Seçim gezisinde yerleştiğimiz otel odasından bizi çıkarıp, bir parti yöneticisini yerleştirmeye çalışan sorumluya “Bunu yapamazsın” diye bağıran Deniz Som’u “Ben de böyle olabilmeliyim” diye gözledim. Beni şikayet eden milletvekilinin yüzüne telefonu kapatan Erbil Tuşalp’ı can kulağıyla dinledim. Ufuk Güldemir, 28 Şubatçı generallere “Biz gazeteciler öyle itilip kakılacak adamlar değiliz” diye seslendiğinde oradaydım. Daha onlarca örnek.

İyi ki gazeteciliği böyle bilmişim.

Mesleğimin ilerleyen yıllarında daha onlarca örnek gördüm.

Yaptığım işle gurur duydum.

Hele bu son yıllarda işsiz bıraktırılmış, cezaevlerine yollanmış ama dik duruşunu bozmamış gazetecileri gördükçe. Onların önünde ise saygıyla eğiliyorum.

Bugün bildiğim bir şeyi yeniden öğrendim.

Gazetecileri, iktidarın, mutlak gücün hiçbir türlüsü sevmez. Onu dönüştürüp yandaş yapamazsa, işten atıyor ya da öldürüyor.

Ama onlara bir faydası yok.

Gazetecilik bulduğun her aralıktan konuşabilme, yazabilmenin adı. Yani “mesajın kendisi”…

Ve bunu hep yapacak.


ODA TV
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

DAYAKÇI İMAM SERBEST BIRAKILDI
Ağrı'nın Diyadin ilçesinde, Kuran kursunda çocuğa şiddet uyguladığı için gözaltına alınan din...

Haberi Oku