SUYA SABUNA DOKUNMAK…

Hep merak etmişimdir ve meraktan soruyorum. Suya sabuna dokunmadan, nasıl yazı yazılır? Ya da kokmaz bulaşmaz yazı yazmanın sırrı nedir diye! Soru açık uçludur…

Çok renkli, çok ilginç olaylarla dolu bir haftayı daha geride bıraktık. Kâbe’de evlilik teklifi, 15 Temmuz kahramanlığından ötürü Erdoğan’a “Gazi” unvanı verilmesi, duygusuz, ruhsuz, hamasi nutuklarla ve Atatürksüz geçiştirilen Çanakkale Zaferi gibi…

Bitmedi! 4 gençten birinin işsiz olduğu, bu umutsuz gençlerin içinden kim bilir hangi yeni liderlerin çıkıp, yeni yarınlar, yeni aydınlıklar yazacakları gerçeğinin onlardan giderek uzaklaşması gibi. İşsizlikte 7 yılın rekorunun kırılması, yeni anayasaya göre 50 ilave vekilin maliyetiyle 15 bin kişinin istihdam edilebileceği gibi…

Hollanda-Türkiye krizinin öncü ismi kadın bakanın döneminde 455 kadının öldürülmesi, kadın ve çocuklar için çalışma yapan pek çok derneğin kapatılması gibi. Aynı bakanın kardeşine verilen büyük ihaleler gibi…

Kız öğrenci yurtlarının “namahrem” olduğu için denetlenmediği, 60 yaş üstü kadınların sığınma evlerine kabul edilmediği, bazı tarikatlarda konuşan Mollaların; “Eşiniz kardeşinin düğününe gitmek isterse, siz de koca olarak gitmesini istemezseniz onu boşayabilirsiniz” gibi…

Yine bitmedi! Şanlıurfa’da valilik kararıyla öğrencilere rol model olması ve sınav motivasyonu olabilmesi için “Reis” filminin izletilmesi gibi. Bakanların sınır dışı edilmeleri gibi milli duyguları yaralayan olaylar yaşanırken, Lahey Büyükelçisinin saraydaki başdanışmanlık görevini sürdürmesi gibi...

Biz her ne kadar; “Avrupa kendi korkuları içinde boğuluyor, kendilerinden olmayan her şeye düşman kesiliyor” diye ağzımızı açıp gözümüzü yumarak şaka yapsak da! Alman televizyonlarının; “Erdoğan bizim değerlerimizle asla uyuşmayan bir İslami başkanlık getirmek için kampanya yapıyor” şeklindeki yayınları gibi…

Sonuç olarak; Yönetim erbabının; bu son krizi seçim kozuna döndürüp, enine boyuna, evire çevire, tepe tepe kullandığını gördük. İçte demokrasi adına göz açtırmayanların dışta demokrasiyi nasıl göze sokarak ders verdiğine tanık olduk!  Zaten 15 Temmuz’dan beri Avrupa’nın bize karşı olduğunu, 7 düvelin bizi yıkmak için uğraştığını bir kez daha güncelleyerek gösterdik!

Özetle; Ülke olarak kimliğimizin, kişiliğimizin, karakterimizin, seviye ve seciyemizin, birlik beraberliğimizin batıyı ne kadar rahatsız ettiğini bir kez daha anladık! Bizden alacakları insani, ahlaki, vicdani pek çok ders varken bu batıya da ne oluyor diye sormadan edemedik!

Özetin özetiyle; Her biri manşetlik değerde onlarca konu ve olay arasında, olağanüstü dönemin olağanüstü koşullarında zorlansak da! Yangına körükle gitsek de! Bunlara alıştık desek de! Bunlar gelip geçici diyebilsek de! Geçicinin ne kadar geçici olduğunu kestiremesek de! Bu gidişle Avrupa ile 1959 yılında başlatılan bütünleşme macerasının sonuna geldiğimizi kabul etmeliyiz! Bazıları kalkıp şimdilik ortalık toz duman, bir süre sonra durulabilir dese de! Zor…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87