Gündem:
SARE DAVUTOĞLU'NUN TIP BİLGİSİ CİN'LERE EMANET
SARE DAVUTOĞLU'NUN TIP BİLGİSİ CİN'LERE EMANET

Gülümser Heper imzasıyla ODA TV'de yayımlanan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Dr.Sare Davutoğlu'nun yerleşmiş tıp pratiklerini sarsacak açıklamalarıyla ilgili yazı çok ilgi çekti ve biz de siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz;

Davutoğlu'nun cin merakı nereden geliyor


Sare Davutoğlu bir Tıp doktoru. Sorbonne Üniversitesinde hukuk eğitimi almış olan Lâtife hanımdan sonra üniversiteli ilk başbakan eşi.

Sare hanım bu mertebeye ulaştığının haftasında İslamcı bir kadın hekim olmasının getirdiği farklılığı da hissettirerek, Türkiye'de yerleşmiş tıp pratiklerini sarsacak açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalarıyla bakışları üzerinde toplamayı, ilgi odağı olmayı başardı.

Kürtajdan tutun da tıpta fetvaya kadar yaptığı açıklamalardan en dikkati çekeni şöyle: “Mesela 1995’te Kuala Lumpur’da yapılan İslami Tıp Birliği toplantısına üniversitelerden birinde görevli bir psikiyatri profesörü ‘Genler, cinler ve günahlar’ adlı bir tebliğle katılmıştır”.

Ardından, cinler konusunu açarak, İslam coğrafyasında hastalıkların oluşumunda ve tedavisinde halkın bakışını gündeme getiriyor; üstelik bu pratiklerin modern tıbba dikte ettirilebileceğini iddia ediyor. Başka deyişle, tıp alanında fetva verilebileceğini öne sürüyor.

ÜNİVERSİTEDE HOCALAR HASTAYA OKUYUP ÜFLEYEBİLİR Mİ?

Bu noktada akla şu soru geliyor: Hoca olarak tanımlanan halk psikiyatristlerinin pratikte hastalıkları teşhis ve tedavilerini serbestçe icra ettiği toplumumuzda acaba bu uygulamalar şu an yerleşmiş modern tıbbi pratikleri etkileyebilir, hatta değiştirebilir mi? Yani hocanın birisi bir Üniversitenin Psikiyatri bölümüne rahatça girerek hastayı okuyup üfleyebilir mi? Bu alanı tartışmaya açan hekim bir başbakan eşi(!) olduğuna göre neden olmasın?

Dünyadaki Müslümanların büyük çoğunluğu cin, sihir ve “kem göz” gibi doğa üstü güçlere inanmaktadır.

Bu inançlar korku ile bir araya geldiğinde kaçınılmaz biçimde nesilden nesile aktarılan öğretilere dönüşür.

Bu güçlerin bir kısmının Kuran'da tanımlandığı; şeytan, cadı ve kem göz gibi inançların diğer dinlerde de olduğu, dünya toplumlarının çoğunda şeytanî güçlerin varlığına inanıldığı bir gerçektir.

Kuran'da Allah'ın erkek ve kadın cini yarattığı, bunların görünmeyen yaratıklar olduğu ve insanların hayatlarını paylaştıkları ifade edilmektedir.

Cinlerin hal ve tavırlarına göre iyi ya da kötü cinler olarak sınıflandığı ve her şekil ve yapıda olabileceği öne sürülür. Cinlerin yanı sıra kemgöz ve sihrin de insan sağlığında ve davranışlarında yıkıcı etkiler yarattığı söylenir. İslam inancına göre cinler insanları sürekli gözler ve onlara eziyet edebilir.

CİNLİ İNSANLAR

Hocalara göre “cinli insanlar”ın vücudunun bir organına veya tamamına cin girmiştir ve bu cin tuhaf ve farklı davranışların sebebidir. “Cinli insan” tanımına, psikiatri hastalarının yanı sıra toplumun onaylamadığı davranışlarda bulunanlar da dahil edilmiştir.

Bu hastalıklar daha çok kadınlarda görülmektedir. Hocalara göre özellikle zayıf, eğitimsiz ve yoksul kadınlar cinlerin potansiyel işgal alanıdır. Bu grup kadınların aynı zamanda nazar ve sihir gibi doğaüstü olaylardan mustarip olma riski de oldukça yüksektir.

Kadınlarda çatışmalı ilişkiler ve kötü talih daha sık görülmektedir. Hasta grubunun tamamına yakınının kadın olması hocalar için sürpriz değildir. Hocalar içine cin giren, nazar değen ve sihir yapılan insanları kendi yöntemleriyle teşhis ettikten sonra, Kuran’dan ayetler ve çeşitli hadis okuyarak tedavi etmeye çalışırlar. Hatta bu grup hastalarda koruyucu olarak muska ve büyü gibi yöntemlere de başvurulur.

Hocalar, insanların garip davranışlarını, anormal kabul edilen hareketlerini, psikotik hastalıkları ve nöbetlerle kendini gösteren sara gibi hastalıkları insanın içine girmiş cinlere atfederler. Tarih boyunca her zaman doğaüstü güçlerle ilişkilendirilen sara hastalığı hakkındaki olumsuz ve hatalı algıların geçmişi MÖ 4000 yılına kadar uzanmaktadır.

Batı kültüründe bu durum son yüzyıla kadar devam etmiştir. Ortaçağ tıbbı içine cin girdiğini düşünen bu insanları çuvala koyarak nehre atmaktan tutun da işkenceye kadar akıl sınırlarını zorlayacak hikâyelerle doludur. Dini mitolojide de bu türden anlatılar eksik değildir.

Mesela İncil'de İsa saralı bir çocuğu tedavi eder. Ortaçağ Hıristiyan toplumlarının neredeyse tamamı saralı hastaların içine şeytan girdiğine inanmıştır.

Öte yanda, İslam'ın 7 ila 15. yy arası dönemi İslam Medeniyetinin altın çağı olarak bilinir. Bu dönemde farklı din ve etnik yapıdan çok sayıda bilim adamı İslam devletlerinin denetimi altında birlikte çalışmıştır. Bu dönemin İslam alimlerinin tümü Yunan tıp kaynaklarından yararlanmıştır.

Dünyaca ünlü Razi (850-923) ve İbni Sina (980-1036) sara hastalığında Galen'in teorisini kabul ederek aynen onun gibi saranın bir beyin hastalığı olduğunu ve beyindeki sıvının patolojisinden kaynaklandığını söylemişlerdir. İnsanların içine cin girdiğine inanmamışlar, büyü, nazarlık ve muskaya başvurmamışlardır. Etiyolojik ve etik anlayışlarında doğa üstü güçlere yer yoktur.

Ayrıca İslam'ın Altın Çağında tıbbın hiçbir alanında fetva müessesesi işlememiştir. Tıpta fetva uygulaması İslam'ın altın çağlarının bitmesiyle uygulamaya girmiştir.  

SARE DAVUTOĞLU'NUN BİLMEDİĞİ ŞEY

Sare Davutoğlu'nun bilmediği şey İslam Tıbbı ile halk hekimliği arasındaki derin uçurumdur. Zira cinin hastalıkların etyolojisindeki rolüne inandığı takdirde sara hastası bir partili büyüğünü içine cin girmiş olarak açıklaması şık olmayacaktır.

Ayrıca İslam’ı ya da dinleri tartışmak onun haddi de değildir.

Başbakan eşi olsun ya da olmasın, her hekimin Avrupa’nın karanlıkta olduğu çağda İslam ülkelerinin batıdaki ilerlemeyi başlatan sürecin taşlarını nasıl döşediğini bilmesi gerekir.

Hippokrat’ı, Aristoteles’i Galen'i de, tıp bilimine yaptıkları katkı açısından iyi değerlendirmek gerekir. Elbette bilim, din ve kültürlerden çağlar boyunca etkilenmiştir.

Fakat bilimin güzel yanı din ve kültürlerden bağımsız ilerleyebilmesidir.

Çin’deki bir buluş Avrupa’da da kullanılabilir. Bilim tektir ve biz onu Hindu veya Yahudi bilimi diye ayıramayız.

Dinler ve kültürler sadece bilimin yolunu açan ya da kapatan bir kapı işlevi görürler. Bu gerekçeyle sadece ortaya konulan eserleri, tıp bilimine yapılan katkıları tartışmak bilimin doğal saygınlığı bakımından bizce doğru olan yöntemdir.

Gülümser Heper



ODA TV
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Misafir Avatar
HALİL 10 yıl önce

ki̇m bu kadin ya.zir cahi̇l bi̇r i̇nsan dahi̇ bunlari yazamaz.ayip ya gi̇t o di̇plomani yirt,tabi̇ varsa cumhurbaşkani dedi̇ği̇ni̇z adamin daha ne di̇plomasini gördük. nede bi̇r üni̇versi̇teli̇ sinif arkadaşini. yani̇ lafin kisasi;bi̇r özel kalem müdürünün eşi̇ olmak ki̇mseye zirvalama hakki vermez.

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

BURSALI, ERDOĞAN'dan ÖZÜR DİLEDİ
Monoca’da lüks yat kulübünde ıstakoz yiyip sosyal medyadan paylaşan ve AKP’de hedef tahtasına konan...

Haberi Oku