Ataklı-YORUM:
CHP SEÇMENİ ÇARESİZ, ODUNU ADAY GÖSTERSELER OYUNU VERECEK
CHP SEÇMENİ ÇARESİZ, ODUNU ADAY GÖSTERSELER OYUNU VERECEK 

İyi akşamlar iyi haftalar sevgili izleyiciler; hafta sonu özellikle Pazar günü havanın da çok güzel olmasından yararlanarak yanımıza bebeğimizi de alıp uzun yürüyüşler yaptık. Tabii etraf kalabalık. Tanıyan oluyor yanımıza geliyor.

En çok sorulan soru “Bu Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” demek ki milletin kafası karışık.

Bu arada hayli kişi de beni şaşırtan bir soru sordu, daha doğrusu sorudan öte, bir yargı. Dediler ki “Can bey siz Ekmeleddin İhsanoğlu konusunda ilk gün çok serttiniz, sonra değiştiniz, destekliyorsunuz. Ne oldu?”

Görüşlerim değişmedi

Şaşırdım diyorum çünkü ilk günkü görüşlerim değişmedi. Bu adayı CHP’e yakıştırmam mümkün değil.

Daha sonra söylediklerim, karşı karşıya olduğumuz yeni operasyonun şifrelerini çözmek amacı taşıyor. Bunun da ötesinde CHP’nin kendi tabanı üzerinde oluşturduğu dayatma ve yarattığı çaresizlik var. Bunu anlatmaya çalışıyorum sürekli.

Sokakta gördüğüm kadarıyla halkın duyguları farklı. Kimi “Aday çok iyi, ancak böyle biriyle baş edilir” derken, bir kesim “Bu CHP’ye de Türkiye’ye de yakışmayan bir karar” diyor.

Ama sonuç şu; öyle ya da böyle hepsi CHP’nin adayına oy verecekler. Çünkü başka çare yok. Tartışmalar, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aslında iyi bir aday olmadığını falan söylemeler boş.

20 cesur ortaya çıkamıyor

Hele CHP içinden 20 cesur ismin ortaya çıkmaması ve en azından birinci tur için bir alternatif aday olmaması bu görüşümü pekiştiriyor.

CHP seçmeni 2007’den beri olduğu gibi yine bir dayatma ile karşı karşıya, çaresizliğe itilmiş durumda “kimi gösterirsem onu seçeceksin” açmazına kıstırılmış durumda.

Sevgili izleyiciler bir de şunu söylemek zorundayım. CHP’nin gösterdiği her adayı desteklemek zorunda hisseden bir kesim “Başka kiminle kazanabiliriz, AKP’nin karşısına ona benzer bir aday çıkmazsa kazanamayız” duygusunda.

Kazanırsa CHP mi kazanmış olacak?

Oysa kimse şunu düşünmüyor; Bu dayatma adaylarla seçim kazanmış mı oluyorsunuz? Bütün amaç futbol ligi gibi kazanmaya mı endeksli? Futbolda “kazanalım da kiminle olursa olsun” diyebilirsiniz. Zaten bu nedenle parası olan takımlar dünyanın her yerinden futbolcu getiriyor. Zafer genellikle bu yabancı futbolcular sayesinde yaşanıyor. Ama sonuçta kazanan tuttuğunuz takım oluyor.
Peki, siyaset de böyle bir şey mi? Bir dönem önce rakip partinin adayı olan ya da rakip partinin görüşlerini aynen benimsediğinizi bildiğiniz bir kişi şimdi sizin partinizde olur ve kazara seçimi da önde bitirirseniz kazanmış mı oluyorsunuz?

Örneğin Antakya’da CHP mi kazandı? Ankara’da seçim kazanılmış olsaydı CHP mi kazanmış olacaktı? İstanbul’da da aynı durum söz konusu değil mi?

2007’den beri aynı politika

2007 yılından beri CHP seçmen tabanını “ne olursa olsun kazanma” umuduna bağladı. Kimse ne adaya bakıyor, ne partinin söylediklerine, ne siyasetine, ne ideolojisine.

Ortada büyük bir tehlike olarak gördüğü AKP var. AKP gitsin de ne olursa olsun mantığı ile 2007’den beri her seçimde, ister yerel ister genel olsun isterse referandum, bir kesimin aklında sadece bu var.

Böyle olunca, bu kitle her türlü eleştiriye kapalı, her karşı çıkışı, her yeni söylemi, her farklı adayı kabullenmiyor ve “oyları bölmeyin” diyerek saldırıyor.

Aslında “oyları bölmeyin” sloganı bir tür teröre de dönüşmedi değil hani.

İşin tuhaf tarafı, çok uzun yıllardır oylar bölünmüyor. Bakın 1994 yerel seçimlerinde çok fazla parti vardı ve hepsinin arkasında ciddi bir kamuoyu desteği de bulunduğundan hepsi yüzde 10 barajını geçebiliyordu.

Barajı aşılınca oylar bölünmüyordu

Sonuçta 94 yerel seçimlerinde sadece yüzde 25 oy alan Refah Partisi Ankara ve İstanbul’u ele geçirmeyi başardı. 1995 genel seçimlerine bu hava içinde girdik, partiler yine fazlaydı ve yüzde 10 barajını hepsi aşıyordu ve küçük farklarla bütün siyasi partiler aynı hizaya dizildiler.

1999 da böyle oldu, geldik 2002’ye. İşte ilk kez bu seçimde iki parti hariç hiçbiri yüzde 10 barajını aşamayınca Türkiye gerçek anlamda oyların bölünmesi durumuyla karşı karşıya kaldı.

2007’de Türkiye halkı “oyları bölmeyin” sloganı ile tanıştı. Ve oyları bölmedi.

2009’dadaki yerel seçimlerde de bölmedi, 2011’deki genel seçimlerde de aynen böyle oldu.

Bunu şu anlamda söylüyorum. Deniyor ya hep “Bu kadar çok sol parti olur mu, birbirlerinden oy çalıyorlar” falan. Bu doğru değil ki. Bakın 2009 yerel ve 2011 genel seçimlerine. Yüzde 10 barajını aşamayan partilerin toplamı yüzde 3’ü geçmiyor.

Yani iktidar tarafında da muhalefet tarafında da aslında oylar hiç bölünmemiş.

Asıl hedef AKP’den oy çalabilmek

“Oyları bölmeyin” diyenlerin anlamadığı bir şey var. Sizin oy bölmemenizin elbette anlamı büyük ama AKP’den oy çalamadıkça bu bir şey ifade etmiyor.

Son yerel seçimlerde gördük. İstanbul’da CHP’lisi MHP’lisi, partisizi sırf AKP gitsin diye kerhen de olsa oylarını CHP adayına verdi, CHP neredeyse tarihi oy rekoru kırdı, AKP’den hiç düşme olmadığı için sonuç yine hüsran oldu.

Yani diyeceğim herkes kendi kendine gelin güvey olup sağa sola hakaretler yağdırarak “oyları bölmeyin” dediğinde bir sonuç alınmıyor. Sonucu almak oylarını ne pahasına olursa olsun, odunu bile koysalar ona vererek görevlerini yerine getiren seçmene bağlı değil, siyasi partiler ya da “oyları bölmeyin, başka türlü seçim kazanamayız” diyen siyasi partilere bağlıdır.

Seçmenim koyun gibidir

Bugün CHP yenilgiyi baştan kabul ettiği için “Biz kimi aday göstersek kazanamayız, ayrıca Türkiye muhafazakâr bir ülke, adayımızı muhafazakârlara göre de çıkarmak zorundayız, benim seçmenim ise koyun gibidir, çaresizdir, kimi aday göstersem nasıl olsa oyunu verir” gibi abuk sabuk bir siyaset uygulamaktan başka ne yaptı?

CHP iktidar partisine karşı proje geliştirebiliyor mu, siyaset ustalığı gösterebiliyor mu, toplumu kucaklayacak hamleler yapıyor, eylemlere kalkışabiliyor mu?

Hayır. Tam tersine “çaresizsin, oyunu CHP’ye ver, AKP’den kurtul” demekten başka bir şey gelmiyor elinden.

Geri adım atmış değilim

Sevgili izleyiciler, işte günlerdir bunları anlatmaya çalışıyorum. Yoksa başta Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesine çok sert tepki gösterip de sonra geri adım atmış değilim. Ama kendime de size de soruyorum, eğer alternatif bir aday çıkmazsa ve Erdoğan da aday olursa ne yapacağım siz ne yapacaksınız?

Bir soru daha; Eğer Erdoğan aday olursa AKP’ye daha önce oy vermiş bir vatandaş neden Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tercih etsin? Haaa, bakın AKP başka bir adayı gösterirse o zaman durum değişebilir. Erdoğan dışındaki bir adaya oy vermek yerine bazı AKP’liler “dinen saygı duydukları” İhsanoğlu’ndan yana tavır koyabilirler.

AKP yüzde 43’ü bile bulamaz

Elbette burada AKP’nin toplam oyuna da bakmak gerek. Son yerel seçimlerde yüzde 43’ü geçti AKP. Tahminim cumhurbaşkanlığı seçiminde de alabileceği en yüksek oy bu olur. Bu da AKP adayının seçilmesine yetmez. O zaman ikinci turda AKP’nin mutlaka başka bir müttefik bulması gerekir ki bu da HDP’den başkası değildir. HDP konusunda ise sanıyorum oyların gideceği yeri belirleyecek olan İmralı’daki terör örgütü lideri olacaktır.

Bu arada AKP’de durum karışık. Erdoğan bugün çok ilginç bir açıklama yaptı. Adayın son anda belirleneceği sinyalini verdi. Hatta bir soru üzerine “Sizden başka bir aday olabilir mi?” sorusuna da “Olabilir” cevabını verdi, yine “ters köşe yapmaktan” söz etti.

Erdoğan aday olmayabilir

Sevgili izleyiciler, birkaç ay önceden beri “Erdoğan aday olmayabilir, olmazsa sakın şaşırmayın” diyorum, herhalde unutmadınız. Son günlerde pek çok kişi bunu söylemeye başladı.

Erdoğan aday olmayabilir, ama bilin ki Ekmeleddin İhsanoğlu karşısında yenilgiye uğrayacağını düşündüğü için değil, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun neden aday yapıldığını iyi okuduğu içindir bu.

İlk gün size anlatmıştım. Ekmeleddin İhsanoğlu CHP’nin bulduğu aday falan değil. Cumhuriyet tarihinin olduğu gibi CHP tarihinin de en önemli kararını bir genel başkanın hiç kimseye danışmadan, sadece kimsenin bilmediği bazı özel görüşmeler yaptıktan sonra açıklaması size mantıklı geliyor mu?

Kemal Kılıçdaroğlu “kesin garanti” almamış olsa siyasi hayatını bitirebilecek bir karara tek başına imza atabilir mi?

İşte Tayyip Erdoğan da bunu biliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kendi siyasi hayatının sonu olabileceğini görüyor, anlıyor.

Buna karşı bir hamle geliştirmek için oyalama taktiği uyguluyor, adayı açıklamıyor, merak ve heyecan yaratıyor.

Bekliyor ki AKP adayını açıklamadığı süre içinde CHP tarafında kargaşa yaşansın, parti çatlasın.

Erdoğan’dan kurtulma tezi mi?

Sevgili izleyiciler, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesine tepki gösterenlerin hepsini anlıyorum, ancak “Bu sayede Cumhurbaşkanlığı Tayyip Erdoğan’a hediye ediliyor, onu köşke gönderip AKP’yi parçalayacaklar” tezine asla katılmıyorum.

Çünkü plan bu olsa, kafaları karıştıracak ama sonuçta kerhen de olsa oy verilecek hatta belki AKP’den de seçmen çalabilecek bir aday çıkarmak yerine sivri bir CHP’li aday gösterilirdi.

CHP’liler zaten “kazanmamız mümkün değil, halk sağda, muhafazakâr, CHP adayının şansı yok” görüşünde değil mi? Daha ne olsun, koyarsın böyle bir adayı, Tayyip Erdoğan rahatlıkla kazanır, köşke çıkar, sonra AKP parçalanır.

Türkiye rol model olacak

Proje o değil. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Ortadoğu’da etkin olması, liderlik yapması ve model ülke olması planlanıyor.

Bu aslında Erdoğan’a biçilen roldü. Erdoğan 10 yıl bunu çok iyi götürdü. Sonra kendine rolüne çok fazla kaptırdığı gibi karakter olarak mezhepçi, üstelik mezhep içi grupçu tarafı ortaya çıktı. Mezhepçi ve grupçu bir liderle Türkiye’nin Ortadoğu’da etkin olması mümkün değil. Ayrıca Arap baharı denilen garip operasyonla İslam coğrafyasına demokrasi getirmeye kalkanlar yanıldıklarını anladılar.

Çünkü bu bölgeye demokrasiden önce kısa bir süre için de olsa laikliğin gelmesi gerek.

Şurasını artık herkes görüyor ki, Atatürk laikliği getirmemiş olsa bugün Türkiye Mısır’dan, Irak’tan, Suriye’den, Libya’dan farklı olmazdı.

Türkiye’de mezhep kavgaları, iç çatışmalar hatta iç savaş olmuyorsa bunu laikliğin koruyuculuğuna borçlu.

Diğer İslam ülkelerinde ise demokrasi yok, yanı sıra demokrasinin en olmazı laiklik hiç olmadığı gibi bunu kurmak da çok zor.

Laiklik ihraç edilebilir

İşte Türkiye yeni görünümüyle önümüzdeki dönem demokrasiye hazırlık olması için İslam coğrafyasına laiklik ihraç edecek konuma getirilmek isteniyor.

Bu nedenle içte laiklik tam uygulanır ve Türkiye’nin rotası yeniden medeni dünyaya çevrilirken, İslam coğrafyasına karşı da “İslamcı kişiliği önde olan bir sembolle” çıkış yapılmaya çalışılıyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçimi bu nedenledir.

Tayyip Erdoğan belli ki başına geleceği biliyor. Şimdi adaylıktan vazgeçerek Başbakanlığı korumaya çalışabilir. Tabii bu durumda “Erdoğan İhsanoğlu’ndan korktu” spekülasyonlarına da göğüs germesi gerekecektir. Olaylar biraz daha gelişsin önümüzdeki günlerde başka ayrıntılar da anlatırım.

Sevgili izleyiciler, bu akşam süremizin sonuna geldik ama gece bitmedi. Yaklaşık bir saat sonra Halil Nebiler’le birlikte sunduğumuz Çift Vuruş programı ile karşınızda olacağım yine. Ancak bu geceki Çift Vuruş’un başka bir özelliği var. İlk kez programa konuk alacağız. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve emekli büyükelçi CHP eski milletvekili Onur Öymen de bizle birlikte olacak.

Hepinizi bekleriz. Saat 20.00’de görüşmek üzere hepinize iyilikler dilerim. Hoşça kalın...
 

Can Ataklı ile Günün Yorumu paylaşan: ulusalkanal

Ulusal Kanal
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

MEĞER ERDOĞAN GELENE KADAR BU ÜLKEDE HİÇBİR...
Video Haber: "Can Ataklı'dan 11.07.2014 Cuma, Günün Yorumu..."

Haberi Oku