YOK, ARTIK DAHA NELER DEMEYİN! VAR, ARTIK DAHA NELER VAR!

İdamdan tek tip giysiye, AB kapısının kapanmasından, Körfez ziyaretine, Almanya’yla papaz olmamızdan Türkiye’de yaşanan hak ihlallerinin Avrupa’da başka bir ülkede yaşanmadığına kadar onlarca konu varken, içeriğinden, kapsamından, işimizin bu olmasından, havasından, suyundan(!) güncelliğinden ve öneminden yola çıkarak genelde üniversitelerimizle, özelde eğitim sistemimizle yüzleşme vakti! Konuya ilgi duyanlarla yazışarak konuşmak, dertleşerek paylaşmak için…

LYS’den YGS’ye, TEOG’tan KPSS’ye tüm sınavların son yıllardaki şaibelerinin dumanı tüterken, müfredattan Atatürk ve Cumhuriyet çıkarılıp yerine cihat konusu yerleştirilirken Milli Eğitim Bakanı; “Eğitimde kalite bizim değişmez hedefimizdir. Bu müfredat, şu ana kadar yapılmış en demokrat, en katılımcı, en çoğulcu müfredattır. Cihat dinimizde var, rahatsız olmaya gerek yok. Müfredata koymasaydık talep gelmesi gerekirdi” demez mi? Demek ki bakan katılımcı, demokrat ve çoğulcu müfredat derken bunu kastediyor! Kısaca bakana göre bu demokrat, katılımcı, çoğulcu müfredattan bilim, evrim, Atatürk, laiklik çıkıyor, yerine cihat, muamelat, ukubat geliyor. Böylece siyasi iktidar toplumsal yaşamı bütün alanlarda 1923 vizyonuna göre kendince düzenliyor! (güncel deyimle dizayn ediyor)

Bakana göre evrim teorisi öğrenci seviyesinin üzerinde olduğundan müfredattan çıkarılmış. Buna karşılık öğrenci seviyesine uygun olan ve medeniyetimizin esaslarından sayılan cihat konusu yerleştirilmiş. Evrim teorisi için OECD uygulama yaşı olarak 15 yaşı esas alırken, İran, 5. sınıfta okutuyor dersek, bakanın katılımcı müfredatına katkı sunmuş olur muyuz?

Eğitimini Türk Dili ve Edebiyatı üstüne yapmış biri olarak; eğer Türk Dili dersinde din öğretilecekse yazmak bize de düşer. Müfredatın topyekûn değişmesi üzerine MEB, 3 milyarı çöpe atıyorsa bazı okur mektupları “boş verin dese de” boş vermemek bize düşer. Eğitimi önemseyen bazı sıkı okurlar “sorunu sıklıkla anlatın” dedikleri için ayrıntılara girmek bize düşer. Koşar adım yol aldığımız bir eğitim sisteminde sinsi ve sistemli saldırılardan daha az yara almamak için yazmak, karşı atakları, çatışmacı çizgileri görmek ve altını çizmek için bu konuya değinmek bir eğitimci ve yazar olarak bize düşer.

Üniversiteye girmek isteyen, arkadaş çocuğu, dost torunu, ahbap yakını, hemşeri yeğeni o kadar çok ki! Ya da mezun olup da iş bulamayan ve iş arayan o kadar yoğun ki! Değinmeden olmaz. Adalet Bakanlığı açıkladı. Olaylar nedeniyle 169 bin 113 kişi hakkında yasal işlem yapılmış. 50 bin 510 kişi tutuklanmış. Büyük çoğunluğu eğitimli, üniversite mezunu ve deneyimli olan binlerce kişi! Şimdi gençler bu tabloya bakınca soruyor; “eğitim neyi çözmüş, bu insanlar neden kapılıp gitmiş ve bir ihanet çemberinin içinde yer almış” diye! Gençlere şunu söylemek isterim! Bazı bulmacalar iki resimden oluşur. Geçmiş ve gelecek! Şimdi hal üzerinde duralım, kararı siz verin!

Yine derslerimde ve konuşmalarımda soranlara toptan şunu söylemek isterim; hep yineliyorum eğitimin eğitim olduğu dönemlerde adı Atatürk olan bir okuldan mezun oldum. İyi bir eğitimden geçtim. Cesareti, sorgulamayı, bilime değer vermeyi, kendi fikrimize güvenmeyi, pek çok konuyu irdelemeyi öğrendim. Bakanlarının kitap yazdığı yıllardan geçerken, Felsefe, Mantık, Sosyoloji okudum. Eğitim sisteminde bilimsel değerlerin dogmatik değerlerden üstün tutulduğunu gördüm. Ülkem, ailem, kendi ilkelerim ve hedeflerim doğrultusunda başarılı da oldum. Ölümle ilgili temalar, cihat, şehit, şehadet, ahiret, cehennem, cennet gençlik ve öğrencilik yıllarımızda bize çok uzak olan kavramlardı. Hayatı dine sığdırmadığımız, ölümle terbiye edilmediğimiz, çığlık çığlığa yaşasın hayat dediğimiz zamanlardı. Batıda esen modanın olsun, bilimsel rüzgârların olsun Türkiye’yi de kapsadığı dönemlerdi. Baskıcı, muhteris, ürkütücü liderleri henüz tanımadığımız yıllardı…

Gelelim bugüne! Televizyonlarda özel üniversite reklamlarından, sokak ve caddelerde ilan panolarından, ekranlarda rektör ve dekanların tanıtım konuşmalarından geçilmiyor. Herkes kendi okulunu, vereceği eğitimi, kalitesini anlatıp duruyor. 81 ilde 185 üniversite açmışız. Sayıları hızla arttığı için, bugünden yarına ilaveler olduğu için kesin sayıyı vermek zor. Kabaca 200’e yakın üniversitemiz var. Kontrolsüz şekilde, plan- proje yapılmadan açılan ve sayısı her geçen gün artan tabela üniversitelerin pek çoğunda eğitim kalitesi ne yazık ki istenilen düzeyde değil. Tamamen siyasi amaçlı, her ile bir havaalanı gibi her ile bir üniversite açmak vahim sonuçlar da doğurmuş. 80 yılda Türkiye’de kurulan üniversite sayısı 79 iken, son 15 yılda 120’ye yakın üniversite açılmış, mezunlarının boş gezdiği…

Bir gecede karar verilip açılan bu üniversitelerin içleri geniş anlamda dolu mu? Akademik ve idari personel yeterli mi? Gereken donanıma sahipler mi? Binalar derslik ve alt yapı olarak uygun mu? Yerleşkeleri, spor alanları, kütüphaneleri, çok amaçlı salonları, laboratuvarları var mı? Adres olarak, cafcaflı tabelalar olarak söz yok! Ama bir başka konuda söz de çok, yorum da çok! Şöyle ki; Milli Eğitim öğretmen almak için sınav yapıyor. Üniversite mezunu öğretmen adaylarına kendi uzmanlık alanlarında 50 soru soruluyor. Buna göre; Tarih öğretmeni adayı 22 doğru yanıt, Kimya öğretmeni adayı 17 doğru yanıt, Fizik öğretmeni adayı 15 doğru yanıt, Matematik öğretmeni adayı 10 doğru yanıt veriyor. Genelleme gibi olmasın ama 5 milyona yakın öğrenci, 200’e yakın üniversitemizin hali bu!

Not 1: Yeni bir hayat kurmak ya da bir maceraya atılmak için IŞİD’e katılan Fransız kadın, militan eşi öldürüldükten sonra memleketine ve eski yaşamına geri dönme arzusuyla bakın neler söylemiş; “Hayatı seviyorum. Çalışmayı seviyorum. Kot pantolonumu, makyajı, annemi, babamı seviyorum. İstediğim tek şey geri dönmek, arabamı almak, seyahat etmek bir plajda oturup sonra da denize girmek.”

Not 2: Karamsar bir yazı oldu biliyorum ama daha iyimserini yazmak şimdilik zor! Hele de her adımın tek adamı işaret ettiği, gerginliklere gerginlik katacak her şeyin tartışılmadan uygulandığı bir ortamda iki kere zor. Bir an için çok uzun bir yürüyüşe çıktığınızı varsayın. Ama ne yolun ucu belli ne de gideceğiniz yol ve sonu! Hal böyle iken yanıtım kısa ve yalın olacak! Siz olsaydınız ne yazardınız?

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87