Gündem:
DIŞ POLİTİKADA 'LAFIMIZDAN DÖNMEYİZ' TAVRI ÇOK YANLIŞ
DIŞ POLİTİKADA 'LAFIMIZDAN DÖNMEYİZ' TAVRI ÇOK YANLIŞ

VATAN PARTİSİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI İSMAİL HAKKI PEKİN: “TÜRKİYE ABD PEŞİNDE GÜVENLİĞİNİ KAYBETTİ”  


Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Genelkurmay İstihbarat Daire eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin, Suriye’de ve bölgede meydana gelen gelişmeler ile ilgili Suriye’deki “maysaloon” adlı haber sitesine konuştu. Pekin, Genelkurmay’da Suriye’yle ilgili yaptığı görevlerden, son dönemde Vatan Partisi heyeti ile birlikte gerçekleştirilen Suriye ziyaretlerine kadar ayrıntıları ve çözüm önerilerini anlattı. 

Pekin, Türkiye’nin bölgedeki durumundan Suriye ile ilişkilerine kadar pek çok konuda önemli bilgileri aktarırken Cumhurbaşkanı’na da seslendi: “Esad’ı düşman ilan etmenin bir anlamı yok, bu hatadan dönmelisiniz.”

Pekin'in röportajının tamamı şu şekilde:

Adana Mutabakatı döneminde şartlar nasıldı ve neye dayanarak imzalanmıştı?

Adana mutabakatı 1998 yılında Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması için yapılmış bir mutabakattır. O zaman ki Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş konuyla ilgili “sabrımızı taşırmayın” gibi bir çıkışta bulunmuştu. O dönemde Hafız Esad vardı ve Ateş’in bu çıkışı Suriye’ye müdahale gibi anlaşıldı. O dönemde Mısır’dan Hüsnü Mübarek Türkiye’yi ziyaret etti ve Türkiye’yle Suriye arasında bir arabuluculuk yaptı. Tabii bu arada Adana Mutabakatı imzalandı, terörist başı Abdullah Öcalan’da Suriye’den çıkarıldı ve 1999’da Türkiye’ye teslim edildi. Adana Mutabakatı bir dostluk mutabakatıydı. Mutabakatta iki ülkenin teröre karşı işbirliği anlaşmasıydı. İki ülke karşılıklı bir güvenlik konsepti kurmuştu. Suriye teröristleri yakalıyor bunları bize rapor ediyordu. Bu şekilde karşılıklı iki ülke bir birinin güvenliği için çalışıyordu. Bu kapsamda 6 ayda bir Suriye’de veya Türkiye’de toplantılar yapılıyordu. Toplantılarda Ordudan Dışişleri Bakanlığından İstihbarat dairelerinden çeşitli görevliler de bulunuyordu. Suriye bu mutabakat kapsamında teröristlerin büyük bir kısmını bize teslim ediyordu. Bir bahar havası başlamıştı. Bu gelişmeler 2002’den sonra daha da gelişti hatta birlikte Bakanlar Kurulu toplantısı yapmaya kadar gelişti ilişkiler. Ben de bu mutabakat kapsamında Suriye’ye gidip geliyordum, o dönemde Muhabarat’ın siyasi bürosuna gidip bilgi alışverişinde bulunuyorduk. Onlar bize teröristlerle ilgili raporlarını sunarken bizde onlarla bilgilerimizi paylaşıyorduk. İki tarafta bu konuda çok iyi niyetli hareket etmişti. Bu yakın ilişkiler 2010-2011 yılına kadar devam etti. Hatta olaylar Suriye dışında ilk başladığında gidip Suriye’yle görüşmüş nerde neler olabilir diye istişare de etmiştik. Hatta olaylar Suriye’ye sıçradıktan sonra İdlib’de bir karakol baskını olmuştu ve Suriye Ordusu oraya yönelik bir operasyon hazırlığındaydı gecenin kaçı olursa olsun oranın siyasi işlerinden sorumlusu o dönem Tüm Generaldi Dip Zaytoun beni arardı ve operasyonla ilgili kaç tankın katılacağına kadar  bana bilgi verirdi.  Bir seferinde Türkiye’ye de geldiler onları Hakan Fidan’la görüştürdüm. Tabii bütün bu yakın ilişkiler maalesef 2011’in sonunda Türkiye’nin yanlış tavırları yüzünden değişti. Bu yüzden de PYD-YPG yapılanmaları ortaya çıktı. Ve şuanda geldiğimiz duruma geldik, şuan aramızda herhangi bir görüşme yok. Suriye ve Türkiye görüşse PYD ve YPG rahat hareket edemez. Dolayısıyla PKK Suriye’de bu derece rahat hareket edemezdi. Adana mutabakatı Türkiye ve Suriye lehineydi. Fakat Türkiye ABD’nin peşinden gitti ve bu mutabakat bozuldu. Sonucunda bir komşumuzdan olduk, sınır güvenliğimizi kaybettik. Çünkü sınır iki taraflıdır iki taraftan da korunması gerekir. Tek taraflı korunmasının bir anlamı yok. Adana Mutabakatında Suriye PKK’yı engelleyerek Türkiye’nin güvenliğine katkıda bulunmuştu. Ama bu Mutabakat bozulduktan sonra Amerika’nın da desteğiyle PYD, büyük bir alan buldu. PKK uzantısı PYD bu alanı Amerika’nın personel ve mühimmat yardımıyla elde etti. Tabii Suriye Hükümeti de kendi ülkesini işgal eden birden çok terör örgütüyle uğraştığı için de PYD ile pek ilgilenemiyor. Hatta arada PYD’yi desteklemek zorunda kalıyor çünkü hükümetin önceliği IŞİD gibi zararlı örgütlerin yerle bir edilmesi. Şunu net söylemeliyim ki Adana Mutabakatı’nın bozulması şartların Türkiye ve Suriye’nin aleyhine değişmesini sağlamıştır.  

Ergenekon Davasıyla Arap Baharı arasında bir bağlantı var mıydı?

“ERGENEKON DAVASI, ARAP BAHARI İÇİN AÇILDI”

Ergenekon, Casusluk, Balyoz, Poyrazköy davaları Amerika operasyonlarıydı. Amerika başka ülkelerde bu tür operasyonları renkli devrimlerle yaptı. Romanya’da, Ukrayna’da, Gürcistan’da yaptığı gibi, bazı yerlerde başardı bazı yerlerde başaramadı. Türkiye’de farklı bir yol izlendi. Önce dinci bir parti başa getirildi yetmedi kendisine yardımcı olarak Fethullah Gülen grubu tahsis edildi. Türkiye’de renkli devrimler yapılamazdı çünkü Türkiye’nin güçlü bir ordusu vardı. TSK Amerika önünde bir engeldi. Amerika 1991 ve 2003 yıllarında bu tür devrimleri Türkiye’de denedi fakat ordu buna müsaade etmedi. Amerika’nın çıkarları için Türk Ordusu’nun etkisinin azalması ve halkın gözünden düşürülmesi gerekiyordu. Bunu da yaptılar. Türk Ordusu’na mensup bir çok kişiyi cezaevlerine attılar. Ordunun yanı sıra Amerikan çıkarlarına aykırı davranan Atatürkçü örgüt önderleri işte bugün adı Vatan Partisi olan İşçi Partisi’nin yöneticileri, birçok gazeteci ve Üniversite Rektörleri cezaevlerine atıldı. Ve bu sayede AKP iktidarı da süreçten yararlandı. Çünkü AKP İslamcı politikasına tehdit olarak görüyordu Türk Silahlı Kuvvetlerini. Liberallerin ve AKP’lilerin tabiriyle Türkiye sözde askeri vesayetten kurtulacaktı. Fakat bu işin böyle olmadığı kısa sürede anlaşıldı ve amacın TSK’nın zayıflatılarak Amerikan çıkarları ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin başlatılması için yapılan operasyonlar olduğu ortaya çıktı. Ordu’nun yanı sıra birçok kurumu dönüştürmeye çalıştılar, yani o davalar direk renkli devrimlerin bir versiyonuydu fakat Türk Ordusu’nun gücü o Amerikancı devrimlerin önünde engeldi, operasyonlar da  en azından amaç aynıydı. Operasyonların BOP’la ilgisi olduğunu düşündüğümüzde de Arap Baharıyla direk bağlantılı olduğunu görürüz. AKP Fethullah’ın yargıda, basında, ticaretteki gücünü kullanarak Türkiye’de “karşı devrim” yani gerici bir devrim dalgası oluşturmaya çalıştı. Bu faaliyetler direk Cumhuriyet karşıtı devrimlerdi. Bu davaların başlamasıyla bölgede Amerikan hareketi başladı. Ülkelerin sınırlarının değiştirilmesi için düğmeye basıldı ve bu harekete hizmet eden davalardı şüphesiz.

 

Suriye ziyaretlerinizde Suriyeliler sizden neler talep ettiler?

“TÜRKİYE VE SURİYE ORTAK GÜVENLİK KONSEPTİ KURMALI”

İlk Şam ziyaretimizi Genel Başkanımız Doğu Perinçek önderliğinde yaptık. Ondan sonra 3-4 kez daha gittik. Her seferinde Suriyeli yetkililer Türk Halkının dostu olduklarını, Suriye’den Türkiye’ye terör ihracı olmasını engelleyeceklerini, PYD’nin özerk bölge hayalinin karşılarında olacaklarını açık ve net şekilde tarafımıza iletiyorlar. Biz de  Suriye’nin dostluğuna ihtiyacımızın olduğunu her seferinde söyledik. Çünkü biz her görüşmede Suriye ve Türkiye’nin ortak bir güvenlik konsepti kurması gerektiğini görüyoruz. Bunu sadece biz değil Suriyeliler de dile getiriyorlar. Suriye’nin Türkiye’den beklentisi sınırlarını kaypatıp Türkiye’nin teröristlere verdiği desteği durdurması, Amerika’ya İncirlik üssünü kullandırmaması. Suriye’de barışın sağlanması Türkiye’ye bağlı. Türkiye isterse Suriye’de istikrar sağlanır. Bu istikrar Türkiye’nin sınırlarını kapatmasıyla sağlanır, Türkiye’nin de kendi çıkarı için yapması gereken de bu zaten. Biz sınırı kapatsak Suriye Ordusu zaten hem bizim hem de kendi güvenliğini kısa sürede sağlar. İsrailli yetkililere bakın IŞİD’in yenilmesini istemiyor. Çünkü İsrail kendi çevresinde küçük devletler yaratmak istiyor. Bu kapsamda bizim Şam ziyaretlerimizin çok büyük yararı olduğuna inanıyorum. 

“SURİYE VE TÜRKİYE ÇIKARLARI ÖRTÜŞÜYOR”

Şam Ziyaretlerimizin amacı  Türkiye-Suriye ile yeniden ilişki kurması. Bu bize Atatürk’ten kalan mirasın bir şartıdır. Atatürk bize komşularımızla bir barış çemberi oluşturmamız gerektiğini vasiyet etmiştir. Türkiye’nin İran’la, Irak’la, Suriye’yle ve Rusya’yla ilişkileri geliştirip birlik olması şarttır. Atatürk’ün Suriye ve diğer komşu ülkelerle Konfederasyon şeklinde bir oluşum hedefi olmuş fakat o dönem İngilizlerin yarattığı sorunlar yüzünden bu hedefi gerçekleştirememiştir. Fakat bugün Avrupa’nın da durumunu göz önünde bulundurduğumuzda bölgemizde birlik olmamız için bir fırsat olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle İngiltere’nin AB’den ayrılması Avrupa’nın da ABD vesayetinden kurtulmaya başladığını dolayısıyla ABD’nin yenilerek bölgemizden uzaklaşmaya başladığını söyleyebiliriz. Biz bölge ülkeleri de bu durumdan faydalanarak birliğe gitmesi hepimizin yararına olacaktır. Bu birlik Rusya, İran, Suriye, Irak, Lübnan arasında AB tarzı bir oluşumla kurulabilir ve daha sonra diğer bölge ülkeleri de eklenerek genişletilebilir. Bu bize Atatürk’ün vasiyetidir de ayrıca. Atatürk döneminde kurulan Sadabat Paktı’na baktığımızda böyle bir oluşumun bugün de şart olduğunu görürüz. Keşke bu birliğin ilk adımı olarak Suriye ve Türkiye Konfederasyon şeklinde birleşebilse. Çünkü çıkarlarımız tamamen örtüşüyor.

“ABD İLE TÜRKİYE’NİN ÇIKARLARI SURİYE’DE ÖRTÜŞMÜYOR” 

Türkiye’nin bölge ülkelerine yanaşmasının yanında Amerika’ya da bazı gerçekleri açıklaması gerekiyor. Tek kelimeyle Amerika ile Türkiye’nin çıkarları Suriye’de örtüşmüyor o kadar basit. Bu konuda Suriye Hükümetiyle aynı fikirdeyiz. Ben bu konu da Cumhurbaşkanı ve diğer yetkililere bunu söylüyorum; Esad’ı düşman ilan etmenin bir anlamı yok, bu hatadan dönmelisiniz. Bu hatadan dönülmesi savaş uzar ve ABD’nin istediği gibi Suriye’nin Kuzeyi’nde bir Kürt yapılanması olacaktır. Bu da Türkiye’ye yönelik terör faaliyetlerinin Suriye’nin Kuzeyi’nden yapılmasına neden olacaktır. Bu faaliyetler de Türkiye’nin de bölünmesine yol açabilir. Bu durum Türkiye’nin bekasıyla ilgili bir durum. Dış politikada “lafımızdan dönmeyiz” tavrı çok yanlış. Yapılan yanlışlardan dönülürse kimse Tür Hükümeti’ni de tenkit etmez çünkü herkes yapılacak olanların Türkiye ve çevre ülkelerin faydası için yapıldığını görecektir.

“TÜRKİYE; RUSYA, İRAN, IRAK VE SURİYE’YLE İŞBİRLİĞİ YAPMALIDIR”

Bu bahsettiğim yanlışlardan dönmek üzere bazı “barış” kıvılcımları görüyorum hükümet ve hükümet çevresinde. İşte bunun ispatlarından birisi son dönemde gündeme gelen Rusya’ya yazılan özel mektup. Bu barış çevresi genişleyecektir. Suriye, İran, Irak gibi ülkelerle de yakınlaşmamız bizim kendimize gelmemizi sağlayacaktır. İngiltere’nin AB’den ayrılması ve AB’deki bu sorunlar Türkiye’nin Ortadoğu’da yani bizim tabirimizle Batı Asya’da kendisi ve dolayısıyla komşuları çıkarına politikalar izlemesini sağlayacaktır. Çünkü artık Türkiye’nin özgür hareket alanı daha geniş olacaktır. Türkiye bu alanı tekrarlıyorum Rusya, İran, Irak ve Suriye ile işbirliği yaparak değerlendirmelidir. 

PYD’nin varlığı Türkiye ve Suriye’yi işbirliğne zorlar mı? 

“ABD, PYD/YPG YAPILANMASINI SURİYE VE TÜRKİYE’YE KARŞI KULLANIYOR”

PYD konusunu Suriyeli yetkililerle konuştuğumuzda yetkililer PYD’nin özerklik planı olduğunu bildiklerini fakat şuanda IŞİD ile mücadele konusunda işbirliği yaptıklarını bize iletiyorlar. Bu durumun gelecekte bu şekilde devam etmeyeceğini söyleyebiliriz. Çünkü Suriye Hükümeti kesinlikle federasyona karşı. Dolayısıyla PYD’nin varlığı Ankara ve Şam’ı bir işbirliğine zorlayabilir. Amerika bölgeye gelip PYD/YPG yapılanmasını kullanarak Suriye ve Türkiye aleyhine faaliyetlerde bulunmasını sağladı. İşte Kamışlı’da, Ayn el Arap’ta oluşumlar meydana getirildi ve bunlar daha sonra batıya doğru genişletilmek istendi. Batı da Cerablus ve Mumbuç’a doğru ilerledi. Tabi bu hattı Afrin’e doğru bağlamaya çalışıyor Amerika. Bu gerçekleşirse bu durum Türkiye için de tehdit unsuru oluşturacak. O zaman Suriye’nin Kuzeyi’nde fiilen bir Özerk Kürt Bölgesi oluşturulmuş olacak. Zaten Amerika’nın Türkiye’ye kabul ettirmek istediği de bu. Türkiye Fırat’ın doğusunu kabul etti ama batısı içinse Türkiye ikna edilemedi. Amerika Afrin’e kadar uzanan bir Kürt koridoru oluşturmak istiyor, bu koridorun da PYD’nin kontrolünde olmasını dayatıyor.Amerika’nın oluşturmak istediği bu koridorun kuzeyini de Türkiye’nin kontrol ettiği gruplara teslim etmeği vaat ediyor Amerika. Tabi Türkiye’nin kontrol ettiği gruplar kısa sürede yenileceğine göre Suriye’nin Kuzeyi tamamen PYD/YPG kontrolüne geçmiş olacak. 

SURİYE, TÜRKİYE İLE İRAN; PYD VE ABD’YE KARŞI BİRLEŞMELİ 

Türkiye ve Suriye arasında barış olmazsa   savaş uzar ve bence 10 yıl daha devam eder. Çünkü Esad’ın ciddi bir halk desteği var. Yenileceğini sanmıyorum. Bu durumda Türkiye, İran ve Suriye birleşmeli. Bugün Türkiye dış politikasında büyük bir yanlış yapılıyor. İşte İran Suriye’ye çok yardım ediyor deniliyor. Tabii ki edecek. Çünkü bugün Türkiye Suriye’ye sırtını dönmüşken İran’ın yardım etmekten Suriye’nin de yardım almaktan başka şansı kalmıyor. Türkiye Suriye’ye yardım etse İran’ın bu derece yardım etmesine gerek kalmayacak ve bölgesel işbirliği kapsamında çok güvenli alanlar oluşturulabilecek.  Biliyorsunuz İran ile Türkiye 100 yıl savaşmış ve 1639 yılında Kasrı Şirin anlaşmasıyla bu savaş bitmiş ve bir daha olmamış. Çünkü komşularla savaşın bir getirisinin olmadığı görülmüş. Bugün Türkiye komşularla birlik politikasını hayata geçirmelidir. Uluslararası politikanın yanında Türkiye iç politika gündemini de değiştirmesi lazım. İşte Başkanlık sistemi, Anayasa değişikliğiyle ya da Gezi Parkı’na cami yapılması gibi değeri olmayan şeylerle gündemi doldurmak yerine komşularımızla iletişime geçmeliyiz. Üstelik Avrupa’nın da durumunu göz önünde bulundurduğumuzda bazı Avrupa devletlerinden de bu konuda destek alacağımıza inanıyorum.


Haber Habere
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

BURSALI, ERDOĞAN'dan ÖZÜR DİLEDİ
Monoca’da lüks yat kulübünde ıstakoz yiyip sosyal medyadan paylaşan ve AKP’de hedef tahtasına konan...

Haberi Oku