Ataklı-YORUM:
ÖZELLEŞTİRME FACİASINI KADER DİYE YUTTURUYORLAR
ÖZELLEŞTİRME FACİASI KADER DEĞİLDİR

Özelleştirme faciasını kader diye yutturmaya çalışıyorlar

Sevgili izleyiciler; bu akşam sizlere iyi akşamlar diyerek başlayamıyorum. Çükü biliyorum ki ne ben iyiyim ne sizler iyisiniz. Türkiye olarak yastayız. Akıl almaz bir güya kaza nedeniyle 200’ün üzerinde ailenin ocağına ateş düştü. İhmalkarlıklarını, rant peşinde koşmalarını, milletin malını bir avuç paralı yandaşa peşkeş çekmelerini örtmek için kaza diyorlar, kader diyorlar.
Soma olayı ne kazadır ne kader. Artık gökten düşecek bir göktaşına karşı bile önlem alınabilen dünyada kimse kendini “trafo patladı da, yangın çıktı da, işçiler kaçamadı da” bahanelerinin arkasına atmaya kalkmasın.

Bir cinayettir katliamdır

Soma olayı bir cinayettir. Bir katliamdır. Göz göre göre yapılmıştır. Sadece küçücük bir örnek bile dün yaşanan acı olayın ne olduğunu bize gösteriyor aslında. Bundan 20 gün önce CHP’li Manisa milletvekili Hasan Ören, Soma Kömür Ocakları’nda yeterli önlemler alınmadığını bu nedenle sık sık göçük, gaz sızıntısı ve yangın çıktığını, Eylül ayından bu yana meydana gelen kazalarda 10’a yakın işçinin öldüğünü 50’nin üzerinde işçinin de yaralandığını belirterek bir meclis araştırması açılmasını istemişti. Ancak her ne hikmetse AKP’li milletvekilleri, önlerine konan belgelere rağmen “araştırmaya gerek yok” kararına varmışlar ve önergeyi reddetmişlerdi.

İşte o araştırma önergesi kabul edilseydi, belki de bu kaza denilen katliam olmayacaktı. Çünkü madeni işleten şirket araştırma komisyonu kurulması karşısında panikleyecek ve güvenlik önlemlerini artıracaktı.

Maden sahibini cesaretlendirdiler

Oysa tam tersi oldu. AKP milletvekillerinin umursamaz ve şirketi koruyan tavrı, madenin sahiplerini cesaretlendirdi muhtemelen ve yapmaları gerekeni yapmaktan, elbette parasal nedenlerle kaçındılar.

Değerli izleyiciler; bu iktidar işbaşına geldiği günden beri elde avuçta ne varsa satıyor. Taaa Atatürk döneminde yapılan eserlerden hiçbiri kalmadı artık. Hepsini ya kapattılar ya da sudan ucuz fiyatlarla özel sektöre sattılar.

Özelleştirme ama nasıl?

Özelleştirme, Türkiye’nin de içinde olmak istediği kapitalist sistemin vazgeçilmezlerinden olabilir. “Ne işi var devletin kağıtçılıkta, dokumacılıkta, ayakkabıcılıkta, sütçülükte” diyebilirsiniz. Yine “sanayi kuruluşları, tersaneler, rafineriler, santraller, madenler devletin elinde olunca verimli çalışmıyor, çünkü rekabet kaygıları yok, bunların özelleşmesi gerek” de diyebilirsiniz.
Ancak ne derseniz deyin, elinizde avucunuzda ne varsa satarsanız satın, iş ve işçi güvenliğini devlet denetlemek, yönetmek ve hesap sormak zorundadır.

Bir fabrikanın devlet eliyle değil de özel sektör eliyle yönetilmesi elbette rekabet kuralları içinde olacağı için verim de kalite de yükselebilir, buna karşın maliyetlerde düşüş sağlayabilirsiniz.
Ancak bütün bunlar iş ve işçi güvenliği sağlandığı sürece alkışlanabilir.

Devlette daha iyiydiler

Somalı işçiler anlatıyor, Ulusal Kanal’da ya da başka kanallarda da dinlemişsinizdir, ne diyorlar “Bu madenler devletin elindeyken güvenlik daha sıkıydı, özel sektöre geçtikten sonra güvenlik konusu göstermelik hale geldi.”

Nedeni basit; çünkü güvenlik ekstra maliyet getirir. Oysa “özelleştik o halde rekabet kurallarına uyacağız” diyen işverenler “maliyeti düşürmek” adı altında önce güvenlikten tasarruf etmeye çalışıyorlar. Zaten şirket yetkilileri de kömür çıkarma maliyetini çok düşürdüklerini anlatıyorlardı övünerek. Demek güvenlikten taviz vermişler de maliyeti öyle düşürmüşler. Peki şimdi ölen 200’ün üzerindeki insanımızın maliyetini hiç hesaplamış mıydınız? Demek ki siz kömür maliyetini değil insan hayatının maliyetini düşürmüşsünüz de haberimiz yok.

Başka ülkelerde durum

Sevgili izleyiciler, elbette madencilik konusunda bir bilgim de deneyimim de yok. Ancak eğer Almanya’da 50 yıldan beri tek bir maden kazası bile olmamışsa, İtalya’da 30 yıldır hiçbir madenci ölmediyse, buna karşı Türkiye’de neredeyse üç günde bir maden kazaları yaşıyor ve buralarda nice insanımızı yitiriyorsak, bu işte bir hata olduğunu anlamamız için süper bilgili olmamıza gerek yok.

İktidar aslında bunun farkında ve dün geceden beri olayı basite indirgemek, toplumda yaratacağı tepkiyi hafifletmek için elinden geleni yapıyor.

Sosyal medya tetikçileri

Özellikle sosyal medyaya saldıkları tetikçiler aracılığı ile 24 saattir hükümeti savunan mesajlar attırıyorlar. AKP milletvekilleri hiç utanmadan sıkılmadan Soma olayının abartılmaması gerektiğini söylüyorlar. Örneğin AKP’nin gazeteci kökenli tetikçi bir milletvekili dün 200’den fazla insanımızı yitirdiğimiz Soma faciasını CHP’nin üzerine yıkmaya bile kalkıştı. Neymiş CHP Soma madenleri hakkındaki araştırma önergesini eften püften hazırlamış, kendi bile inanmamış ki AKP’lileri nasıl inandıracakmış. Ayrıca bu CHP milletvekilleri 4+4+4 için o kadar çabalamışken Soma’daki güvenlik ihlalleri konusunda neden takipçi olmamışlar?

Saçmalamak herkesin hakkıdır, özellikle akıl ve fikirden mahrum olduğunuzda saçmalarsınız ama bu kadarı da olmaz ki.

Ölen işçilere “tane” diyen bakan

Enerji Bakanı, yine en dirayetlisi çıktı hiç olmazsa. Olay anında Soma’ya koştu. Kurtarma çalışmalarının başına geçti. Hala da uyumadı galiba. Ama yorgunluğuna vermek istiyorum, ölen işçilerden “tane” diye söz etti. Sayın bakana hatırlatmak gerek. Sayı belirtmek için tane demek eşyalar için kullanılır. İnsanlar kişidir. Diyorum ya, umarım zihninden geçen işçileri taneden saymak değildir de, yorgunluğundan dili sürçmüştür.

Başbakan ve koruma ordusu

Başbakan da Soma’ya gitti. Normaldir, gidecek tabii. Ama o gitmeden önce yüzlerce çevik kuvvet polisi bölgeye gönderildi. Hastanenin, kaymakamlık binasının, maden ocaklarının etrafı çevrildi. Keskin nişancılar, vurucu timler önemli noktalara yerleştirildi.
Eee, bu başbakan değil mi Soma’dan yüzde 47 oy alan? Bu başbakan değil mi halkın sevgilisi olan? Nedir bu güvenlik önlemleri, nedir bu korku ve telaş?

Markete sığınıyor

Telaşın bir nedeni az sonra anlaşıldı. Somalılar Başbakan’ı protesto ettiler. Başbakan ve yanındaki bakanlar araçlarına binemedikleri için bir süre bir markette kaldılar.

Başbakan gazetecilerle konuşurken “Bu olayı istismar etmek isteyenler var, bunlara da geçit verilmemeli” dedi. Başbakan’a göre her eleştiri, her karşı çıkış, her protesto istismar amacı. Başbakan her şeyi uluslar arası komplolara, kendisini devirmek isteyen darbecilere bağlıyor. Bu normal bir ruh hali değildir. Bir başbakan sürekli bu korkuyla yaşayamaz.

Ama işin kötüsü, başbakan korktukça sertleşiyor. Sertleştikçe doğal olarak protestolar da artıyor. Bu işin sonu herhalde sürekli sertlik politikası izleyenlerin lehine sonuçlanmaz.

“Madencinin fıtratı bu” mu dediniz?

Sevgili izleyiciler, bu arada şunu da söylemem gerek. Başbakan Soma’da konuşurken önce “Bunlar madencinin fıtratında var, böyle kazalar olur” dedi ve örnek olarak bundan 150-200 yıl önce İngiltere’de, Fransa’da, Çin’de meydana gelen maden kazasını örnek gösterdi. Danışmanları böyle bir bilgi koymuşlar önüne o da söyledi galiba. Ama 1800’lerde değil 2014’te olduğumuzu unuttu.

Ayrıca keşke bu bilgileri verirken aynı ülkelerde 2000’li yıllarda kaç kaza olduğunu da söyleseydi. Ben dinlerken çok şaşırdım. Sanki akıl tutulmasına uğramış gibi başbakan. Bu iyi bir ruh hali değil.

Bunu geçelim, başbakan sonra da nedense maden sahibini korumak ve kollamak ihtiyacını hissetti. Başbakan’ın konuşmasından olayı son derece basit ama üzücü bir kaza olarak nitelendirdiğini anlıyoruz.

Şirket iyiymiş meğer

Nitekim Başbakan kendisine “Bu kadar riskli bir maden ocağının çalışmasına neden izin verdiniz” diyen Katar’lı bir El Cezire muhabirini azarlayarak ''Değerli arkadaşlar bir gazeteci olarak dünyada madenlerin nasıl çalıştığını takip etmiyorsunuz. Belki Katar'da kömür olmadığından... Orada doğalgaz kullanılıyor. Bakın Mart'ta yapılan kontrollerde sağlık ve güvenlik konularında bu ocağın başarılı olduğu tespit edilmiştir'' dedi.

Yani başbakana göre güvenlik zafiyeti yok, şirketin bir kusuru yok. Dünden beri bu işin uzmanları konuşuyor, ihmallerden söz ediyor. Ama her nasılsa başbakan hiçbir güvenlik zafiyetinin olmadığını öğrenmiş ve şirketi savunuyor.
Bunun tek nedeni az önce söylediğim gibi faciayı basit ama sonucu üzücü bir kazaya indirgemek. Böylelikle iktidara yönelik eleştirilerin önünü keseceğini düşünüyor herhalde.

Tüm madenleri kapatın

Oysa hükümetin yapması gereken şudur; bölgedeki ve tüm Türkiye’deki bütün madenleri kapamak, hepsindeki güvenlik önlemlerini incelemek ve ancak yeterli olduklarına kanaat getirdikten sonra açmaktır. Ama hükümet ne yapıyor maden şirketini korumak için taklalar atıyor.

Tabii bir de başbakanın her söylediğini daha sonra kurşun gibi kullanan tetikçiler var. Şimdi onlar başbakana kendilerini siper ederek “Kaza bu, kader işte, zaten madencinin kaderi bu değil mi?” diye döktürmeye başlayacaklardır.
İktidar ve tetikçileri halkın bir bölümünün söylenen her şeye inandığını bildiklerinden, bu konuda da çarpıtmaktan, yalan söylemekten, bazı gerçekleri saklamaya kalkmaktan geri kalmayacaklardır ki nitekim zaten gün boyu bunun örneklerini de sergilediler.

Yurt çapında protestolar

Sevgili izleyiciler; Soma faciası elbette tüm yurtta büyük üzüntü yarattı. Ama aynı zamanda bir infiale de neden oldu. Kimse akılsız değil. Dünyada, tabii gelişmiş ülkelerde artık maden kazaları neredeyse hiç olmazken iktidarın “süper güç oluyoruz” iddialarını böbürlenerek söylediği Türkiye’de gün aşırı maden kazalarının yaşanması, nice insanımızın ölmesi ya da yaralanması herkesi öfkelendiriyor.

Bu öfkenin elbette ortaya çıkması da kaçınılmazdır. Nitekim bugün Türkiye’nin her yerinde protesto eylemleri yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Soma’da başbakana yönelik bir eylem de yapıldı. Neyse ki polis burada bir de üstüne gaz sıkmadı. Ama Odtü’de yine sıktı.

Yalakalar harekete geçti bile

Şu anda bize çok yakın diye biliyorum, binlerce insan Tünel’de, Galatasaray’da toplanmış durumda. Ankara’da, İzmir’de, başka büyük kentlerde de aynı saatlerde insanlar eylem yapıyorlar.

İktidarı bu çok korkutuyor. Bu sabahtan beri AKP yandaş ve yalakaları Soma olayını hükümet lehine propaganda aracı olarak kullanmaya çalışarak “Bunu protesto etmek isteyenler halkı kokağa dökerek huzuru bozmak istiyor” diye karalıyor.
Bunlara kalırsa, ağzımızı hiçbir şekilde açmayacağız. Yapılan yanlışları, hataları, ihmalleri, insan hayatına kasteden göz yummaları görmezden geleceğiz.

İnanmayacaksınız ama bugün sosyal medyadaki bazı AKP yandaş-yalakaları “Gezi olaylarının yıldönümüne çok az kala yaşanan Soma kazası çok manidar” diye bile yazdılar.

Utanmasalar “kasıtlı” diyecekler

Hani utanmasalar “Soma’daki kaza kasıtlı olarak yaratıldı. Amaç insanların ölümüne neden olmaktı. Ondan sonra sokağa dökülüp hükümetin devrilmesini isteyecekler” bile diyebilirler ki söyledikleri aslında bu kapıya çıkıyor.

Sevgili izleyiciler, bu büyük bir korkudur. Korkmakta aslında haklılar. Çünkü niteliksiz çoğunluğun oyları ile iktidara tutunanlar, Türkiye’nin nitelikli kesiminin başını yukarı kaldırmasından çok endişeliler.

Şunu çok iyi biliyorlar ki, kritik bir anda çeşitli şekillerde kandırıp oylarını almayı başardıkları niteliksiz kesimler hiçbir şey yapmayacaklardır. Biliyorlar ki, arkalarında niteliksiz çoğunluk güce tapar. Hiçbir şeye karışmadan, hiçbir konuda bilgi ve fikir sahibi olmadan, güç kimdeyse, kimden bir yarar görüyorlarsa onun arkasına takılırlar.

Niteliksiz kesim güce tapar

Türkiye’nin nitelikli kesimi ayağa kalktığında da bu niteliksiz kesimin yapacağı bir şey yoktur. Onlar sadece oturur izlerler. Eğer iktidar dengesinde bir değişiklik olursa, bu kez onun arkasına geçerler.
Erdoğan’ın da korkusu bu. Yoksa yüzde 47 oy aldığı Soma’ya giderken bu kadar olağanüstü güvenlik önlemi alınır mı?

Arada 19 Mayıs’ı yok ettiler

Evet sevgili izleyiciler; biliyorsunuz, Soma faciası üzerine hükümet üç günlük yas ilan etti. Bayraklar yarıya indi, her türlü eğlence programı, açılışlar, etkinlikler ertelendi. Bu arada üç günlük yas süresinin dışında kalan 19 Mayıs bayramının resmi törenler dışında kalan etkinlikleri de yasaklandı.

Kuşkunuz olmasın, bu iktidar yas bahanesiyle 19 Mayıs resmi törenlerini dea çok sönük biçimde yapacaktır. Zaten hemen her milli bayramdan önce mutlaka bir bahane buluyorlar. Hiçbir şey bulamasalar hastalık bahanesiyle törenlere katılmıyorlar.
Aslında bu konuda daha çok söylenecek şeyler var. Ama süremiz bu kadar. Yarın aynı saatte birlikte olmak dileğiyle hoşça kalın.




Özelleştirme faciasını kader diye yutturmaya... paylaşan: ulusalkanal

Ulusal Kanal
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

MEĞER ERDOĞAN GELENE KADAR BU ÜLKEDE HİÇBİR...
Video Haber: "Can Ataklı'dan 11.07.2014 Cuma, Günün Yorumu..."

Haberi Oku