SANATA YOLCULUK, SANATLA YOLCULUK…

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) opera, bale, orkestra, koro ve toplulukları izleme oranlarının giderek düştüğünü, bu sanat dallarına ilginin her gün biraz daha azaldığını açıklamasaydı ben bu yazıyı yazmayacaktım! TÜİK, açıkladığı raporda “opera, bale, orkestra, koro” topluluklarının 2016 yılında 6 ilde gösteri yaptığını açıklamasaydı ben bu yazıyı yazmayacaktım! Oysa cumhuriyetin sanat projelerinde ülkenin her köşesi ve her kişisine hizmet götürme esastı.

TÜİK’e göre düşüş en çok Mersin, daha sonra İstanbul ve İzmir’de görülmüş. Raporun bir başka önemli maddesine göre koroların yüzde 38,6’sı kadınlardan oluşurken, keman, viyola, flüt, arp sanatçıları ağırlıklı olarak kadınken, orkestra şefleri ve şef yardımcıları erkeklerden oluşuyormuş.

Az sayıdaki opera salonlarının kullanılamaz hale getirildiği ülkemizde gösterilerin azaldığını, talep olmadığını, oynanan eser sayısının düştüğünü, seyircinin ilgisiz kaldığını, birkaç etkinliğinde büyük kentlerle sınırlandırıldığını hepimiz biliyoruz. Oysa yukarıda sıralananlar; çağdaş toplumların nefes alma, sığınma, arınma, direnme, dosta düşmana yaratıcılıklarını sergileme alanları değil midir? Uluslararası etkinlikler, yarışmalar, müzik- tiyatro- caz festivalleri, bienaller; ulusların enerji kaynağı, tanıtım aracı, sanatsal düzeyini gösterme yerleri değil midir? Hele de cehaletin, bilgisizliğin, kültürsüzlüğün, düzeysizliğin, niteliksizliğin, yozluğun alkışlanıp, baştacı edildiği bir ortamda, zeminde ve zamanda. Nereden nereye sorusuna yanıt vermek için yazının sonunda özel bir örneği paylaşmak istedim…

Şimdi 1923’ün yanmış yıkılmış Anadolu’sunda başlatılan topyekûn seferberlik neleri başarmış, kalkınma nasıl sağlanmış, bir devlet nasıl kurulmuş, yok olmanın kuyusundan var olmanın kıyısına nasıl ulaşılmış, sanatsal devrime ışık nasıl tutulmuş, yol nasıl açılmış ona bakalım…

Müzikolog Cevat Memduh Altar anlatıyor: “Yıl 1924, aylardan Haziran. Cumhuriyetimiz kurulalı 8 ay olmuş. Gazi Mustafa Kemal ve bir avuç arkadaşı, birbiri ardına yapacakları devrimlerin ön hazırlığını yapmakla uğraşıyorlar. Köşkten başyaver Salih Bozok Bey beni arıyor ve Gazi’nin beni derhal görmek istediğini söylüyor. Acele ile Çankaya’ya, Köşk’e gidiyorum, çalışma odasında masası başında oturan Gazi’nin karşısına geçiyorum. “Otur çocuk” diyor ve bana bir evrak uzatıyor. “Sesli oku çocuk!” diyor.

Evrak bir mektup! Mektubun üstünde “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Genel Sekreterliği” amblemi var. Mektubun tercümesi şöyle: “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine! Bizler dost ve kardeş S.S.C.B, siz sayın cumhuriyetinize kuruluşunuzun 1.yıldönümünde bir armağan vermek istiyoruz. Moskova Devlet Senfoni Orkestrası ve Korosu’nun Beethoven’in 9. Senfonisini seslendirmek üzere, günü tarafınızca belirlenin bir tarihte, Ankara’ya yollamak istiyoruz. Bu armağanımızı kabul ederseniz kıvanç duyacağız. Hürmetlerimle. Vladimir İlyiç Lenin/Genel Sekreter.

Bu mektubu okuyunca çok heyecanlandım ve “Paşam, bu fırsatı kaçırmayalım” dedim. Gazi, bir an düşündü ve “Oğlum, bu konseri nerede vereceğiz? Parkta olmaz, kapalı konser salonumuz yok” dedi. Ben de “Paşam, müsaade ederseniz, Cebeci’deki Halkevi’nin iç mekânını bu konsere uygun düzenleyelim ve konseri orada verelim” dedim.

Paşa, “tüm sorumluluğu üstüne alıyor musun?” diye sordu. Ben de “evet” deyince; Salih beye döndü; “Maarif vekilini ara, Cevat Memduh’u ona gönderelim, gerekli hazırlıklar yapılsın, 30 Ekim 1924 akşamı bu konseri Ankara’da dinlemek istediğimizi resmi bir yazı ile Lenin’e bildirelim” dedi.

Ben eteklerim zil çalarak, ama biraz da endişeli Köşk’ten ayrıldım. Halkevinin taş duvarları keten örtülerle kaplandı, orkestra ve koronun yer alacağı ahşap platform inşa edildi. Girişin üstüne merdivenle çıkılan cumhurbaşkanlığı locası yapıldı. Büyük bir heyecanla, konser gününü beklemeye başladık. 100 küsur kişiden oluşan orkestra ve koro elamanları Ankaralıların evlerinde misafir edildi (çünkü kalacak otel yoktu)

Bu konser gününü beklerken Salih Bey tekrar beni aradı ve Gazi’nin yanında konseri izleyeceğimi bildirdi. Konsere tüm yabancı elçilik mensupları, tüm bakanlar ve milletvekilleri, orkestra üyelerini misafir eden Ankaralı aileler, basın mensupları davetli idiler. Ben Gazi Paşa ile Cumhurbaşkanlığı locasına geçerken, tüm orkestra ve koro ayağa kalktı ve bizim “İstiklal Marşımızı” 4 sesle okudu.

Ben Paşa’nın irkildiğini ve gözlerinin dolduğunu fark ettim. Son derece başarılı geçen konserin ardından verilen resepsiyonda Salih Bey bana uşaktan işaret etti, Paşa’nın yanına gittim. “Çocuk, derhal pasaportunu hazırla! Fransa’ya gidiyorsun” dedi. Ben “Paşam niçin gidiyorum?” deyince, “Bak oğlum, taşıma suyla değirmen dönmez. Sen şimdi Fransa’ya gideceksin. Müzik eğitmenlerini ikna edip, ülkemize davet edeceksin. Biz burada konservatuarı kuracağız ve eğitimli müzisyenler yetiştireceğiz” dedi.

Bu öykünün sonrasını hepiniz biliyorsunuz. Musiki Muallim Mektebi’nin konservatuara dönüştürülmesi, Riyaseti Cumhur Orkestrasının kurulması, Opera Binası’nın açılması, orkestranın çeşitli il ve ilçelerde klasik müzik konserleri vermesi ve halkımızım yavaş yavaş kulağının bu tip müziğe uyum göstermesi. İşte bir müzik devriminin temeli böyle atılmış oldu.

Okura Not: Dünden bugüne inadına sanat diyen, bu mucizeyi gerçekleştiren, tüm olumsuz koşullara, öne çekilen setlere, salonsuzluğa, parasızlığa rağmen sanata el verenlere, arka çıkanlara, bütçe ayıranlara, destek verenlere, “inadına sanat hem de çok renkli sanat!” diye haykıranlara, ağız ve gönül dolusu teşekkürler! Sanatsal emeği yüceltenlere avuçlar kızarıncaya kadar ve ayakta alkışlar!

Bayram Notu: Sevgili Okurlar! Zor olduğunu bilsem de günlünüzce bir bayram diliyorum.

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87