LİDER mi? KADRO mu?

İşaretlere bakınca, olacakları da tahmin edince sorunun yanıtı belli ama! Yine de açmaya çalışalım.

Ha bire duble yol döşeyen, köprü üstüne köprü kuran, kentleri beton kulelerle dolduran, etini, nohudunu, samanını, sığırını, buğdayını bile ithal eden bir ülkeden söz edince insan korkularında haklı oluyor. Çünkü!

Bizim kuşağın manifestosu; ülkemiz için, dünya için, daha özgür, daha demokrat, herkesin daha mutlu, barışın hâkim olduğu bir dünya özlemi ve hayali idi. Düşlerimiz arasında hiç kimsenin kendini ötekileştirilmiş hissetmediği, özgürlük alanını tehdit altında görmediği, geleceğinden umutsuz olmadığı bir dünyada yaşamak vardı. Başardık, başaramadık, çaba sarf ettik etmedik, önümüz kesildi ya da açıldı o ayrı bir yazı konusu olacak kadar derin bir mevzu!

İyisi mi onu bi yana bırakıp biz bugüne dönelim, özellikle de dünyayı idare edenlerin yaş ortalamalarına bakalım. Fransa’da Emmanuel Macron, Yunanistan’da Aleksis Çipras, İspanya’da Pablo İglesias, İtalya’da Matteo Renzi, Kanada’da Justin Trudeau! Bu genç politikacıların ülkelerine umut vaat ettiklerini, yenilenmeyi temsil ettiklerini sadece yüzleriyle değil, uygulamalarıyla da görmemek mümkün mü?

Yeniden ülkemize döndüğümüzde borç batağındaki esnafın ve sanatkârın yılın ilk dört ayında kapısına kilit vuran 40 bin esnafın, işsiz kalan binlerce insanın sorununu yok saymak mümkün mü? Şu veya bu nedenle 33 bin öğretmenin, 24 bin polisin, 8 bin TSK mensubunun, 5 bin akademisyenin, 4 binin üzerinde hâkim ve savcının, 6 bin doktorun, 3 bine yakın başbakanlık ve bağlı kuruluşlarda çalışanların işinden olduğu ülkemizden söz ediyoruz. 100 binden fazla çalışanı kamudan ihraç edilen bir ülkede toplumsal istikrardan bahsedilir mi? Ya da bu istikrar kısa sürede nasıl sağlanır? Bu boşluklar nasıl doldurulur? Mahdumların liseden sınıf arkadaşlarına sınıf atlatarak atamalar yapmak, rektör eşlerini ya da kardeşlerini genel sekreter yapmak kamu vicdanını kanatmaz mı? Veya başkanların damatlarını ezberleri bozarak salıvermek insanı huzursuz etmez mi?

Tam da burada biraz gerilere gidip AKP’li eski bakanlardan Hüseyin Çelik’in; “Cemaat devlete sızmış buna kargalar bile güler” şeklindeki sözünü, yine Taner Yıldız’ın; “ Bu yapıyı 11 yıldır biz yarattık, hata etmişiz” açıklamasını tümüyle unutmak uygulamalara gölge düşürmez mi?

Madem gündemde Katar var! Şimdi batıya dönüp ABD başkanının Suudi ziyaretindeki pazarlığın arka planına dalalım. 110 milyarlık bölümü muazzam çeşitlilikte ağır silah satışı olan 380 milyar dolarlık alışverişin ABD ekonomisine katkısına ve bu başlama vuruşunun kime ve hangi amaçla kullanılacağı gerçeğine bakalım. ABD’nin bu konuda ki geçmişini ve uygulamalarını fonda tutarak ve asla unutmayarak…

Yazıyı daha fazla uzatmadan başlığa dönersek; Bazı ülkeler ne yapmaya çalışıyor doğrusu tespit zor! Çünkü ortada görülen net tablo şu ki; her sözü emir telakki edilen, istekleri yasa olan, denetlenmeyen, hesap vermeyen, aldırmayan yönetimlerde yol uzun ve incedir. Bağlılık ve bağımlılık ön plandadır tek parti tek lider, tek reis, tek başkan, tek ses esastır. Bu tür ülkelerde bazı kesimlere “ye, iç, yat” vizyonu sunulurken, bazı kesimlere sadece parmak sallanır! Onun da hesabı sorulur! (mu?)

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87