Gündem:
HÜSEYİN ÇAPKIN: 'BENİ SIRTIMDAN BIÇAKLADILAR'

HÜSEYİN ÇAPKIN: "BENİ SIRTIMDAN BIÇAKLADILAR"

Savunmasını tamamlayan Hüseyin Çapkın, "Tıpkı yaverlerin generalleri derdest ettiği gibi FETÖ'cü emniyet müdürleri de beni sırtımdan bıçakladılar" dedi.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) "mülkiye" yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında, haklarında üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile çeşitli oranlarda hapis cezası istemiyle dava açılan ve aralarında eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın da bulunduğu 15 eski vali ve kaymakamın yargılanmasına başlandı. 

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısında yapılan binada görülen duruşmaya, tutuklu sanıklar eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, eski Mülkiye Başmüfettişi Gürkan Polat, eski İstanbul Vali Yardımcısı Haluk Nadir, eski Artvin ve Hakkari Valisi Necmettin Kalkan, eski Rize ve Çorum Valisi Nurullah Çakır, eski Mülkiye Başmüfettişi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, eski Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, eski Muğla Valisi Fatih Şahin, eski Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, eski Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır, eski Sancaktepe Kaymakamı Feyzullah Özcan ve eski Pendik Kaymakamı Osman Tunç katıldı. 

Tutuklu sanıklardan eski Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Mürteza Balcı'nın katılmadığı duruşmada, sanıkların avukatları ve yakınları hazır bulundu. 

Duruşmaya sanıkların ifadelerinin alınmasıyla devam edildi. 

BİROL KURUBAL SAVUNMASINI YAPTI

Duruşmada savunma yapan eski Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, 25 yıllık görev hayatı boyunca herhangi bir cezai ve idari soruşturma geçirmediğini, takdir belgeleriyle ödüllendirildiğini söyledi. 

İddianamede hakkında FETÖ ile ilintili bazı derneklere bağışta bulunduğu iddialarına ilişkin açıklama yapan Kurubal, eşinin Kimse Yok mu Derneği'ne 2011 yılında SMS atarak bağışta bulunduğunu ifade etti. 

Kurubal, o tarihte söz konusu derneğin kamuya yararlı dernekler arasında yer aldığını anlatarak, "O dönem terör örgütü ile bağlantısı ortaya konulmamış bir derneğin bugün terör örgütü olarak gösterilerek bizlerin suçlanması, devletin vatandaşına tuzak kurması anlamına gelir" iddiasında bulundu. 

Hakkında FETÖ bağlantılı kişilerle HTS kayıtlarının bulunduğu iddialarının da gerçeği yansıtmadığını savunan Kurubal, söz konusu kişilerin kaymakam ve valiler gibi meslektaşları olduğunu, bu kişilerle de mesleki konularda iş görüşmeleri yaptığını öne sürdü. 

Tutuklu sanık eski Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır da Kimse Yokmu Derneği'ne 2011 yılında SMS atarak bir kez bağış yaptığını anlattı. 

İddianamede kendisinin parlatılarak Bağcılar Kaymakamlığı'na getirildiği yönündeki suçlamaları kabul etmediğini belirten Çakır, "Bağcılar, 22 kilometrekare alan içinde 700 bin nüfusa sahip ve Suriyelilerin en çok yaşadığı bir yer. Kaymakamlık makamı da altı market, üstü overlokçu olan bir binada yer almaktadır" dedi. 

Bank Asya'daki hesabının bireysel emeklilik hesabı olduğunu, bu hesabı 17-25 Aralık sürecinden sonra başka bankaya aktarmak istediğini ancak birikimden yararlanamayacağı için 2 yıl bekletmek zorunda kaldığını savunan Çakır, daha sonra bu hesabını başka bir bankaya aktardığını dile getirdi. 

FATİH ŞAHİN: TBMM’NİN BOMBALANMASI, BÜTÜN TÜRK HALKININ BOMBALANMASI DEMEKTİR

Tutuklu sanık eski Muğla Valisi Fatih Şahin de herhangi bir yetkisi olmayan merkez valisi olarak görev yaptığını belirterek, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya yönelik suçlamanın düşürülmesi gerektiğini, bunu kullanmak yönünde bir yetkisinin olmadığını ileri sürdü. 

Okul ve meslek hayatı boyunca FETÖ ve herhangi bir yapılanmayla bir ilişkisinin olmadığını öne süren Şahin, çalışmalarının tamamımın anayasal çerçevede yürüttüğünü iddia etti. 

Şahin, defalarca mülkiye müfettişlerince incelendiğini ancak kendisiyle ilgili FETÖ bağlantılı bir hususa rastlanmadığı iddiasında bulunarak, bu konuyla alakalı hakkında herhangi bir şikayetin olmadığını öne sürdü. 

İnsan haklarının başında yaşama hakkının geldiğini ve vatandaşların güvenli bir ortamda yaşamasını sağlamanın önceliği olduğunu ifade eden Şahin, bunun için güvenlik güçleriyle gece gündüz çalıştığını belirtti. 

Darbe girişimini desteklemesinin mümkün olmadığını savunan Şahin, "TBMM’nin bombalanması, bütün Türk halkının bombalanması demektir. Bunu yapanların en ağır cezaya çarptırılmasını istiyorum" dedi. 

Şahin, FETÖ üyesi olmadığını ve bu terör örgütüne herhangi bir finansman sağlamadığını öne sürerek, Karaman Valiliği döneminde Samanyolu Yayıncılığa arazi kiralama işinin kendisinden önceki 3 vali zamanında başlayan uygulama olduğunu anlattı. 

Bunun tüm yayın organları için geçerli bir uygulama olduğunu öne süren Şahin, "Bu yayın organı da legal olduğu için buna da yer verilmiştir, ücreti karşılığında sözleşmesi yenilenmiştir. Diğer yayın gruplarının faydalandığı hizmeti bu yayın kuruluşuna vermemek suçtur, anayasanın eşitliği ilkesine aykırıdır. Ben göreve başladığımda bu kuruluşun mevcut sözleşmesi zaten vardı. Bu fiil suç ise yapılan denetimlerde tespit edilmesi ve soruşturma açılması gerekirdi. Burada kamunun zarara uğratılması söz konusu değil aksine kar etmiştir" diye konuştu. 

Şahin, SODES projeleri yoluyla FETÖ ile irtibatı belirlenen kuruluşlara kaynak aktararak örgüte finansman sağlamadığını ileri sürerek, bu yönde İçişleri Bakanlığı araştırma raporlarında buna yönelik bir ibarenin yer almadığını savundu. 

Meslek hayatı boyunca bir kişiyi bile kamu kurumlarına yerleştirmediğini iddia eden Şahin, Türkçe Olimpiyatları için para aktardığı suçlamasını kabul etmediğini söyledi. 

Şahin, FETÖ'nün şifreli haberleşme programı ByLock'u kullanmadığı iddiasında bulunarak, tahliyesini talep eti. 

Eski Sancaktepe Kaymakamı Feyzullah Özcan ve Eski Mülkiye Başmüfettişi Gürkan Polat da savunmasını tamamladı.

HÜSEYİN ÇAPKIN’IN SAVUNMASINA GEÇİLDİ

Mahkeme heyeti başkanı, Hüseyin Çapkın’ın savunmasına geçilmeden önce, avukatı Fahrettin Kocagöz’ün dün bir dilekçe vererek delil dinletilmesi amacıyla duruşmanın kapalı yapılmasını talep ettiğini belirterek, cumhuriyet savcısının görüşünü sordu. 

Taleple ilgili mütalaasını açıklayan savcı, söz konusu talebin reddedilmesini istedi. 

Mahkeme heyeti de Çapkın’ın avukatının bu talebinin reddine hükmetti. 

Daha sonra savunmasını yapan Çapkın, 70 gün tutuklu kaldıktan sonra tahliye olduğunu belirtti. Çapkın, tahliye gerekçesinde tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak adli kontrol tedbirlerinin yeterli olduğunun yazıldığını anlattı. 

Bundan 8 ay sonra hiçbir ek delil veya ifade olmadığı halde bu iddianame ile örgütün hiyerarşik yapısında yer aldığı iddiasıyla hakkında en ağır cezanın istendiğini belirten Çapkın, şunları söyledi:

"ByLock kullanma, çocuğu iltisaklı okullarda okutmak, maddi yardımda bulunmak, Bank Asya’ya para aktarmak gibi hiçbir ilişkim olmadığı net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimini yaşandıktan sonra FETÖ ile ilgili elde edilen bilgi ve birikime bakılarak, benim 17 Aralık 2013’ten önce bunları bilmememin hayatın olağan akışını aykırı diye suçlanmamı anlamış değilim. 15 Temmuz'da görüldü ki en tepedeki generaller, yıllarca yanlarında çalıştırdığı yaverler, subaylar tarafından silahla zor kullanılarak derdest edildiler. Tıpkı beni de sırtımdan bıçaklayan FETÖ’cü polis müdürleri gibi…. Ben bunları neden tespit edemedim diye suçlanıyorum, hem de en ağır şekilde. FETÖ’cü Nazmi Ardıç ve diğer emniyet müdürlerinin benim hakkımdaki ifadesi tam anlamıyla örgüt stratejisi kapsamında gerçekleşmiştir.' diyerek savunmama geçmek istiyorum.”

Çapkın, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü (KOM) eski Daire Başkanı Mehmet Yeşilkaya’nın ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını iddia etti.

Kamuoyunda 17 Aralık darbe girişimi olarak bilinen operasyonu önceden bilmediğini ileri süren Çapkın, "Mehmet Yeşilkaya, operasyonun yapıldığı gün beni aradığını ve ulaşamadığını söylüyor. Oysa meslek alışkanlığımdan dolayı telefonum hep açıktır. Mehmet Yeşilkaya’nın bana ulaşamaması mümkün değil. O gün Nazmi Ardıç ile Yakup Saygılı, ‘Biz yolsuzluk operasyonu yaptık, darbe yapmadık. Hatta operasyonları haber vermediğimiz müdürlerimiz de bize hak verdi.’ şeklinde açıklamalar yaparak beni de kendilerinin yanındaymışım gibi gösterdiler. Bu şekilde algı operasyonu yaptılar" diye konuştu.

Hüseyin Çapkın, 17 Aralık darbe girişimi operasyonu sonrasında Yeşilkaya’yla görüştüğünü ve ikisinin de operasyondan haberdar olmadığını savundu.

"FETÖ’CÜ GAZETECİLERE KİTAP YAZDIRDILAR"

Çapkın, 17 Aralık darbe girişimini gerçekleştiren Mali Şube ve İstihbarat Şube Müdürlerinin bu operasyonları kamuoyunda “yolsuzluk” adı altına işlemeye başladıklarını söyledi. 

Kamuoyunun 17 Aralık operasyonuyla sürekli meşgul edildiğini dile getiren Çapkın, "Operasyon yapıldıktan sonra Yakup Saygılı’yı aradım. Telefonumu açmadı. Kriptolu telefonları dinledikleri ve bu yönde çalışmalar yaptıkları ortaya çıktı. Kod isimler kullanarak bakanlar dinlenmiş. Hatta bu operasyonu yapanlar, bazı FETÖ’cü gazetecilere bilgiler vererek kitap yazmalarını sağladılar. Yalanlarla süsleyerek operasyonları medyada ‘yolsuzluk’ şeklinde süslediler" ifadelerini kullandı. 

"SIRTIMDAN BIÇAKLANDIM"

Eski Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç’ın tutuklandıktan sonra kendi ismini ifadelerde geçirdiğini savunan Çapkın, şöyle devam etti: 

"Benim, operasyondan sonra 'Sırtımdan bıçaklandım' şeklindeki açıklamam gazetelere manşet olunca Nazmi Ardıç, 'Sen öyle yaparsan al sana, biz batmışız, seni de yakarız' diyerek tutuklandıktan sonra ifadeler verdiler. Tam bir FETÖ taktiği. Mehmet Yeşilkaya, bunların görevden alınması gerektiğini bana söylemedi. 'Bunlar, bir şeyler yapacaklar, hemen görevden al' deseydi, görevden alırdım. Niye almayayım ki… Ha almazsam o zaman bana FETÖ’cü desinler. Benden kimsenin tayin edilmesini istemediler. Dört operasyonu aynı torbaya koyarak 17 Aralık operasyonunu gerçekleştirdiler. Şimdiye kadar hiç böyle bir şey olmamış, emniyet müdürlerine, emniyet müdürüne bilgi verilmemiştir. Kendilerine sorduğunuzda, ‘mevzuat böyle, savcı böyle talimat verdi’ diyorlar. Çünkü kendilerinden olmadığımızı biliyorlar.”

Çapkın, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’i daha önceden tanıdığını savunarak, "Geldiğimiz noktada bakıyorum kripto bir örgüt çıkıyor karşımıza. Ben İçişleri Bakanı Muammer Güler’i eskiden tanırım. Çocukları ellerimde büyüdü. Bunların yanlış bir işini görsem çağırır tokatlardım, bu kadar yakınım. Bunu biliyorlar. Şimdi bunları dinledikleri için operasyonu bana söylerler mi? Bunlar hiç klasik polis gibi değiller. Tayinle yatıp kalkıyorlar" diye konuştu.

"Nazmi Ardıç denen FETÖ’cü polis müdürünün 17 Aralık’tan sonra arkadaşlarından öğrendiği kadarıyla daha polis kolejinde iken sınıf imamı olduğunu öğrendiğini" anlatan Çapkın, "Örgütün her türlü takiyesini, stratejisini bilen, çekirdekten yetişme biri olarak televizyonlarına çıkıyor. Her şeyi benimle paylaşmışlar gibi açıklama yapıyorlardı. Ben gazetelere 'Sırtımdan bıçaklandım' diye açıklama yapınca Ardıç da sanki kahvehane arkadaşıymışım gibi konuşarak, sanki benimle her şeyi paylaşmış gibi algı yarattı" dedi.

Yalan ifadelerle tutuklandığını öne süren Çapkın, Mehmet Yeşilkaya’nın, eski Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakup Saygılı ile Nazmi Ardıç’ı değiştirmesini istediği halde buna izin vermemekle suçlandığını, bunun doğru olmadığını savundu.

İçişleri Bakanlığı'nın farklı haber alma imkanlarına rağmen bu kripto FETÖ’cüleri tahmin etmediğini anlatan Çapkın, buna rağmen kendisinin bunları bilememekle ve FETÖ üyesi terörist olmakla suçlandığını öne sürdü.

"17 ARALIK OPERASYONU ÖNE ÇEKİLDİ"

Hüseyin Çapkın, 17 Aralık kumpas operasyonlarının öne çekildiğini, bunun sebebini anlatmak istediğini anlatarak, şunları kaydetti:

"17 Aralık öncesi idi, bir gün İçişleri Bakanı Muammer Güler aradı. ‘Rıza Sarraf denilen iş adamının korktuğunu, etrafında kılıksız şahıslar gördüğünü ve hayati tehlike derecesinde korktuğunu’ söyleyerek, bu durumu araştırmamı istedi. Ben de İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’a söyledim. O da ekipleriyle Sarraf’ın gittiği yerlerde, çevresinde şüpheli şahıslar var mı diye araştırma yaptı. Meğer Mali Şube Rıza Sarraf’ı günlerce takip ediyor ve operasyona hazırlık yapıyorlardı. İstihbarat Şubesindeki polisleri görünce düşman görmüş gibi olmuşlar.

Sonra da bu kripto operasyonları bozulacak endişesi ile operasyonu yapmaya karar verdiler. İstihbarat Müdürü hakkında da soruşturmayı sekteye uğrattığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundular. İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş da görevi benim verdiğimi söyledi. Ona bu görevi ben verdiğim için de sonrasında bana ulaşarak beni de tutuklamak istediler. Alelacele operasyon yapmalarının sebebi, İstihbarat ekiplerini fark etmeleri idi.”

Operasyon olduğunda İçişleri Bakanı Muammer Güler’in kendisini aradığını dile getiren Çapkın, "Ben de şaşkınım bilgim yok' dedim. İstihbarat Şube Müdürü Ahmet Arıbaş’ı aradım onun da bilgisi yoktu. Nazmi Ardıç’ı aradım 'Bizim operasyonumuz' dedi. Bağırdım, çağırdım, yanıma gelmelerini söyledim. O ve Yakup Saygılı, olayın patlayacağını tahmin etmişler ki takım elbise ile yanıma gelmişlerdi, hatta bilgi notunu bile hazırlamışlardı" diye konuştu.

"HER ŞEYİ GÖZE ALDIK"

Hüseyin Çapkın, burada eski İçişleri Bakanı Güler’in tekrar kendisini aradığını, sorulan soruları söz konusu iki şube müdürlerine yönelterek Güler’e cevaplar verdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"İkisine 'bu durum sizi yakacak' dediğimde, Nazmi Ardıç, 'Her şeyi göze aldık' dedi. Saygılı da başını salladı. Her şeyi göze alarak, amirlerinden habersiz savcılarla birlikte dar bir kadro ile bunu yaptıkları ortaya çıktı. Tarihte ilk kez poliste bir paralel bir yapılanmayla yüz yüze geldiğimizi anladık. Daha sonra tüm Türkiye’de karşılaştık."

Saygılı ve Ardıç'ın birbirinden haberinin olmadığını belirterek yalanlarını sıraladığını anlatan Çapkın, "Güya iki şube müdürünün orada birbirlerinden haberi oluyor. Bu büyüklükte, bakanları da ilgilendiren olaya bir 'darbe teşebbüsü' denmesin diye böyle yolsuzluk gibi bir yalan uydurdular. İkisi birbirinden haberinin olmadığını söyleyip olaya ‘yolsuzluk’ denilsin diye olayı küçültmeye çalışıyorlardı" iddiasında bulundu.

Tutuklu sanık Hüseyin Çapkın, FETÖ’cü polislerin birçok kişinin telefonlarını izinsiz dinlediğinin belli olduğunu, hatta istihbarat şubesinin bile telefonlarının dinlendiğini kaydetti.

Yakup Saygılı ve Nazmi Ardıç'ın yumuşak ve sıcak cümlelerle kendisinden bahsettiğini dile getiren Çapkın, "Bu şekilde benden sanki ahbabı, kankası gibi bahsetmesi de tam bir FETÖ taktiği. Benim 'Sırtımdan bıçakladılar' manşeti bunlara itibar kaybettirdi, bu nedenle yumuşak cümlelerle çok yakınmışız gibi cümleler kurarak manşetin öcünü aldılar" şeklinde konuştu.

Kendisini 19 Aralık’ta Ardıç’ın aradığını ifade eden Çapkın, karşıdaki kişi "Ben Nazmi" der demez ağzına gelen her şeyi söylediğini, bunun üzerine de Ardıç’ın "Görüşürüz" deyip telefonu kapattığını aktardı.

Çapkın, Mahkeme Başkanı’nın araya girerek "Nazmi Ardıç sizin daha önce görev yaptığınız İzmir’den mi geldi?" sorusuna, İstanbul’a tayin olduktan sonra İzmir’de de beraber çalıştıkları Şube Müdürü Mehmet Likoğlu’nun ısrarı üzerine Ardıç’ı İstanbul’a getirdiklerini söyledi.

"Bunların sadakatleri bize değil, biz getirmişiz ama sadakatlerinin örgüte olduklarını görüyorsunuz" diyen Çapkın, "Şimdilik amaçlarına ulaştılar, bizi tutuklattılar" dedi. 

"BAŞBAKANIN AMELİYATA GİRDİĞİ GÜN DİNLEME KARARLARINI GETİRDİLER"

MİT krizine de değinen Çapkın, savunmasına şöyle devam etti:

"O günlerde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ikinci ameliyatına girdiği gün, İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün yanıma geldiler, ellerinde bir mahkeme kararı vardı, bu MİT krizi olayı… Kararda Hakan Fidan’n da aralarında bulunduğu üst düzey MİT yöneticilerin dinlenmesi istemi vardı. Ben bu kararı görünce çıldırdım. ‘Emniyetle MİT’i birbirine mi düşüreceksiniz, siz kimsiniz ulan?’ dile bağırmaya başladım. Her ikisini de kovdum ve 'Doğru o savcıya gidiyorsunuz ve o kararı kaldırıyorsunuz' dedim."

Çapkın, aynı gün "çok önemli" diyerek Erdoğan’dan randevu talep ettiğini belirterek, bir süre sonra Üsküdar Ekipler Amirliği'ne çağrıldığını söyledi.

Buraya gittiklerinde bir komiserin kendisine eşlik ettiğini ve Kısıklı’ya gittiklerini dile getiren Çapkın, şunları anlattı:

"Kısıklı’ya geçtik salona alındım ve bir süre sonra Başbakan geldi, konuyu arz ettim, dinleme kararını kendisine arz ettim.. O da 'İdris’e (İdris Naim Şahin) söyleyin, bunları alın Ankara’ya verin' dedi. Üçü dediği Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan ve Yurt Atayün’dü. Bu kişilerden ilk önce Yılmazer görevden alındı, Başbakanımız 'İstanbul’da kalsın ama istihbarat görevinden alınsın' dedi ve istihbarat görevinden alındı. O zaman daha siyaset, bu FETÖ'cülerle sert mücadele içinde değildi, zannediyorum o yüzden Ankara’ya almak istedi. Demirhan, Ankara'da İstihbarat Başkan Yardımcılığı'na getirildi.

Sanık Çapkın, 17 Aralık’a kadar FETÖ’nün ne tür bir çılgınlık yapacağını kimsenin bilmesinin mümkün olmadığını savunarak, "Bundan sonra bile çılgınlık sınırı tahmin edilemedi ki 15 Temmuz yaşandı. İki sene önce bunları neden tahmin edemedin, göremedin diye suçlanmak hayatın olağan akışına aykırıdır" diye konuştu.​

"FETÖ’CÜLERİ BİLMEM MÜMKÜN DEĞİL"

Çapkın, kendi döneminde yapılan tayin ve atamalar konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını savunarak, "O dönem 41 bin polis vardı. Hepsini bilmem ve kontrol etmem mümkün değil ki. Kimseden veya herhangi bir kuruluştan bilgi gelmedi ki gereğini yapalım. 15 Temmuz sonrası aşağı yukarı bazı şeyler ortaya çıktı. Bu kadar FETÖ’cüyü 17 Aralık öncesinde nasıl bilebilirim" ifadelerini kullandı.

FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sonrası FETÖ’yle topyekun mücadele edildiğini aktaran Çapkın, emniyet teşkilatında personelin tayinini gerçekleştiren şube müdürlerinin tamamının FETÖ soruşturması geçirdiğini söyledi.

Çapkın’n savunması sırasında, Nazmi Ardıç’ın ifadeleri doğrultusunda tutuklandığını belirterek, haksızlığa uğradığını sürekli tekrarlaması üzerine araya giren Mahkeme Heyeti Başkanı, "Verilen ifadeler var, sizin ifadeleriniz var, onlar başka bir şey söylüyor, siz başka bir şey. Biz onlar gibi rüya görmüyoruz. Elimizi vicdanımıza koyup doğruyu bulmak için de tedbir almamız gerekiyor. Tutuklama da bir tedbirdir. Onu bulmak için kendimizi parçalıyoruz" dedi.

Çapkın da bunun üzerine "Biz de bunu bekliyoruz başkanım" şeklinde konuştu.

Savunmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Çapkın, avukatı Fahrettin Kocagöz’ün, "16 Aralık gecesi neredeydiniz, KOM ve Mali Şube personeli bu kadar büyüklükte bir operasyon için yeterli mi başka birimlerden destek istediler mi?" sorusuna, "16 Aralık gecesi saat 03.30’a kadar Asayiş Şube Müdürlüğü'nde Şube Müdürü ile oturuyorduk. Başka birimlerden gizli ekip istemişler ama asayişten istemediler" yanıtını verdi.

Çapkın’ın savunması ve çapraz sorgusunun tamamlamasının ardından mahkeme heyeti, duruşmayı yarına erteledi.

İDDİANAMEDEN

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Emine Kocak tarafından hazırlanan iddianamede, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, eski Mülkiye Başmüfettişi Gürkan Polat, eski İstanbul Vali Yardımcısı Haluk Nadir, eski Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Mürteza Balcı, eski Artvin ve Hakkari Valisi Necmettin Kalkan, eski Rize ve Çorum Valisi Nurullah Çakır, eski Mülkiye Başmüfettişi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, eski Şanlıurfa Valisi Yusuf Yavaşcan, eski Denizli Valisi Abdülkadir Demir, eski Muğla Valisi Fatih Şahin, eski Kadıköy Kaymakamı Birol Kurubal, eski Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır, eski Sancaktepe Kaymakamı Feyzullah Özcan ve eski Pendik Kaymakamı Osman Tunç sanık olarak yer alıyor. 

İddianamede, 14'ü tutuklu 15 sanık hakkında, "Anayasal düzeni̇ ortadan kaldırmaya teşebbüs etme", "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevi̇ni̇ yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türki̇ye Cumhuri̇yeti̇ Hükümeti̇ni̇ ortadan kaldırmaya veya görevi̇ni̇ yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile "si̇lahlı terör örgütüne üye olma" suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası isteniyor. 

Sanıklar Fatih Şahin, Hüseyin Avni Mutlu, Mürteza Balcı, Necmettin Kalkan, Nurullah Çakır, Osman Tunç, Yusuf Yavaşcan ve Abdülkadir Demir hakkında ayrıca Terörizmin Finansmanı Kanunu'na muhalefet suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen iddianamede, Fatih Şahin, Nurullah Çakır ve Yusuf Yavaşcan'ın örgütün şifreli haberleşme programı "ByLock"u kullandığı belirtiliyor. 

Eski vali Mutlu'nun FETÖ üyeleriyle iltisaklı olduğu ifade edilen iddianamede, Mutlu'nun FETÖ/PDY çatı örgütlenmesi içerisinde faaliyet gösteren bir şahısla 10 kez irtibata geçtiği, örgütün içerisinde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren beş kişiyle 36 irtibatının bulunduğu, haklarında yasal işlem yapılan örgüt mensuplarıyla iltisakının olduğu kaydediliyor. 

Hüseyin Avni Mutlu'nun telefonunda, darbe girişimi sonucu gözaltına alınarak tutuklanan eski Yüksek Askeri Şura (YAŞ) Üyesi Orgeneral Akın Öztürk'ün numarasının "Paşa Akın Öztürk" olarak kayıtlı olduğu belirtilen iddianamede, Mutlu'nun ayrıca Kimse Yok Mu Derneğine farklı tarihlerde bağış yaptığı anlatılıyor. 

"ÖRGÜT LEHİNE KAMUYU ZARARA UĞRATMAK"

Hakkında yakalama kararı bulunan sanık Abdülkadir Demir'in en mahrem sınıf kabul edilen mülki yapılanmaya Erzincan Valisi olarak yerleştirildiği ifade edilen iddianamede, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği raporuna göre Demir'in görev yaptığı dönemde kamu kaynaklarının kullanımında örgüt lehine kamuyu zarara uğratarak usulsüz biçimde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne finans sağladığı kaydediliyor. 

Sanıklardan Hüseyin Çapkın'ın evinde yapılan aramada, 25 Aralık 2013 tarihli "17 Aralık Operasyonu sabahı" yaşananları el yazısıyla aktardığı dokümanda, operasyonun hiçbir aşamasından bilgisi olmadığının yer aldığı aktarılan iddianamede, Çapkın'ın personel atamalarını örgütün stratejileri doğrultusunda gerçekleştirdiği, kumpas soruşturmalarının sürmesini ve sızmamasını sağlamak amacıyla örgüte mensup olmayanların ilgili operasyonel birimlere atamasını yapmadığı, böylece usulsüz işlemlerin açığa çıkmamasını sağladığı dile getiriliyor. 

Soruşturmayı tamamlayan savcılık, tutuklandıktan sonra itiraz üzerine tahliye edilen eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile eski Denizli Valisi Abdülkadir Demir hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. Avukatıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gelerek teslim olan Çapkın, çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanmıştı.



CNN Türk
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

BURSALI, ERDOĞAN'dan ÖZÜR DİLEDİ
Monoca’da lüks yat kulübünde ıstakoz yiyip sosyal medyadan paylaşan ve AKP’de hedef tahtasına konan...

Haberi Oku