İÇİMİZDEKİ KAYIP KUŞAK!

Dün yayınlanan “Proje Okullar” yazımda bunun bir yazı dizisi olacağını baştan söylemiştim. Kaldığımız yerden devam…
 
Okula TOMA, gösteriye gaz, protesto eylemine kalkışana yaka paça gözaltı, barış isteyene cop, yazana ve konuşana ters kelepçe! İşte Yeni Türkiye’den insan manzaraları! Tüm dünya eğitimin, güvenlik ve adalet gibi toplumun can damarı olan konulardan biri ya da en başta geleni olduğunu bildiği halde biz biliyor muyuz? İşte onda tereddüt var! Kuşbakışı irdelersek; devletin varlığının dayandığı kurumlar sıkışıp kalmış, ordu, yargı, polis ikiye bölünürken, asker, savcı yargıç dörde bölünmüş. Bu hastalığın tedavisi var mı, ya da yapılacak mı? Bekleyip göreceğiz. Bunca sorun arasında başa “Proje Okullar” koyulduğuna göre, tedavi uzun sürecek ve ötelenecek demektir.
 
Mevcut sistemi yıkarken, niye yıktığını ve yerine neyi koyacağını çok iyi bilen yönetim, önce köklü okulların hafızasını siliyor. Ve çocuğunun okuduğu okulun kapısında günlerdir bekleyen anne; “Bütün çocukluğunu bu okula girmek için harcayan kızım gergin ve mutsuz. En değerli varlığım sürekli ağlıyor” diyor. Bu ve benzeri yakınmaları göz ardı edenler; iki ara bir derede kadınlara hakaret eden Burdur Milli Eğitim Müdürünü, vekâleten yürüttüğü makama asaleten atamayı göz ardı etmiyor!
 
Aynı yönetim; hepimizin içini acıtan, çocuklara gözyaşı döktüren, velileri karamsar kılan uygulamalarına hız kesmeden devam ediyor. Çünkü soran, sorgulayan, ülkesinin ve dünyadaki gelişmelerin farkında olan, muhakeme kabiliyeti olan öğrenci ve gençlik istemiyor. Ne diyor ilgili ve yetkili bakan: “Yeni bir nesil yetiştirmek istiyoruz. Vatan senden hizmet bekliyor dendiğinde, sağına soluna bakmadan sokağa çıkacak bir nesil” demek ki bakanın amacı neymiş? Sokağa fırlayan ve ölümü göze alan altın nesil! Neden en değerli varlıklarımız yaşamak yerine ölümü göze alsınlar ki? Amaç kendi dindar ve kindar nesillerini yetiştirmek olduğu için mi adına “proje okul” dediklerine kanca atıyorlar. Bunu anlamak zor olmasa gerek! Amaç bu olmasa koskoca bakanın ağzından bu sözler çıkar mı?
 
Amaç sorgulayıcı eğitimden uzak yetişen ve her şeye evet diyen bir gençlik hedefiyse örneklere bakıldığında başarı sağlanmış demektir. Amaç sanayi devriminden habersiz, nano teknolojiden bihaber, robot teknolojiye ilgisiz, genetik bilimine duyarsız, fizik, kimya, biyoloji ve matematiğe mesafeli bir gençlikse sınav sonuçları ortada! İnadına mı yapıyorlar sorusu geliyor sık sık insanın aklına. Soru işaretleriyle dolu bir nokta koyarak ilerlersek;
 
Neden edebiyata, resme, heykele, sinemaya, baleye, tiyatroya savaş açarlar ki? Neden sanatı ve sanatçıları hedef tahtasına koyarlar ki? Neden toplumu biat edenler ve etmeyenler diye ikiye ayırırlar ki? Neden biat edenleri tepeye çıkarıp, etmeyenlere dünyayı dar ederler ki? Neden gerilim romanlarına konu olacak bir hayatı önümüze koyarlar ki? Bu soruların yanıtı ortada değil mi?

Yönetim düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, muhakeme yeteneği edinen, ülkesinin ve dünyadaki gelişmelerin farkında olan ve ona akıl yoran gençleri istemiyor. Dünyanın karşısına, insanlığın karşısına en üst perdeden “dindar ve kindar” olarak formatlanmış bir gençlikle çıkmak istiyor. Bu projeye sadece derinden üzüntü duymakla yetinerek bakamayız. Ülkemizin yüz akı liselerine yapılanları uzaktan seyredemeyiz. Türkiye’deki 1.5 milyon öğrenci içinde ilk 10 ve 15 bin arasına giren öğrencilerin okuduğu seçkin okulların başına getirilenleri görmezden gelemeyiz.
 
Bu okullar; analitik düşünceyi, bilimsel düşünceyi ön plana alan ve en üstte tutan eğitim kurumlarıdır. Amaç; laik eğitimin sonlandırılması değilse nedir? Öğretmeni dindar, öğrenciyi kindar yapma hesabı değilse neyin hesabıdır? “Ben ne dersem o” dayatmasının eğitime yansıtılan versiyonu değilse nedir? Unutmadan ekleyeyim. Sokağa dökülen veli, bahçede oturma eylemi yapan öğrenci; “yaptıklarınız olmuyor” derse “olsaymış” deyip çıkarsanız işin içinden, biz de “olmaz bu iş” der çıkarız işin içinden. (işin içinden çıkamasak da, olan yarınlarımıza olacağı için deneriz)
 
Kabataş Lisesi müdür yardımcısı olan zat; “tüm okulları imam hatip yapma zamanı geldi” derken, Burdur Milli Eğitim Müdürü kadınlara hakaret ettikten sonra vekâleten yürüttüğü göreve asaleten atanırken susanlar! Bunlar, alışageldiğimiz ben ne dersem o mantığının ve ben yaptım oldu demenin örnekleri değil midir? Proje okul adı altında yapılan düzenleme sonucu bilimde, sanatta, düşüncede daha gerilere düşmeyecek miyiz? Evrensel sanatın, bilimsel düşüncenin yerinde yeller esmeyecek mi? Eleştirel düşünce yasaklar sınırına girmeyecek mi?
 
Özetle; Adına bazen pilot uygulama, bazen proje okul diyerek baskıcı, gerici, ilkel, dediğim dedik, özgürlükten uzak, çağdaşlığı reddeden bir format atılıyor gençlerimize. Böylece yurtdışında yaşayan ve “giderlerse döneriz” diyenlerin sayısı, gitmenin yollarını arayanların sayısı artıyor. Peki, ülkemizi bunca germeye, rezil etmeye, küçültmeye, dışlanıp horlanmasına hakları var mı? Bu soru yanıta muhtaçtır…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87