Ataklı-YORUM:
VELEV Kİ ÇOCUĞU KAÇIRILAN AİLELERİN ARKASINDA AKP...
VELEV Kİ ÇOCUĞU KAÇIRILAN AİLELERİN ARKASINDA AKP OLSUN NE FARK EDER?

İyi akşamlar sevgili izleyiciler; Bilmem sizin de dikkatinizi çekiyor mu, bu iktidar neredeyse işbaşına geldiği günden beri siyasal okumayı hep tersten yapıyor. Aslında muhalefetin dikkat çekmesi, eleştirmesi ve şikâyet etmesi gereken konuları hep iktidar ortaya atıyor.

Bunu o kadar tuhaf ve inandırıcı biçimde yapıyorlar ki, yıllardır vatandaşın kafası karmakarışık oldu. Neyin ne olduğunu anlamakta zorluk çekiyor herkes.

Tabii bunda kendisine ihanet etmiş sözde aydınların da payı çok büyük. Bu sözde aydınlar daha önceleri iktidarlara yönelik söylediklerini AKP ile birlikte iktidarın sözcüsü gibi tekrarlıyorlar yıllardır.

Lafı uzatmayayım, örneklerle anlatayım.

Muhalefetin işini yapıyorlar

Ülke içinde yaşanan kimi terör olaylarından sonra genellikle muhalefet ayağa kalkar; öncelikle iktidarı önlem almamakla suçlar, sonra bu tür olayların iktidar tarafından muhalefeti sindirmek için özellikle desteklendiğini, körüklendiğini ileri sürer. Derin devletten kaos planlarından yakınır.
Oysa dikkat edin bizde tam tersi oluyor. Hangisi olursa olsun her türlü terör olayından sonra muhalefetten önce iktidar ortaya atılıyor ve karanlık güçlerden, Türkiye’yi karıştırmak, kaos yaratmak isteyenlerden dem vurmaya başlıyor. Derin devletten, darbecilerden şikayet ediyor.

Kimdir bu karanlık güçler?

Bakın iktidar yıllardır hep karanlık güçlerden yakınırken bugüne kadar daha bir kere bile bu karanlık güçlerin kimler olduğunu, nereden beslendiğini, amaçlarının ne olduğunu tam olarak anlatmadı.

Oysa iktidarın görevi karanlık güçlerden şikâyet etmek değil, varsa bunları saptamak, ele geçirmek, onu yapamıyorsa amaçlarını boşa çıkartacak yaptırımlarda bulunmak zorundadır.

Ancak bakıyorsunuz iktidar en kolay yola sapıyor. Hep mağduru oynuyor. Bilmediğimiz düşmanlar, gizli güçler 12 yıldır bu iktidarı yıkmak yok etmek için çaba harcıyorlar ama bütün güç elinde olan iktidar hiçbir şey yapamıyor, çünkü bu gizli güçler yaptırmıyor. İnanırsanız tabii.

PKK terör estiriyor asker seyrediyor

Bakın son günlerde Güneydoğu’da çok garip olaylar yaşanıyor. PKK’lı teröristler yol kesiyorlar. Araçları durdurup kimlik kontrolü yapıyorlar. Bu da yetmiyor bazı yerlerde yolları enine kazarak geçişi tamamen engelliyorlar.

Bir iki gündür de bölgeye sevkedilen ve Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamalardan anladığımız kadarıyla müdahale etmek yerine olayları sadece seyreden askerimize karşı kurşun da sıkılmaya başlandı. Şu ana kadar şehit haberi gelmedi çok şükür ama çok sayıda askerimizin yaralandığı bildiriliyor.

PKK bununla da yetinmiyor. Henüz 14-15 yaşlarındaki çocukları dağa kaçırıyor. Onlara silahlı eğitim veriyor.

Ricacı iktidar PKK’ya yalvarıyor

İktidar ise “ricacı” durumda. Gezi olaylarını dilinden düşürmeyen, her gün her fırsatta Gezi’yi lanetleyen, aşağılayan Başbakan sıra PKK’nın bu eylemlerine gelince son derece munis biçimde “BDP’lilere sesleniyorum, çocukları dağdan getirsinler, yolları kesmeyi bıraksınlar” çağrısında bulunuyor.

BDP ise Başbakan’la alay eder gibi cevaplar yetiştiriyor; “Biz kayıp çocukları bulma bürosu muyuz?” diye soruyor.

İktidar sözcüleri ise son yaşananlara teşhisi koydu. Diyorlar ki “Bütün bunlar açılımı engellemek için yapılıyor.”

Kim yapıyor bunu? Neden yapıyor? Açılımdan kimler rahatsız?

Açılımı önleyen hayali düşman

Bunun tanımı yok. Nasıl olsa yıllardır iktidar değil de muhalefet gibi davranmışlar, halkın gözünü boyamışlar, kandırmışlar, “bunu da yediririz” diye düşünüyorlar herhalde.

Eğer açılımı bozmak isteyenler varsa sizin bunların kim olduğunu biliyor olmanız gerekmez mi? Hayali bir “açılım düşmanı” yaratıp sonra da mağduriyet edebiyatı yaparak ağlaşmak bir iktidara yakışır mı?

Sevgili izleyiciler; iktidar beş yıl önce “Kürt açılımı yapıyorum” diye ortaya çıktı. O zamandan beri ısrarla soruyorum; “Açılımdan kastınız nedir, ne yapacaksınız, (Kürt sorunu çözülmezse Türkiye’nin hiçbir sorunu çözülmez) dediğinize göre yapacağınız açılımdan sonra nasıl bir Türkiye tablosu oluşacak, bunu neden söylemiyorsunuz?”

Açılımın sonunu söyleyin

Evet, hep bunu söyledim ve sordum. Soru çok basit aslında; “bir sorunu çözelim. Buna kimse karşı çıkmıyor zaten. Ama bunun içeriği nedir, sonuçlandığında nasıl bir manzara oluşacak. Aklınızdakini ne olacağını kamuoyuna neden açıklamıyorsunuz?”

Buna cevap verenler genellikle şunu söylüyorlar; “Canım bu bir süreçtir. 30 yıldır kan akıyor, önce şunu bir durduralım, adım adım gideceğiz.”
Buna bir itirazım yok ki. Ama merak ettiğim, hayalinizdeki açılımın son aşaması nedir? Size göre Kürt sorunu çözüldüğünde nasıl bir Türkiye tablosu ile karşılaşacağız?”

Sevgili izleyiciler, aranızda bunu bilen var mı? Haydi siz bilmiyorsunuz, peki iktidar biliyor mu? Onların gerçekten bir hedefi var mı?

Yok. Bunun yerine ne var; “Günü kurtarma, duruma göre tavizler verip zaman kazanma ve halkın kafasını bulandırma.”

Kontrolsüz güç falan da yok

Bu arada yol kesme, askere ateş açma, çocukları kaçırma eylemlerini PKK terör örgütünün yaptığı bir gerçek. Ne PKK sözcüleri, ne BDP ve HDP’liler ne de iktidar terör örgütü içinde bir grubun kendi başına eylem yaptığından falan söz etmiyor.

Yani herkes biliyor ki ortada kontrolsüz güçler falan yok işin yönetiminde bizzat resmi görüşmeleri sürdürdüğünüz PKK var.

İktidar ise “Bütün bunlar açılımı sabote etmek için yapılıyor” diyor.

Peki, bunun mantığı var mı? Açılım konusunda asıl taraf olan kesim neden açılımı sabote etmeye çalışsın?

Ayrıca zaten öyle olsa iktidarın “Biz bunca çaba harcıyoruz ama terör örgütü laf anlamıyor, bunların amacı sorunu çözmek değil, terör ortamını sürdürmek” demesi gerekmiyor mu?

Sanki muhalefet istemiyor algısı

Hayır, iktidar bunu da söylemiyor hayali bir düşman yaratıyor ve sanki muhalefet böyle bir çaba içindeymiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyor.

Gelelim şu kaçırılan çocuklar ve buna isyan eden anneler olayına.

Türkiye’de olaylara herkes kendi penceresinden bakmak istiyor. Diyarbakır’a çocuklarının PKK tarafından dağa kaçırıldığına ve silahlı eğitim verildiğine inanan aileler 22 gündür oturma eylemi yapıyorlar. Diyarbakır’ın BDP’li belediyesi ise oturma eylemi yapan aileleri “AKP’nin paralı askerleri” olarak niteleyerek suçluyor, bununla da kalmayıp bu direnişi kırmak için elinden geleni yapıyor.

AKP iktidarı nasıl kendine yonttuğu olaylarda halka gaz, su sıkıyor, polis vahşeti uyguluyorsa, BDP de benzer biçimde, belki su ve gaz sıkmıyor ama militanlardan oluşan belediye zabıtaları eliyle aileleri dağıtmaya çalışıyor.

Cumartesi anneleri olunca tamam

Yıllardır, taaa 1995’ten bu yana İstiklal Caddesi’nde, Galatasaray’da her cumartesi günü oturma eylemi yapan, zaman zaman da polis tacizine uğrayan cumartesi annelerine yönelik bu baskılara şiddetle karşı çıkan BDP şimdi aynı uygulamayı yapmaktan çekinmiyor.

Burada sorun şudur; “Gerçekten PKK küçük çocukları dağa kaçırdı mı kaçırmadı mı?”

Eğer kaçırdıysa, ki bunun bütün emareleri ortada, yüreği yanan annelere, ailelere yardım etmek varken neden onlara baskı uygulanıyor?

Olayın başından beri geçen sürecini incelediğimizde, bu direnişte AKP iktidarının katkısı olduğu söylenebilir. Velevki var, bu neyi değiştirir.

Eylemin arkasında iktidarın olması çocukların kaçırılıp ailelerinden koparıldığı gerçeğini ortadan kaldırmaz ki.

BDP susuyor, kuşku yaratmak istiyor

Her olayda sanki hümanistmiş gibi ortaya çıkan BDP’lilerin ve onların Kürt olmayan yandaşlarının kaçırılan çocuklar konusunda hiçbir şey yapmamaları, tam tersine kuşku yaratmaya çalışmaları aslında tam bir insanlık dramıdır.

Cumartesi annelerinin yanında yer alan kadın dernekleri, sivil toplum kuruluşları, AKP payandası sözde aydınlar, aydın görünümlü ırkçı faşistler nedense kaçırılan çocuklar konusunda suskunlar.

Aslında sevgili izleyiciler, bu yaşadıklarımız hep birer samimiyet testidir aynı zamanda.

Her olay kimin kim olduğunu, kimlerin hangi durumda hangi tavırları aldığını görmemiz öğrenmemiz konusunda hepimize ibretlik dersler veriyor.

Tabii bu suskunluğun, hayali düşmanlarla savaşmanın, açılım da açılım deyip işin sonunu bir türlü söylememenin arkasında yatan Başbakan’ın Cumhurbaşkanı olmak ve ülkeyi bir başkan gibi yönetmek hırs ve hevesi var.

Yarın yine açılım çalıştayı var

Bakın iktidar yarından itibaren Güneydoğu’da yeni bir açılım çalıştayı başlatıyor. Kürtler, Kürt aydınlar, Kürt siyasetçiler, AKP yanlısı sözde aydınlar, Kürt olmayan Kürt destekçileri Diyarbakır’da toplanıp yine açılımı konuşacak.

Göreceksiniz yine havanda su dövülecek. Herkes parlak laflar söyleyecek. Yine barış diyecekler. Yine anaların ağlamamasından söz edecekler. Yine çözüm diyecekler.

Ama kimse sonuçla ilgili bir şey söylemeyecek. Gizli toplantılarda bazı sözler verilecek. Terör örgütünün hem İmralı’daki hem de dağdaki liderlerine iyiniyet mesajları gönderilecek. “Şu cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteğinizi verin, hele Erdoğan’ı oraya bir gönderelim, bakın dünyanız nasıl değişecek” denilecek.

Kürt oyları olmazsa sıkıntı olur

Sevgili izleyiciler; Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi için Kürt oylarına şiddetle ihtiyacı olduğu kaçınılamaz bir gerçek. Ancak sorun şu ki, iktidarın BDP ile direk temasa geçmesi, açıktan destek istemesi ve bunu alması, AKP tabanında hoşnutsuzluk yaratacaktır.

İktidar bunu biliyor, ama BDP desteğinden mahrum kalması halinde hayalini gerçekleştiremeyeceğini gerçeğini de görüyor.

Ne yapacaklar bu durumda; İşte Erdoğan’ın yaptığını. Başbakan birkaç gündür BDP’ye çok ağır eleştiriler yöneltiyor. Laflar ağır, tumturaklı, ama sonuç yok. Esip gürleme var, eylem yok. B ve C planlarından söz ediliyor da bunların ne olduğunu kimse bilmiyor anlamıyor.

İktidar bir taraftan halkın gözünü şiddetli eleştirilerle boyarken, diğer taraftan asli görevini terör örgütüne devrederek “yolları açın, çocukları getirin” ricasında bulunuyor.

Başbakan Demirel’in eski bir sözünden esinlenip “Dicle’nin kıyısındaki koyundan bile sorumlu olduğunu” söylerken, bulmak zorunda olduğu kaçırılan çocukları PKK’dan adeta yalvararak istiyor.

Böyle bir şey olabilir mi sevgili izleyiciler. O çocuklar bu devletin güvencesi altındaki çocuklardır. Onların kaderi bir terör örgütünün keyfine terk edilemez asla.

Yollar bütün Türkiye’nin yollarıdır. Terör örgütleri keyiflerine göre yolları kapatıp bilmediğimiz pazarlıklar içine giremezler.

Türkiye bilinmeze sürükleniyor

Ancak ne yazık ki yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri iktidarın gözünü iyice karattı. Yeni Türkiye adı altında Türkiye’yi geriye götürmek isteyen bir zihniyet, iktidara gelmiş olmanın avantajını en haris biçimde kullanarak Türkiye’yi bir bilinmezin içine doğru hızla sürüklüyor.

Bir kişinin siyasi hırs ve arzusu Türkiye’yi bugüne kadar hiç yaşamadığı bir kutuplaşmanın, kin ve nefretin arttığı, uzlaşma kültünün yok edildiği kaosun tam göbeğine yerleştiriyor.

Herkesin, hepimizin, ama en başta bu ülkeyi yönetme iddiasında olanların aklını başına alması gerekiyor.

Sevgili izleyiciler, bu akşam da bu kadar. Aslında sizlere iktidarın güya yolsuzluklarla mücadele ettiğini göstermek için kurduğu Meclis Araştırma Komisyonu’nun bir türlü başlamayan toplantılarından da söz etmek istiyordum ama, ne çare zamanımız bitti. Artık o konuyu da yarınki sohbetimizde ele alırız

Yarın aynı saatte görüşmek üzere hepinize iyilikler dilerim. Hoşça kalın…



GÜNÜN YORUMU. 5.6.2014.PRŞ. paylaşan: ulusalkanal

Ulusal Kanal
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

MEĞER ERDOĞAN GELENE KADAR BU ÜLKEDE HİÇBİR...
Video Haber: "Can Ataklı'dan 11.07.2014 Cuma, Günün Yorumu..."

Haberi Oku