UZAYIP GİDEN O VARLIK KUYRUKLARI!

Siyasi edebiyata ve günlük konuşma diline hergün yeni sözcükler katarak ufkumuzu açan CB Kartal’da çöken binada ölen 21 yurttaşımız için; “İmar şehitleri” demişti.

Daha sonra 2 kilo soğan- patates almak için sıraya girenlerin oluşturduğu uzun kuyruklar için “Varlık kuyruğu” dedi.

Damat bakan, yüzüne yerleştirdiği ve kendisine çok yakıştığını zannettiği mimiklerle, iflas eden ve çöküp giden ekonomiyi; “çok başarılı politikalarımız netice verdi” diye yorumladı.

Her gün, her saat başı, her yerde “toplu açılış törenlerine” katılan ve durup dinlenmeden yaptıklarını bağırarak anlatan CB’nin neyin toplu açılışını yaptığı bi türlü öğrenilemedi.

Dünyanın en büyük projelerini hayata geçiriyor gibi tavır takınarak, yaklaşık 2 saniye süren ciddi konuşmalar yaparak, siyasi faaliyetini şimdilik noktalayan Binali Bey, aile boyu bindikleri hızlı trende kendisini izleyen basın mensuplarını dakikalarca güldürdü.

Yukarıda sıralananları kısa bir haber turu sayınız! Gelelim ayrıntılara…

Yatırımlar azalmış, işsizlik yüzde 12.3 düzeyine çıkmış, müteahhitler ellerinde kalan 1 milyon konutu nasıl eriteceklerini kara kara düşünüyormuş, 82 milyonluk Türkiye’de çalışan kişi sayısı 28 milyon 314 bin imiş, böylece işsiz sayısı çalışan sayısını geçmiş, gençlerin yüzde 30’u iş bulamıyormuş, ev kadını sayımız 11 milyona ulaşmış. Geçiniz!

Hem AKP genel başkanı, hem ülkenin cumhurbaşkanı, hem yandaş tayfanın reisi, hem bakanlarının ağası, hem de 81 ilin belediye başkanı adayı gibi cansiperane çalışan Erdoğan’ı dinleyince bu hız ve performansa şaşıp kalıyorsunuz…

İş kuyruklarında geceden gelip sıraya girenleri, “açım aç!” diye feryat eden yurttaşları, iflas etmiş bir ekonomik politikanın kurbanlarını görünce! Yokluğun ve yoksulluğun uzayıp giden kuyruklarına “varlık kuyruğu” diyenleri işitince  bu nasıl bir ülke, bu nasıl bir algı operasyonu diye baka kalıyorsunuz…

İşsiz baba oğul aynı kuyrukta bekliyorken, üniversite bitirmiş kızıyla emekli annenin;  “evde tencere kaynamıyor, bir umutla geldik işte” şeklindeki açıklamasını duyarken, 10 kişilik işe 12 bin 571 kişi başvururken, 2019 yatırım programında CB için yapılan, gösteri ve gösteriş amaçlı saraylara 3.2 milyar lira ayrıldığını görünce donup kalıyorsunuz…

Hızlı tren cinayetlerinde suç işi bilmeyen makiniste yüklenince, ihmal çıkar ve bilinçsizliğin neden olduğu çöken apartmanlarda ölenler “imar şehidi” sayılınca, eloğlunun yıllar önce envanterden düşürdüğü, bizim hala kullandığımız  helikopterlerde yaşanan felaketlere “kader” denilince ve tümünün ardından yayın yasağı getirilince, tüm bu yasaklamaların altındaki imzayı, suçun her türünün, krizin her tonunun yaşandığı ülkemizde yönetimin kendi eliyle yarattığı pahalılığı ve sefaleti seçime kadar aspirin tedbirlerle yöneten zihniyeti görünce şapka çıkarıyorsunuz...

Hele de halk bilmesin, toplum duymasın, insanlar uyanmasın diye alınan polisiye tedbirleri Yeni Türkiye’den yepyeni manzaralar olarak yorumlarken, birden bire karşınıza çıkan damat bakanı duyarak kendinizi Norveç’te sanıyorsunuz…

Bilgi Notu: O insana umut veren, geleceğini garantileyen, topyekün kalkınmayı hayata geçiren, kadın- erkek eşitliğini sağlayan, eğitimde büyük başarılara imza atan 1919 ruhunun üzerinden 100 yıl geçmiş. Gelinen noktaya kuş bakışı bakarsak; tarım bitmiş, sanayi gerilemiş, işsizlik artmış, dış borç katlanmış, eğitim yerlerde sürünüyor, eğitimli işsizlik yüzde 20’leri aşıyor, Cumhuriyetin kalelerinin yerinde yeller esiyor, 12 bin aile yurtdışını mesken tutuyor…

Hatırlatma Notu: “Ülkeyi biz şaha kaldırdık, pek çok yere biz üniversite açtık, biz yokken buzdolabı yoktu, kuyruklar uzayıp gidiyordu, enkaz devraldık, yolları, köprüleri, havaalanlarını biz yaptık” diye övünenlere! Türkiye büyük bir ülkedir. Tarihiyle büyüktür, coğrafyasıyla zengindir, hoşgörüsüyle- konukseverliğiyle ünlüdür. Atatürk’ün önderliğinde başarılan Kurtuluş Savaşıyla kendini dosta düşmana kanıtlamıştır. Kurtuluş öyküsüyle, kuruluş efsanesiyle, Cumhuriyet bilinciyle şanlıdır, güçlüdür, iddialıdır ve itibar sahibidir. Bu değişmez gerçek sakın unutulmasın…

Özlem Notu: Çocukluğumun taş plaklarında rahmetli annemin sık sık gözlerini silerek dinlediği  bir türkü vardı. Abdullah Yüce okurdu. “Uzayıp giden o tren yolları” Çocuk aklımla uzayıp gidenin sadece tren yolları olduğunu hayal eder, annemin akıttığı yaşlara bir anlam veremezdim. Yaşlılık yıllarımda ülkemde uzayıp giden yokluk ve yoksulluk kuyruklarına tanıklık edeceğimi ve sık sık gözlerimi sileceğimi bilemezdim ki!

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87