“MÜTAREKE DÖNEMİ VE BEKİRAĞA BÖLÜĞÜ” KİTABI

Gazeteci-yazar Taylan Sorgun, Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Mütareke Dönemi ve Bekirağa Bölüğü” adlı kitabında Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan imzalanmasından 16 Mayıs 1919 tarihine kadar Atatürk’ün İstanbul’daki büyük ihtilal hazırlıklarını, bu dönem içindeki İttihatçıları, emperyalist devletlerinin istekleriyle tutuklanarak Bekirağa Bölüğü hapishanesine kapatılan Kuvayi Milliye önderleri arasındaki konuşmaları, İstanbul'da yaşananları, tarihi yaratanların anlatımından ortaya koymaktadır. Taylan Sorgun, Atatürk’ün milli mücadeleyi başlatmayı aslında daha Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından Suriye cephesinde kararlaştırdığını ve İstanbul’da bunun planını hazırladığını, İttihat Terakki liderleriyle yaptığı görüşmelerden dinlediklerini not alarak, tanıkların dilinden bizlere sunmaktadır.

Kitap, o dönemin bütün dramatik hadiselerini, "fütursuz ve ideallerine inanmış bir neslin" sevinçlerini, öfkelerini, ideallerini, yılgınlığı reddeden karakteristiklerini,  onların dili ve konuşma biçimleriyle vermektedir. Her ne kadar yazar “bu bir tarih kitabı değildir, bir gazetecinin araştırmaları ve yaşayanlardan dinledikleridir” dese de tarihçilere önemli veriler sunmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, aklında tasarladığı milli mücadele fikrini hayata geçirmek için daha Adana’da Sadrazamla yaptığı görüşmelerde elini kuvvetli tutmayı gerekli görmüştür. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasından sonra, 31 Ekim’den başlayarak ve 7-8 Kasım 1918 gününe kadar olan zaman içinde, Adana'daki Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı'ndan Saraya ve Hükümete, "mütareke ahkâmının kabul edilemez olduğunu, buna uymayacağını" bildirerek hem kolayca teslim olmadığını milletine göstermek hem de hükümetin ve itilaf devletlerinin niyetlerini anlamak istemiştir. Atatürk’ün emrinde olan Fahrettin Altay Paşa bu cümleleri “o zamana göre çok tehlikeli” bulur ve “idamı bile icap ettirirdi” diyerek hayretini belirtir.(1) 

Mustafa Kemal Paşa’nın kafasındaki mesele padişah ve hükümetin Ateşkes maddelerine göre toplanmasını istediği silahlardı, onları teslim etmeye niyeti yoktu. Fakat ne başkent bunu şimdilik anlamamalıydı. Hükümetle yazdığı şifreli telgraflarla bazı öneriler sunarak ve sorular sorarak silahları Anadolu içlerine göndermek için zaman kazanmak istiyordu.(2) Bazı silah ve cephanenin nakli Anadolu’ya nakledilerek yenilerinin yerine eskileri konulmaktadır.(3) 

“İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak…”

Mustafa Kemal Paşa, 5 Kasım 1918’de hükümete çektiği telgrafta “İngilizlerin her dediğine boyun eğecek olursak onların ihtiraslarının önüne geçmeye imkân kalmayacaktır” diyerek şimdiden hükümetin emperyalizmin her dediğine olduğunu kamuoyuna gösteriyordu.(4) 

Hükümetle yazışmaları sonucunda Atatürk en sonunda “İngilizlerin kandırıcı muamele, teklif ve hareketlerini İngilizlerden fazla haklı gösterecek ve buna karşılık gönül alıcı emirleri uygulamaya yaradılışım müsait olmadığından ve halbuki Başkumandanlık Erkânıharbiye Riyaseti'nin görüşünü uygulatmadığım takdirde birçok itham altında kalmam tabii olduğundan, kumandayı hemen teslim etmek üzere yerime tayin edeceğiniz kişinin süratle tebliğinin emredilmesini bilhassa istirham ederim” diyecektir.(5) 

Ali Fuat Paşa (Cebesoy), Osmanlı yöneticilerinin teslimiyeti karşısında Atatürk’e “artık çıkış yolu karar verdiğimiz ve biran evvel başlamamız icab eden yoldur"(6) demiştir. Atatürk de paşaya “kuvvetlerinizi mümkün olan zamanda, eksiltmeden elinizdeki silahları da muhafaza etmek suretiyle Anadolu içlerine nakledersiniz”(7) şeklinde konuşacaktır.

Atatürk İstanbul’a çağrıldığı esnada kendisini yalnız bulmayacaktır. Zira İttihat Terakki Hükümeti’nin başı Talat Paşa istifa etmeden önce “Düvel-i Muazzama bizi bir savaşın içine iterek kendi maksadına ulaşmak istemiş, biz dayanmak için harp ettik” demiş ve “kuvvetli bir el” olarak Mustafa Kemal Paşa’yı şu sözleriyle işaret etmiştir:

“Temiz bir maziye sahiptir. Mağlup olmamış bir kumandandır. Ordu mensupları da kendisini sayarlar. Halk da Mustafa Kemal Paşa'yı sevmektedir. Ben Mustafa Kemal Paşa'nın mühim bir işe soyunacağını tahmin ediyorum. Kendisi kongrelerde öteki arkadaşlarımızın sıkça münakaşa ettiği bir mensubumuzdur. Ama size söylüyorum, eğer bir şeyler yapmak isterse çekişmeler bir tarafa konulmalıdır. Kendisine yardımcı olunmalıdır. Önünü kesmemek, açmak icap eder.”(8) 

Talat Paşa’nın bu sözleri üzerine Mustafa Kemal Paşa'nın etrafında birleşmişlerdir. Hatta Talat Paşa, savaşın sonlarına doğru Enver Paşa'nın yerine Mustafa Kemal Paşa'yı düşünmüştür.(9) 

Bir İttihatçı olan Celal Bayar da “bizi bu bataktan çıkarsa çıkarsa Mustafa Kemal Paşa çıkarır” demiştir.(10) Atatürk Adana’dan gelerek Samsun’a çıktığı 6 ay boyunca bu kişilerle gizli toplantılar yaparak milli mücadeleyi planlayacaktı.

“İktisadi hürriyet şarttır”

Beyoğlu Havva Sokak'taki gizli karargâh toplantılarının birinde Atatürk sadece işgalden kurutuluşu değil, kurtuluştan sonra neler yapılması gerektiğini de şöyle ortaya koyuyordu:

“Bakınız emperyalizm yalnızca siyasi tahakküm meselesi değildir. İktisadiyat bakımından da tahakküm yaratırlar. İşte Sarayın kabul ettiği kapitülasyonlar… Bir iktisadi tahakküm hareketidir. Memleketin bütün madenleri, bütün topraklarımız, alınız köylü tütün meselesini izin almadan topraklarını ekemezler. 1907'de Selanik 3. Ordu'da söylediğim gibi fabrikasız bir vatan. Siz onların yani emperyalistlerin ürettiklerine mahkûm olursunuz. Memleketin idaresinde olanlar, kendi menfaatleri ve mütegallibeleri zengin etmek için o istibdadı kabul ederler hatta yardımcı olurlar. O halde iktisadi hürriyet şarttır. Vatanımızda insanlar fabrikasızlıktan işsiz kalırlar. O halde behemahal iktisadi hürriyet, endüstri hareketi muhakkak kurulmalıdır. Bu olmaz şimdiki zamandaki gibi emperyalizmin müstemlekesi oluruz. Ve şimdi emperyalizmle tarihi hesaplaşmayı yaptıktan sonra endüstri inkılabını da yapmamız şarttır. Bu mühim ve hayatidir. Ama maarif meselesi de bunun temellerindendir."(11) 

Bu toplantılarda kendisi Anadolu’ya geçmek istese de bir çoğu İstanbul’da bir şey yapılacağı fikrindeydi. Bu arada Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuat Paşa'ya emrindeki birlikleri ve karargâhını Ankara'ya naklettirmesini söyledi.(12) Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nezareti'ne (Savaş Bakanlığı’na) uğradığı bir gün silahların tasfiyesi komisyonunda görevli Albay İsmet Paşa’ya (İnönü) toplanan silahların sağlam olanlarını ayrı sandıklara koydurmasını söylemiştir.(13) Bir yandan da kendisinin Anadolu’ya en geniş yetkilerle tayin imkanı kolluyordu. Saray çevresinde “acaba bir vazifeyle Anadolu'ya göndersek mi yoksa İstanbul'da kalsın mı?" sorusu da kafaları meşgul ediyordu.

Saray ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası çevresi ise, “İngiltere'nin mandaterliği mi yoksa Amerikan mandaterliği mi iyidir?” tartışması yapıyordu. İşgallere direnen millici yöneticiler ve komutanlar asılsız gerekçelerle Bekirağa Bölüğü hapishanesinde esir edilmişti. Atatürk onlarla düzenli görüşüyordu. Esir olanlar Atatürk ne kadar açık konuşmasa da Onun Anadolu’ya çıkacağını tahmin ediyordu.

Atatürk bir yandan da Gebze ve İnebolu yolunun güvenliğini takip ettiriyordu. Atatürk Samsun’a geçince bir çok millici insan bu yollarla Ankara’ya ulaşacaktı. Atatürk İstanbul’da kaldığı süre boyunca Harbiye Nezareti’ndeki gelişmelerden vatanseverler subaylar tarafından bilgilendirilmiş ve planlarını buna göre düzenlemiştir. Bir yandan da silah sevkiyatı için gereken önlemleri aldırtmıştır. Silahların cetvel sayımlarını istemiş, yeni silahları Anadolu içlerine sevk ettirmiştir. 

“Vatan mevzubahis oldu mu ölüm dahi bize hiç gelir"

Atatürk’ün her yerde adamı vardır. Hatta içlerin de kadın olanlar da vardı. Nihat Hala, Doktor Fahri tarafından yeminli olarak Mustafa Kemal'in gizli teşkilatına katılmıştı. Şişli'deki bir konakta oturan ve nişanlısı cephelerde kalmış Nigar Hanım da teşkilata katılmıştı. Nihat Hala ve Nigar Hanım'ın görevleri Pera Palas, Serkldoryan gibi yerlerde haber alıp bunu merkeze bildirmekti. Ve bir gün akşamüzeri ikisi de Pera Palas'ta işgal devleti generallerini dinlemekteler. İkisi de konaklarda dadılarından yabancı dil öğrenmişlerdir. Ve bir işgal generali konuşmaya başlar:
“Anadolu'daki Kemalist milliyetçiler, Kuvayi Milliye derslerini alacaklar. Zaten Mustafa Kemal'in elinde ordu da yok. Silahlarını da aldık. Artık Anadolu topraklarında istediğimiz paylaşımları yapacağız. Kati hâkimiyet bizimdir.”
Nihat Hala ile Nigar Hanım generale şöyle derler:

“Siz bir gün gideceksiniz. Çanakkale'de olduğu gibi orada da karşınızda Mustafa Kemal Paşa ve ordumuz vardır. Ve siz emperyalistler sanmayınız ki arzularınıza ulaşabileceksiniz… Ateşle oynuyorsunuz…Ve o ateşle yanacaksınız.”
Bir işgal generali, “tutuklanmaktan çekinmeden bu sözleri nasıl söylüyorsunuz" deyince ikisi de aynı anda cevaplarlar:

“Biz Türk kadınları için vatan mevzubahis oldu mu ölüm dahi bize hiç gelir.”

Derken Anadolu'ya tayin meselesi hallolmuştur. Atatürk, Samsun’a geçmeden önce Harbiye Nezareti'ndeki görevinden dolayı ihtiyaç olacağı için Albay İsmet Paşa’ya “sen şimdilik buradasın, Gebze yolu tutulmuştur, oradan geçersin, şimdilik bulunduğun yerde olmanın zarureti vardır" diyecekti. İsmet Paşa da Ona “emrettiğin vakit geleceğim” diye karşılık vermişti.(14) 

Bekirağa Bölüğü’ndekiler Atatürk’ün ordu müfettişi olarak görevlendirilmesine çok sevinirler ama Samsun’a sağ sağlim ulaşıp ulaşamayacağı konusunda endişelenirler. Samsun’a varıncaya kadarki birkaç gün gözlerine uyku girmez.

Yazar, Atatürk’ün İstanbul Şişli'deki evini ve Beyoğlu Havva Sokağı karargah olarak değerlendirerek; geceleri sivillerden ve Harbiye Nezareti'nden yeminlilerin katıldığı gizli toplantılardan şu sonucu çıkarmıştır:

“Bu çalışmalarım sırasında gördüm ki Milli Mücadele'nin bütün komutanları, önde gelen sivil isimleri, ilk teşkilatlanmaları yapanlar, Anadolu'da şehir ve kasabalarda Milli Mücadele için direniş hareketlerini başlatan subay ve sivil isimler geçmişte İttihat ve Terakki'nin birer mensubu olmuşlardır. Gizlilik döneminde yeminli, sonraki dönemde fırka mensubudurlar.”(15)  

Gerçekten de milli mücadelemizin örgütlenmesi ve çelik çekirdeği İttihat ve Terakki partisi içinde bulunanlara dayanır. Kitap bir yönüyle bunun anlatımıdır.

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak
https://twitter.com/karahuseyinler

(1)s.24.
(2)s.55-57.
(3)s.57.
(4)s.69-71
(5)s.82-83.
(6)s.95.
(7)s.98.
(8)s.48.
(9)s.163.
(10)s.50.
(11)s.154-155.
(12)s.177.
(13)s.251.
(14)s.282.
(15)s.21.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87