Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Tayyip Erdoğan’ın Yüce Divan dosyasında yer alacak belgeleri açıkladı.
Perinçek “3’e kapat” diye bilinen pazarlıkta Tayyip Erdoğan’ın konuştuğu kişinin Mustafa Latif Topbaş olduğunu saptadıklarını söyledi.
Vatan Partisi Lideri Doğu Perinçek’in açıklaması şöyle;
Kamuoyu, Mustafa Latif Topbaş’ı İzmir Urla’da 1. derece doğal SİT alanından çıkarılan bölgeye yapılan villalarla tanımıştı.
Villaların aslında Tayyip Erdoğan’a ait olduğu ancak yakın dostu Topbaş’ın üstüne yapıldığı iddia edilmişti.
Topbaş ve Erdoğan’ın kızının villaların yapımıyla ilgili telefon görüşmeleri de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları sırasında da ortaya çıkmıştı.
İkincisi Ramazan Akyürek-Ali Fuat Yılmazerlerin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Vatan Partisi’ne kurulan kumpasta oynadıkları rolle ilgili.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet istihbaratının hazırladığı raporda Ergenekon ve Balyoz tezgahlarının İstanbul Emniyeti İsthbarat Şube içinde yasadışı olarak kurulan C5 biriminde hazırlandığı belirleniyor.
Tayyip Erdoğanlar ve Fethullah Terör Örgütü, bir yandan büyük yolsuzluklarla ceplerini doldurdular. Bir yandan da Türk milletine büyük komplolar kurdular.
İŞTE BU ÇETE, MAFYA-GLADYO İKTİDARI TÜRKİYE’MİZİ 13 YILDIR BÖYLE YÖNETTİ
Size az önce dinlettiğimiz ses kayıtları, arkadaşımız Deniz Yıldırım’ın tutuklanmasından sonra Ergenekon dava klasörlerine de girmişti. Ancak mahkeme heyeti ve İstanbul Emniyeti bu belgelerin ortaya çıkmasını engelledi.
Bunun üzerine kayıtları Ergenekon duruşmalarında açıkladım.
Bütün bu kirli işler 2004 yılında MASAK raporlarına da girdi.
Başmüfettiş Hamza Kaçar’ın hazırladığı raporda çetenin Suudi işadamı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 22 Aralık 2001 tarihli kararıyla Terörü Finanse Edenler listesinin 39. sırasına konan ve mali kaynaklarıyla fonları dondurulan Suudi işadamı Yasin El Kadı’yla bağlantısı da açıklıkla saptanıyordu.
Hamza Kaçar, Ecevit iktidarı döneminde 2001 yılında Bakanlar Kurulu’nun Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK)’tan Yasin El Kadı'nın Türkiye ilişkilerini soruşturmasını isteyen kararıyla görevlendirilmişti.
Size dinlettiğimiz konuşmaların odağında yer alan BİM'in en büyük ortağının, ABD merkezli Yahudi sermayesinin finans şirketlerinden Merryll Linch olduğunu hatırlatalım.
BİM’in Yönetim Kurulu şu isimlerden oluşuyor: Korkut Özal, Cüneyt Zapsu, Yasin El Kadı, George Bitar, M. P. Kassamali Merali, Ekrem Pakdemirli ve Mustafa Latif Topbaş.
Erenköy Cemaati'ne bağlı Latif Topbaş'ın, Nakşibendi Tarikatı'nın önemli isimlerinden olduğunu ve Erdoğan’a, kızının kına gecesini kendi evinde gerçekleştirecek kadar yakın olduğunu da vurgulayalım.
Ayrıca Latif Topbaş’ın bütün parasal ilişkilerde Erdoğan’dan hemen sonraki ikinci adam olduğunu da belirtelim.
Bu yüzden Erdoğan’la senli, benli konuşmaktadır.
MASAK Raporunda öncelikle Cüneyt Zapsu’nun 60 bin Dolar, annesi Gaye Zapsu’nun ise 250 bin Doları Yasin El Kadı’nın Albaraka Türk'teki hesabına yatırdıklarını belirtiliyor. Kamuoyuna yansıyan bilgiler, bu paraların El Kaide’ye ulaştırılması amacıyla bu hesaba yatırıldığı yönündeydi.
Rapor, El Kadı ile parasal ilişkisi bulunan NİMET GIDA'nın Yönetim Kurulu üyelerini ise şöyle sıralıyordu: Fatih Saraç, Osman Faik Bilge, Abdülaziz Zapsu, Mustafa Rıza Yazan, Ahmet Erdoğan, Tayfun Ergün, Cüneyt Zapsu ve M. Latif Topbaş.
Hemen hemen aynı isimler yine El Kadı ile parasal ilişkide olan Ahsen Plastik Yönetim Kurulu'nda da yer alıyordu: Abdülaziz Zapsu, Tayfun Ergün, Fatih Saraç, Cüneyt Zapsu ve M. Latif Topbaş. Hamza Kaçar’ın hazırladığı MASAK Raporu Yasin El Kadı ile, Erdoğan ve çevresindeki isimlerin parasal ilişkilerine ayrıntılı olarak yer veriyordu.
Hamza Kaçar, 31 Mart 2004 tarihli raporunu İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na gönderiyor. 2004 / 22072 Hazırlık numaralı soruşturmada Savcılık iki önemli konu üzerinde duruyor: Birincisi "kara para aklamak", diğeri ise, "Terör Örgütü El Kaide'ye üye olmak ve yardım etmek".
Ancak soruşturma kamuoyunun çok sayıda örneğine tanık olduğu yargı operasyonlarıyla kapatıldı. Savcı Sadi Yoldaş, El Kadı'nın ortağı Fatih Saraç'ın ifadesini aldıktan sonra dosyayı “soruşturmanın yeniden yapılması” gerekçesiyle MASAK'a geri gönderdi. MASAK bu kez 11 Kasım 2004 tarihinde ilk raporun tam tersi bir rapor yazdı.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadi Yoldaş bu rapor üzerine 24 Aralık 2004 tarihinde takipsizlik kararı verdi.
Danıştay 10. Dairesi ise 20 Temmuz 2006'da El Kadı’nın mal varlığının serbest bırakılması talebini kabul etti.
Ancak bu arada küçük bir anlaşmazlık oldu. 31 Aralık 2006'da Başbakanlık 1. Hukuk Müşavirliği Danıştay'ın bu kararını temyiz etti. Sen misin temyiz eden, bu kez Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Erdoğan’ın talimatıyla temyiz dilekçesini yazanları azarladı.
Nihayet 5 Eylül 2006'da Dışişleri Bakanlığı'nın, 6 Eylül 2006'da ise Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Mustafa Çetin'in temyizden feragat dilekçeleriyle konu şimdilik kapatıldı.
HAMZA KAÇAR’IN BAŞINA GELENLER
Tabii bu raporu hazırlayan Hamza Kaçar’ın başına gelmeyen de kalmadı. Görevden alındı, kınama cezası verildi, maaşı kesildi, sürüldü…
Hamza Kaçar, soruşturmanın nasıl örtbas edildiğini, zamanın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın kendisine nasıl baskı yaptığını 26 Ocak 2007 tarihli Cumhuriyet gazetesine bakın nasıl anlatıyor:
“Yaşadıklarım, El Kadı soruşturmasının intikamının alınmasından başka bir şey değil.” Kaçar, El Kadı'nın ortak olduğu Albaraka Türk'ün yöneticiliğini de yapan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kendisini defalarca makamına çağırarak uyardığını anlatıyor. “İlk olarak 2003 yılının sonlarına doğru makamına çağırdı ve 'Dindar insanlarla niye uğraşıyorsun' dedi.”
Cüneyt Zapsu ile telefonda konuşan ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlunun kaçak arabasından bahseden Fatih Saraç’ın sözleri de burada anlam kazanıyor. Kemal Unakıtan’a da , “oğlunun kaçak arabası” vb. tehdit ve şantajlarıyla neler yaptırıldığını görüyorsunuz.
Yasin El Kadı'nın daha sonra 25 Aralık soruşturmasında da 1 Numarada yer aldığını hatırlatalım. Bu arada Yasin El Kadı, oğlu Muaz Kadı, Bilal Erdoğan ve Arap işadamı Usame Kutup'la Bosphorus 360 Şirketi'ni kurdular.
Erdoğan’ın Yasin El Kadı'ya muhabbetini kendi sözleriyle de vurgulayalım: “Yasin El Kadı'ya ailece kefil olurum”. “Kendisine param kadar güveniyorum”.
GELELİM BÜTÜN BU KİRLİ İŞLERİN YANI SIRA YÜRÜTÜLEN ERGENEKON, BALYOZ VE BENZERİ TEZGAHLARA…
Kumpasın hazırlandığı tertip büroları artık resmi raporlara girmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet istihbaratının hazırladığı raporda Ergenekon ve Balyoz tezgahlarının İstanbul Emniyeti İsthbarat Şube içinde yasadışı olarak kurulan C5 biriminde hazırlandığı belirlendi.
C5 NEDİR?
Ali Fuat Yılmazer tarafından 2007 yılında kurulan gizli C5 Büro'nun görev alanı ulusalcılığa karşı faaliyet olarak tanımlandı.
Emniyette Hrant Dink cinayeti, Ergenekon, Balyoz, Kafes Eylem Planı, Zirve Yayınevi Cinayetleri ile ilgili işlemler C5 büro tarafından yürütüldü.
F tipinin kozmik kumpas bürosu C5 ilk olarak dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in ifadesinde ortaya çıktı.
Türkiye, Ulusalcılığa karşı kumpasların merkezindeki C5 bürosunu 6 Ekim 2014'te Aydınlık'ın haberiyle öğrendi. Sadece komiser ve komiser yardımcılarının görev alabildiği büro 5 yıl boyunca yasa dışı faaliyet yürüttü.
Büro 28 Kasım 2012'de İdris Naim Şahin döneminde İçişleri Bakanlığı'nın onayıyla resmiyet kazandı.
Ali Fuat Yılmazer, C5 Bürosu'nun 2012'ye kadar yasa dışı çalıştığını 5 Aralık 2014'teki sorgusunda itiraf etti.
Soruşturmada kamuoyunun yakından takip ettiği kumpas dosyalarının merkezi olarak bu birim üzerinden yürütüldüğü tespit edildi.
C5 Büro'nun tespit edilebilen faaliyetleri Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Kafes, Amirallere Suikast, Malatya Zirve Yayınevi Cinayeti tertipleri olarak belirtildi.
R-2 NEDİR?
İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi bünyesinde kurulan beş kişilik özel bir ekiple “R-2 birimi” oluşturuldu.
Ergenekon kumpası kapsamındaki “özel ortam dinlemeleri, teknik ve fiziki takipler,gizli görüntülemeler, belge üretimleri ve kozmik belgeleri ihtiyaca göre kurgulama” işlemleri bu birim tarafından yürütüldü.
İleri teknoloji ile donatılan ve İstanbul Emniyeti'nin örgüt şemasında bulunmayan yasa dışı “R-2” örgütlenmesinin başında ise eski istihbarat şeflerinden M. Y. yer aldı.
Beş kişilik ekip dışında sadece yetkili Emniyet Müdürleri'nin girebildiği özel R-2 birimi İstanbul Emniyet İstihbarat Şubesi'nde gizli tutuldu. Yasa dışı kumpas merkezi olarak faaliyet yürüten özel R-2 birimi Aydınlık Dergisi'nin 21 Haziran 2009 tarihli haberi ile ortaya çıktı.
GLADYO EYLEMLERİ
18 Ekim 2005
17 Mayıs 2006
17 Mayıs 2006
19 Mayıs 2006
Mayıs 2006
26 Mayıs 2006
2007
19 Ocak 2007
4 Şubat 2007
12 Haziran 2007
9 Temmuz 2007
Eylül 2007
5 Kasım 2007
Aralık 2007
2008-2013
TAYİP ERDOĞAN 3’E KAPATIN KONUŞMASI
M. LATİF TOPBAŞ- Aleyküm selam…
TAYYİP’İN FATİH’İ
Aydınlık bu görüşmelerin yayımlanmasından bir hafta sonra Tayyip Erdoğan’ın ‘Üçe kapatın’ pazarlığındaki Fatih’i buldu.
“Bir başka ses kaydında Cüneyd Zapsu ile Fatih, BİM marketlerinin Amerikalılara ait olan hisselerinin Arap işadamlarına satışını konuşuyordu.
“BİM marketlerinin ticaret sicile kayıtlı ortakları Cüneyd Zapsu, ağabeyi Aziz Zapsu ve Fatih Saraç. Aynı zamanda telefon görüşmesinde, Suud’da BİM marketinin kurulmasına ve Amerikalıların hisselerinin Araplara devredilmesinde karar verme konumunda iki kişi var: Fatih Saraç ve Cüneyd Zapsu. Yeni telefon kaydıyla da bu ortaklığı belgeliyoruz:
“Üçe kapatın” konuşmasında ise Tayyip Erdoğan’ın telefonda:
RTE- Şimdi, buu… Fatih bey senle irtibat kuracak veya aradı mı bilmiyorum.
Konuşmanın tarihi Oktay Ekşi’nin yazısında
Fatih Saraç’la Cüneyt Zapsu arasında geçen konuşmanın tarihi Tayyip Erdoğan’ın dâhil olduğu yasadışı ‘üçe kapatın’ olayını aydınlatıyordu.
“Konuşmanın tarihine Fatih’in telefon konuşmasında dikkat çektiği ‘Oktay Ekşi yazısı’ndan ulaşıyoruz:
Fatih- Fakat şeyin Cüneyd abi, Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, konuşması çok güzeldi ya. Bak bugün Oktay Ekşi’nin yazısını oku abi.
Oktay Ekşi, Genel Kurmay Başkanı’yla ilgili ‘Neden basın toplantısı’ başlıklı yazısını 14 Nisan 2004 tarihinde kaleme alıyor.
“Sayın abim”in kimliği
Telefon görüşmesinin 14 Nisan 2004 tarihinde yapıldığını yine telefon görüşmesindeki ipuçlarından yola çıkarak kanıtlıyoruz. Bu telefon konuşmasına konu olan ve açıkça ifade edilmeyen bir ‘Sayın Abim’ var. Peki, bu ‘Sayın Abim’ kim? Neden bu ‘Sayın Abim’le ‘programı ne olursa olsun’ kesinlikle görüşülmesi gerekiyor? Cüneyd Zapsu’nun verdiği ipucuna dikkat çekiyoruz:
Zapsu- Şimdi Sayın Abim yarın sabaha karşı geliyo.
Haber Habere