Ülkemizin yetiştirdiği en büyük mizah ustalarından biri olan, aydınlık ve laik Türkiye'nin yılmaz savunucusu, büyük tiyatro oyuncusu Levent Kırca bir süredir tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu.
Usta tiyatrocu, Temmuz ayından beri karaciğer kanseri sebebiyle yoğun bir takip ve tedavi süreci içerisindeydi.
Kırca bir hafta önce hastalığının ağırlaşması üzerine hastaneye kaldırılmış ve yakın takibe alınmıştı. Usta oyuncu tedavi gördüğü Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi'nde saat 02.40 sularında hayatını kaybetti.
Bu yıl 5. defa Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında Yaşam Boyu Onur Ödülü alan Kırca, İstanbul'da devam eden tedavisi nedeniyle törene katılamamıştı.
İşte Levent Kırca'nın veda mektubunun tamamı:
1974’de TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… Yürekten teşekkür ederim, anılarınızda bana yer açtığınız için.
İki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur. Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. İnsan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?
Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.
Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.
Eski zamanlar; "Ah o eski zamanlardır"
Bu mektubumu sizlere değerli bir film festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen'ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından "Ahh, o eski zamanlar" cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.
Yaşadığımız şuan..
Haber Habere