ULUSLARARASI TERÖR VE HUKUK

“…Terörün dini ve milliyeti olmaz..”  sözü ne kadar doğru ise bunun zaman içinde söylene-yazıla klişeleşen bir cümle haline geldiği de o kadar doğrudur. Elbette en önemlisi; terörün günümüzde tüm insanlığa yönelik ve kesinlikle savaşılması gereken uluslararası nitelikte bir suç olduğunun herkesçe kabulü olmalıdır.  Teröristin kimliği, amacı ve eylemi konusunda “bana göre” veya “ona göre” ayrımı yapıyorsanız, cümlelerinizi “ama, fakat, lakin” leri katarak yazıyor veya söylüyorsanız içtenliğinize kimseyi inandıramazsınız.

Terörist öldürülerek etkisiz hale getirilecek değil tamamen hukuk içinde kalınarak cezalandırılabilecek bir özne olmalıdır. Elbette hukuki koşulların oluşmasıyla teröristin silahla etkisiz hale getirilmesi mümkündür. Dünyadaki tüm devletlerin iç hukuklarında buna olanak veren hükümler vardır. Bu yol kesinlikle hukuk dışı bir yol olarak da algılanmamalıdır. Söylenmek istenen bu yolun en son başvurulması gereken bir yol olduğu ve imkan bulunduğu sürece terör suçu failinin hukukun içinde kalınarak cezalandırılması olmalıdır. Öldür bitsin uygulaması sokaktaki adamı kolaylıkla tatmin eder ama devlet, bu niteliği gereği suç failini öldürmekten ziyade yakalayıp yargılamak zorundadır. Tekrar edelim ki, koşulların tümüyle oluşması halinde teröristin öldürülmesinde hukuk dışı davranıldığından da söz edilemez. Terörle mücadele öncelikle ve kesinlikle hukuk içinde kalınarak yapılmak gerekir. 

Ne var ki; Terörle mücadelede devletler bugüne kadar üzerinde anlaşabilecekleri uluslararası nitelikte ortak bir metin hazırlayıp uygulayamamışlardır. İlk sorun terör ve teröristin tanımında ortaya çıkmıştır. Güncelliği bakımından bazı örnekler vermek gerekirse; bugün Fransa’daki Charlie Hebdo Dergisi’ne 2 teröristin yaptığı baskında ölen gazeteciler için düzenlenmiş yürüyüşe Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı katılırken çok uzak olmayan bir geçmişte Fransa’nın First Lady’si Madame Etienne Mitterand da bizzat Diyarbakır’a gelerek PKK lı teröristler için ağıt yakıyordu. Dün Hitler’in gaz odalarına atılan masum Yahudilerin evlatları bugün değişik yol ve yöntemlerle Filistin’de insanları öldürüyor ve fakat Netanyahu Paris’te yürüyüşe katılıp terörü lanetleyebiliyordu. Ülkemizde bir gösteri sırasında orada bulunan gencecik bir çocuk öldürülüp annesi meydanlarda yuhalatılıyorken aynı meydanlar Mısır’da ölen Esma için ağlayabiliyordu. Tüm bu davranışları sergileyenlerin samimi değil fakat politik davrandıkları çok açık bellidir. Daha dün Bosna’da binlerce masum insan Sırp fanatikler tarafından salt din ve etnik kökenleri nedeniyle öldürülürken ses çıkarmayan uygar Dünya bugün yine kesinlikle lanetlenmesi gereken bir terör saldırısında öldürülen gazeteciler için ağlayabiliyorsa inanın ki döktükleri timsahın gözyaşlarıdır.

Daha tanımı üzerinde anlaşamayan Dünya ülkelerinin terörün önlenmesi konusunda ortak bir hukuk metninde anlaşıp, bunu uygulayacak organları kurmaları bugün için hayal gibi gözüküyor. Birleşmiş Milletler’in kuruluşundan bu yana 5’i dışında etkisiz ve figüran ülkelerle yürüttüğü çalışmaların yetersizliği göz önüne alındığında terörle mücadele için kurulabilecek bir uluslararası mahkemeden bahsetmek de keza imkansız olsa gerektir. Suç tipi, tipe uygun eylem, bunların ögeleri net olarak ortaya konulmadıkça ceza uygulamasından söz edilemez. Ceza hukuku önce suçu ve bunun oluşup oluşmadığını irdeler ve sonucuna göre de ceza kurar (veya kurmaz). Bir devletin; terör örgütü olarak nitelendirdiği gruba başka bir devletin haklarını arayan savaşçı gözüyle bakması halinde bu iki devletin terör konusunda birlikte hareket etmeleri kesinlikle mümkün olmaz.  Esasen devletlerin uluslararası terör konusunda anlaşamamalarının çıkış noktası budur. Hukuki yaptırımlar içeren uygulamalar getirilip bu yolla terörle mücadele olanağı yaratılmadıkça devlet adamlarının terörü lanetler gibi göründükleri gösteri yürüyüşlerine katılmalar ve birkaç söz söylemeleri siyasi şov yapmaktan öte bir anlam da taşımaz.

Devletler ve siyasiler öncelikle konunun uzmanlarından alacakları desteklerle terörün tanımını yapmalıdırlar. Bundan sonra bu eylemin ögeleri kolaylıkla irdelenebilir. İkinci olarak aynı kişiler. oluşacak suça verilecek ceza konusunda anlaşmalıdırlar. Son olarak da bu uygulamayı etkin şekilde yapabilecek bir organı oluşturmalıdırlar. Özetle, terör denilen suç tipinin ne olduğu veya olmadığı açıkça ortaya konulmalı, yaptırımı getirilmeli ve bunlar sözde kalmayıp hayata geçirilmelidir. Bu olgunun hem de uluslararası düzeyde oluşturulması bugün için asla ve kesinlikle mümkün değildir. Hukuku dış politikanın çıkar esasına göre şekillendirmeyi yeğleyen devletlerin haktan ve adaletten söz etmeleri beklenmemelidir. Görülüyor ki bu evrensel sorunun çözümlenmesinde hukuk ana unsur olamamaktadır. İlgili taraflar kendi çıkarları doğrultusunda ve binbir çeşit kelime cambazlığı ile görüşlerini ortaya koymaktan öte bir şey yapmamaktadırlar. Bu davranış biçimi hukuki disiplinle asla düzenlenemez. Kafasının arkasında terör ve teröristi bir şekilde korumak ve kollamak isteyen bir devletin hukuku delmek konusunda başvurabileceği sayısız yol vardır. Bu nedenle insanlık hala Amerika Birleşik Devletlerindeki kamplarda savaş esirlerine uygulanan kötü muameleyi sorgulamak bir yana bundan habersizse uluslararası toplumdan fazla bir şey beklememek gerekir. İşte; Paris’te olduğu gibi yapabilecekleri tek şey 3-5 yüz metre yürüyüp üzgün bir ifadeyle terörü kınamak, haktan yana görünmek ve ertesi günü de bildiğini okumaya devam etmekten ibarettir.

Bazı adli suçlarda gösterilebilen hukuki yardımlaşmanın terör suçunda da gösterilebileceğini devletlerden beklemek iyimserlik sınırlarını aşmak demektir.  Kimse kimseyi aldatmamalıdır. Unutulmasın ki; ses getiren her terör olayının ortaya çıkışında devletler ve siyasetçiler bu ilkel gösteriye devam edecekler ve terör de onları bu yolda yalnız bırakmayacaktır.  
 

https://www.facebook.com/onder.ozturel
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87