ONLAR CUMHURİYETE DÜŞMAN!..

Dün Cumhuriyet gazetesi ve Can Dündar’la ilgili “Cumhuriyeti çökerten aydın müsveddeleri” başlıklı yazımdan sonra hayli telefon ve mesaj aldım. Cumhuriyet sevdalısı bir yakın dostum, “sen bunları yıllar önce yazmıştın, anımsa” deyince arşivime girdim; haklıydı, uzun yıllar önce yine Cumhuriyet azgın bir saldırı altındayken, yazmış olduğum yazıyı buldum. Önce o yazıyı paylaşmak istiyorum sizlerle:


“Ben hiç mi hiç şaşırmadım!.. Tam zamanıydı!.

Bir türlü hazmedemedikleri, ele geçiremedikleri, batacak, tarihe karışacak diye bekledikleri Cumhuriyet, okurlarına açılıyor, radyosuyla televizyonuyla bir “güç” olma yolunda dev adımlar atmaya hazırlanıyordu.

-Haddini aşıyordu!.


Cumhuriyet’ten kurtulabilmek için neler yapmadılar?. 6 Kasım 1991’de İlhan Selçuk ve arkadaşları gazeteden ayrıldığında, “bu iş tamam. Kapanmasa bile bize benzer, Cumhuriyet ayrıcalığı da tarihe karışır” diye sevindiler. Ama hevesleri kursaklarında kaldı. Yalnızca beş ay sonra istifa edenler, üstelik davet edilerek geri döndüler!.


Medyayı “kapatma”ya çevirenler müthiş öfkelendiler. Hatta bazıları işi zorbalığa döküp,    Cumhuriyet’i silah zoruyla ele geçirmeye bile çalıştı. Yine sökmedi!.


“Öyleyse para konuşur, hadi bakalım el mi yaman, bey mi yaman”
 dediler; akıllara seza paralar harcayıp, allı pullu “solcu” gazeteler kurdular. Cumhuriyet’in içini boşaltma harekatı çerçevesinde, zamanın parasıyla“milyarlık” transferler yaptılar. Yine olmadı!. Bu ülkenin aydınlık insanları, Amerikan patentli “solcu” gazetelere itibar etmemişti!..


Bu defa Cumhuriyet’in artık bir yaşam biçimi haline gelen “zor koşullarını” kullanıp, gazeteyi satın almaya çalıştılar. Ellerinde bol sıfırlı çeklerle Babıali yokuşunu tırmanan gazete, banka, holding patronlarına bizzat ben tanığım. Yine beceremediler!..


Çok iyi becerdikleri son kozlarına sıra gelmişti ve vakit yitirmeden, Cumhuriyet atılıma geçmeden oynamaları gerekiyordu;


-Belden aşağı vurma oyunu!..

                                                          


Öz
al’a “aşık olan” sıkı solcular!..



İlhan Selçuk
 kim?.


Adı Cumhuriyetle özdeşleşmiş, neredeyse yarım yüzyıldır çizgisinden ödün vermeden dimdik ayakta duran, aydınlanmayı, Türk devrimini savunan bir yazar.


-Neyle suçlanıyor?

Değişmemekle!.. Ülkemizde “değişim” sözcüğü ne yazık ki “başkalaşma, uşaklaşma, kalemini ve ruhunu bağlandığı kapının efendilerine kiralama” olarak anlaşıldığı için haklılar; İlhan Selçuk değişmedi!. Suçlayanlar kim?.


-Hilmi Yavuz, Şahin Alpay, Okay Gönensin, Soli Özel, Osman Ulagay
 ve henüz seslerini çıkarmayan diğerleri.. Kim bunlar?..


Ortak özellikleri bir zamanlar “sıkı solcu” olmaları. Bir diğer ortak özellikleri tümünün Özal’ın “rahle-i tedrisinden geçip” değişmeleri!.. Değişenlerden bir iki örnek verelim ki nerelere savruldukları açıkça anlaşılsın!.


Örneğin, bir zamanların “solcu şairi” Hilmi Yavuz, bugün Fethullahçı Zaman Gazetesi’nde Osmanlıya kasideler düzüp, solcu geçmişine söverek maaş alıyor.  onlara ait vakıftan Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla ne kadar aldığını ise bir o bir de allah bilir!..


Cumhuriyet’te çalıştığı on yıl içinde İlhan Selçuk’u on kez bile okumadığını söyleyen 70’lerin “militan solcusu” Şahin Alpay ise bugün “entellektüel bakış” köşesinde, Alman İstihbarat Örgütü BND ile içli dışlı Bilim ve Politika Vakfının “Türkiye uzmanı” görevlisi Heinz Kramer’in, Batı dünyasına Türkiye’nin nasıl köleleştirileceğini öğütleyen kitabının reklamını yapıyor!..


Örnek çok ama değmez!.. Yukarıdaki iki örnek, “değişen” zevatın nereye doğru evrildiğini ya da devrildiğini anlamaya yeter de artar bile!. Cumhuriyet Gazetesi’ne bu düşmanlıkları, bu hınçları neden diye soracak olursanız yanıtı açık; Cumhuriyet bir ayna, baktıkça yüzleri kızarıyor. Zor durum tabii!.. Benim duygularıma gelince;


İlhan Selçuk’un, “Karanlığa karşı yazılar” kitabım için yazdığı önsözün orijinali odamda Mustafa Kemal’in resminin yanında asılı duruyor. “Değişmediğim” sürece orada duracak!. Peki ya onlar?.


-Onlar beni zerre kadar ilgilendirmiyor!!!

 


Maskelerini atan eski “sıkı solcular!..”

 


Bu yazının üzerinden çok uzun yıllar geçti...


O tarihte ismini verdiğim “dönüşüme uğramış” zevatın hicret ettiği cepheye, aklıma, hayalime gelmeyecek kişiler de dahil olmak üzere akıl almaz sayıda “dönek” de katıldı... Çoğunun ismini son çıkan “Efendiler ve uşakları” kitabımda sıraladım...


Yeni dönemin en belirgin özelliği, iktidarın kanatları altına giren, sonrasında önemli bölümü kapı dışarı edilen bu “aydın” sıfatlı silahşorların yüzlerindeki maskeyi sıyırıp atmasıydı... Bir önemli farklılığı da vardı bu“fetret devri” nin; medya akıl almaz bir şekilde ele geçiriliyor, olmazsa akıl almaz mali baskılarla bunaltılıyor, o da yetmiyor, milyarlar harcanarak “havuz medyası” türü yanaşma bir basın modeli yaratılıyordu...


Ortaçağ kalıntısı gerici kafanın ve kapısına bağlanmış “aydın” sıfatlı yanaşma takımının dün de anlattığım gibi, en önemli hedefi “Üç Cumhuriyet” idi:


-Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyet Gazetesi, Türkiye Cumhuriyeti!..


İlk ikisini ele geçirmeden, dönüştürmeden üçüncüsünü “tamamına erdirmek” neredeyse olanaksız olduğu bilindiği için olanca güçleriyle abandılar... Bugün maalesef ilk “İki Cumhuriyet” kuşatılmışlıktan, fethedilmeye doğru devrilmiş bir görüntü çiziyor.. Sevgili Yılmaz Özdil’in defalarca yazıp, söylediği o sapına kadar doğru uyarıyla bitireyim:


-Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve Cumhuriyet Gazetesini kurtarmadan Cumhuriyeti kurtaramayız!..


https://twitter.com/umit_zileli

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87