İstanbul Barosu, Soma'da hukukçulara yönelik saldırı ve işkenceyi çok sert bir açıklamayla kınadı.
Baro'dan yapılan açıklamada destan vurgusu yapıldı ve Hüseyin Çelik'in sözleri 'tuhaf, gülünç açıklamalar' olarak değerlendirildi. Avukatlara yapılan gözaltı ve işkencenin gözdağı olduğu belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
Bu yapılanların hiçbir hukuki ve insani izahı yoktur ve olamaz. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonu ve gözdağıdır. Görülen odur ki Soma’da göçük altında kalan madenci şehitlerimiz değil, insanlık ve vicdandır. Üstelik olayda meslektaşlarımızın Soma’daki faciayla ilgili hukuki süreci izlemek ve ailelere destek vermek dışında bir fiili de yoktur ve anlaşılan odur ki bu durum iktidarı rahatsız etmektedir. Gerçekleşen saldırının, fiziki ve manevi cebirin görüntüleri ve resimleri hukuksuzluk tarihine geçecek yeni ve temizlenemez lekelerdir. Meslektaşlarımıza yapılan bu vahşi saldırıyı kınıyor ve hukuki hesabının (bugün olamasa bile ergeç) sorulacağını kamuoyuna beyan ediyoruz.
Nitekim acılı yurttaşların acısını yaşamasına dahi tahammül edemeyen iktidar acıya dayak, yasak, gaz, tazyikli su, toma ve gözaltı ile, yani gözdağı ile karşılık vermekte, on yaşındaki çocuğu gözaltına alma girişimleriyle tarihe geçecek yeni “kahramanlıklar” üretmekte, hukuka aykırı olarak ilçeye girişleri yasaklamakta, fiili bir sıkıyönetim uygulaması gerçekleştirmektedir.
Sözde 12 Eylül ve darbelerle hesaplaştığını ileri sürenler, her eleştiriyi artık kabak tadı veren bir darbe teşebbüsü ile niteleyenler, askeri darbeler döneminde dahi görülmemiş uygulamalar gerçekleştirerek sivil bir darbenin mimarı olmakta ve ileri faşizmden örnekler sergilemektedir. Artık sözler anlamını yitirmiştir. Yine de soruyoruz: Polis kimin polisi, neyin polisidir ? Bu rejimin adı nedir? Demokrasi ve hukuk devleti bunun neresindedir? Bu “oyun” daha ne kadar sergilenebilecektir?
Bu arada anılan tekmeleme olayı ile ilgili olarak resmi olarak hükümet, fiilen hukuksuzlukları meşrulaştırmanın sözcüsü Hüseyin Çelik’in kolektif akıl ile dalga geçer nitelikteki açıklamaları dikkat çekicidir.
Anlaşılan odur ki bu tür garip, tuhaf, gülünç açıklamalar yapmak adı geçen sözcünün fıtratında vardır. Siyasi iktidarın hukuken ve siyaseten ödemesi gereken hesap ve fatura gittikçe kabarmaktadır. “Milli irade” yi, yurttaşa ve seçmene “saygı”yı, sadece seçim zamanında ve sandıkta hatırlayanların gerçek yüzü de bu gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Ancak unutulmasın ki o sandık yine gelecektir.
Cumhuriyet Gazetesi