MÜFREDATLARDA ÇAĞDAŞ HUKUK ve LAİKLİK KARŞITLIĞI

İmam Hatip Ortaokul Temel Dini Bilgiler Dersi müfredatında “Adab-ı Muaşeret” ünitesinde “Giyim Kuşam Adabı” konusu ele alınırken tesettüre yer verilmektedir.[1] Tesettür imam hatip ders kitaplarında belirtildiği gibi el ve ayak hariç bütün vücudun kapatılmasıdır. Zaten 7. Sınıfın “Günlük Hayatta İslam” ünitesinde tesettürün dediğimiz şekilde anlaşılması gerektiği “ İslam’da giyim kuşam konusu işlenirken Nur suresi 30-31; Ahzab suresi 59. ayetlerinden faydalanılacaktır” ifadesinden anlaşılmaktadır.[2]

Fıkıh Okumaları ders kitabında kadının yabancı erkekler karşısında avret yeri “yüzü, elleri ve –Hanefi mezhebine göre ayakları hariç- bütün vücududur.”[3] Kadının avret yeri Hanefilik’e ve diğer mezheplere göre değişmektedir.

Şefkat değil kısasa kısas

İmam Hatip Ortaokul Temel Dini Bilgiler Dersinde ahlaki ilkeler arasından sayılanlardan biri de “Merhamet Etmeyene Merhamet Olunmaz: Şefkat” ilkesi.[4]

Şefkatten ziyade kısasa kısas uygulanması gerektiği bilinçaltına aşılanıyor.

7. sınıfta “Allah’a Kulluk ve İbadet” ünitesinde cihad başlığı da vardır. Cihad “Allah Yolunda Mücadele” olarak tanımlanmıştır.

Liselere yönelik Temel Dini Bilgiler dersinde tartışmalı kavramlar var. Bunlardan edile-i şeriyye, had, talak, mehir, tesettür, öşür dikkat çekiyor.[5]

Edille–i Şeriyye; şerî deliller, şeriat hukukuna uygun deliller demektir. Bu beraberinde “şerî cezalar” demek olan “had” kavramını da gündeme getirmektedir. Had cezaları hırsızın elinin kesilmesi, zina edenlerin recm edilmesi yahut belli sayıda sopa ya da kırbaç vurularak halkın gözü önünde cezalandırılması, dinden dönenin öldürülmesi gibi cezalardır. Dahası şerî ceza olarak “kısasa kısas” da vardır.

Mecelle’nin kabulü isteniyor

Milli Eğitim Bakanlığı, Temel Dini Bilgiler İslam 1 dersinde, 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle yürürlükten kaldırılan Mecelle’yi anlatacak. “İslam ve Hukuk” ünitesinde öyle bir ifade var ki Mecelle, sadece tarihte kalan bir düzenleme olarak anılmıyor, yeniden uygulanması isteniyor. İşte o ifade:

“Helal ve haram koyma yetkisinin Allah ve Resulüne ait olduğuna vurgu yapılacaktır. Ayrıca konular Mecelle’nin külli kaideleri ile ilişkilendirilerek ele alınacaktır.”[6]

Görüldüğü gibi helali ve haramı anlatırken Mecelle’yle bağlantı kurulacakmış. Helal ve haramın neler olduğu İslami bir yasa olan Mecelle’deki düzenlemeye göre belirlenmesi isteniyor. Bu Mecelle’nin yeniden gündeme getirilmesini istemektir. Müftülere resmi nikah yetkisi vermek Mecelle’ye adım atmak olarak değerlendirilmelidir.

Mecelle ile bağlantılı olarak “İslam ve Sosyal Hayat” ünitesinde öğretilecek kavramlar arasında “talak” ve “mehir” de yer aldı.[7] Boşanma anlamına gelen talak, egemen anlayışa göre yalnızca erkeğin hakkı; mehir ise evlilik öncesinde erkeğin kadına verdiği maddi bedel anlamına geliyor.

Şeriat hükümlerinin işleneceği dersin tartışma yaratacak bir diğer ünitesi ise İslam ve Sosyal Hayat. Evlilik ve Nikâh, Eşlerin Karşılıklı Sorumlulukları, Boşanma, Zina konularının işleneceği bu ünitede İslam’ın sosyal hayatla ilgili temel ilkeleri ayet ve hadislerle açıklanacak. Bu ünitede öğrencilere nikâh, talak ve mehir kavramları öğretilecek. İslam ve Hayat adlı bu ünitede öğrencilere öğretilecek olan bir diğer kavram ise tesettür olacak.

Bu konuların hangi anlayışa göre işleneceği ders kitabında göreceğiz. Dahası öğretmenin din algısına göre de konu işlenebilecektir.

Erkek 3 kere “boş ol” diyerek kadını boşayabilecek

Talak, egemen dini anlayışa göre boşama hakkı sadece erkeğindir. Erkek “boş ol” dediğinde eşinin boşamış olur. Bir erkek eşini üç kez boşarsa onunla yeniden evlenebilmek için eşinin bir başka erkekle evlenip boşanması gerekir. Bu noktada hülle nikahı icat edilmiştir. Kadının, kendisini boşayan erkekle tekrar evlenebilmesi için başka erkekle göstermelik nikah yapması ve o erkekle bir süre birlikte yaşamasıdır. Mevcut müfredatta birlikte yaşamanın zifafı içereceği yazılıdır.

Erkeğin, evlendiği kadına mehir adı verilen bir maddi bedel ödemek zorunluluğu da müfredata eklenmiştir.

Laiklik ahlaki yozlaşmanın sebeplerindenmiş!

“İslam ve Sosyal Hayat” ünitesinde “ahlaki yozlaşmanın sebepleri” arasında “dünyevileşme” de sayıldı.[8] Laiklik kavramının eş anlamlısı olarak kullanılan kavram, laiklik dememek için bu adlandırmayla müfredata girmiştir.

Dinin ekonomiyi belirlemesi isteniyor

“İslam ve Ekonomik Hayat” ünitesinde İslam hukukuna göre faiz, rüşvet, hileli satışlar, infak kültürü, helal kazanç, işçi ve işveren hakkı gibi konulara yer verildi. Ekonomik hayatı olumsuz etkileyen uygulamalar arasında “faiz” de sayılarak ekonomik hayatın dine göre düzenlenmesi gündeme getirilmek istenecektir.[9]

Öğretilecek kavramlardan biri de ihtikâr. Hanefîlere göre ihtikâr, bir gıda maddesini satın alarak, fiyatların yükselmesini sağlamak amacıyla saklamaktır. İhtikâr da “İslami suç” kapsamına girmektedir.

“İş yerinde aşırı tedbiri savunmak yüce Allah’a imanı zayıflatır” mı?

“İşçi ve İşveren Hakkı” konusu işlenirken çalışanların iş sağlığı ve güvenliği bağlamında işçi ve işveren sorumluluklarına dikkat çekileceği belirtilmiştir.[10] Yalnız İstanbul Müftülüğü’nün “iş yerinde aşırı tedbiri savunmak yüce Allah’a imanı zayıflatır” vaazı vermişti. İş güvenliğini sağlamak işverenin sorumluluğu değil midir?

Müfredat işlenirken iş güvenliğine emekçiler penceresinden bakılmayacağı müftülüğün bu vaazıyla ortadadır.

İslami ceza hukuku anlatılacak

“İslam hukukunun kaynakları, edille-i erbaa ile sınırlandırılacaktır”[11] ifadesiyle modern hukuka karşı çıkılmakta ve “İslam hukuku”ndan bahsedilmektedir. Edille-i Erbaa, “dört delil” demektir. Bunlar Kur'ân, Sünnet, İcmâ, Kıyas.

“İslam ve Hukuk” ünitesinde öğrencilere şerî ceza anlamına gelen had ve edille-i şeriyye (şerî deliller) kavramları da öğretilecek.

Suçun şahsiliğinden kısasa kısasa

Bu ünite işlenirken teklif, mükellef, edille-i şeriyye, fıkıh, fıkıh usulü, hukuk, adalet, hikmet, ahlak, had, ceza kavramları öğretilecekmiş. Ünitede “suçun şahsiliği”nden bahsedilmektedir. Hal böyle olunca “islami ceza” anlamına gelen “had” içinde “kısasa kısas” var mıdır? Varsa “suçun şahsiliği” gereği eli kesilen, elini kesenin kısas uygulamasına tabi olmasını isteyebilir mi?

İnsanlar inanca göre sınıflanıyor

İslam 2 dersinde “İman” ünitesinde inanç bakımından insanlar, Mü’min, Münafık, Kâfir olarak tespit edilmiş.[12] Böyle bir adlandırma insanların birbirini günlük hayatta birbirinin inanç penceresinden sınıflandırmasına yöneliktir. Zaten “inanç bakımından insanları sınıflandırır” ifadesiyle açıkça da yazıyorlar. Ulus, ahlak, meslek gibi sınıflandırmalardan ziyade insanlar birbirini Mü’min, Münafık, Kâfir elinde dinsel bir sınıflandırmaya tabi tutsun diye bu konu müfredata eklenmiş. Bu insanları inanç temelinde bölmektir, ulusu parçalamaktır.

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak

https://twitter.com/karahuseyinler


[1] İmam Hatip Ortaokul Temel Dini Bilgiler Dersi Öğretim Programı, s.19.

[2] Age, s.28.

[3] Kahraman, Bayındır, Özdirek, Memduhoğlu, Yılmaz, Özdemir, Fıkıh Okumaları, 2016, s.124-125.

[4] İmam Hatip Ortaokul Temel Dini Bilgiler Dersi Öğretim Programı, s.25.

[5] Ortaöğretim Temel Dini Bilgiler (İslam 1-2) Dersi Öğretim Programı, s.14-15.

[6] Age, s.22.

[7] Age, s.20.

[8] Aynı yer.

[9] Age, s.21.

[10] Aynı yer.

[11] Age, s.22.

[12] Age, s.26.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87