EKMELEDDİN BEY STRATEJİK TERCİHTİR...!

EKMELEDDİN BEY STRATEJİK TERCİHTİR...!

Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk kez halk tarafından yapılacak, fakat biz ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Yani,  seçimin  nasıl  yapılacağı hakkında bile doğru düzgün bilgimiz yok. Ama aday konusunda birbirimizi yemeğe başladık!

Özellikle de Atatürkçüler, sosyal demokratlar, yurtseverler…

CHP ve MHP’nin çatı adayı olarak ilan ettikleri Ekmeleddin İhsanoğlu ismi üstünde çeşitli spekülasyonlar ortalığı kapladı.  

Bir anda bazı kesimler çok keskin tavırla İhsanoğlu’nu yerden yere vurmaya başladı.

Daha serinkanlı davrananlar ise, duygudan arınarak matematik akılla açıklamalara yöneldi.

Düşünelim… 2014 seçimindeki cumhurbaşkanı seçimine yönelik önümüzdeki seçim referansları nelerdir?

İdeolojik tercih, 2. İdeolojik- stratejik tercih, 3. Stratejik tercih…

İlk iki tercihi yapabilmek için hem sayıca hem de “muktedir” olarak çok güçlü olmanız gerekir.

Örneğin,  SSCB  modelinde ya da İran modelinde veya Çin modelinde olduğu gibi…

Bizim siyasi tarihimizden örnek vermek gerekirse, ANAP döneminde Turgut Özal’ın, AKP’nin Abdullah Gül’ü Çankaya’ya göndermesi ideolojik-stratejik tercihtir.

Bugüne gelince… Hem seçim sistemi değişti, hem de koşullar farklılaştı.

Eğer, R.T. Erdoğan’ın doyumsuz hırsı olmasaydı, Ağustos ayında kesinlikle Çankaya’da oturuyor olacaktı. Ama o, Meclis’in sayısal çoğunluğuna dayalı “despotik tek adamlığını” bir de halka onaylatmak isteyince işler karıştı.

Bu seçim süreci strateji savaşına dönüştü.

Bu problemin çözümüne yönelik atılması gereken ilk adımda,  stratejinin en yalın tanımını yapmak gerekiyor ki, yol gösterici olsun.

Strateji; olanaklarla koşulları örtüştürme sanatıdır.

Aslında karşımızdaki problemin çözümü hiç de zor değil. Cevap şıklarında iki seçeneğimiz var. a) R.T. Erdoğan Çankaya’ya çıksın, b) R.T. Erdoğan Çankaya’ya çıkmasın.

2023 yılına yürüyen Türkiye’de, Cumhuriyetin 100.yılında, bu devletin kurucu babası olan ATATÜRK’ün koltuğunda kimin oturacağı çok önemli hale gelmiştir. Bu nedenle de, AKP iktidarı sürecinde artık her konuda ikiye ayrılmış olan “ Türkiye halkının” net bir karar vermesi gerekiyor. Kısacası, bir yol ayrımındayız.

Ya tamam, ya devam!

Son 12 yılda yaratılmış ya da kurgulanmış  olan  Türkiye’de, günümüz koşullarında hangi nitelikleri taşıyan kişiler cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilemezler… Maalesef… Kadın, solcu, alevi, Kürt kimlikliler, günümüz koşullarında hiçbir şansa  sahip değiller. Ne yazık ki, ileri demokrasimiz farklılıkları hazmetmiş değil.

Buradan hareketle, Türkiye’nin siyasi arenasındaki olanaklarına bakınca ne görüyoruz?

Türkiye halkı “sola”, “sosyal demokratlara” kapısını kapatmış, “sağa”, “sağ muhafazakârlığa”, “tutuculuğa” eğilimli olduğunu, 1946 yılından bugüne, her seçim sandığında göstermiştir.

Bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız.

Bu yakıcı ve yalın gerçeği göz önünde bulundurarak, R.T. Erdoğan’ın yine de “cumhurbaşkanı olması istenmiyorsa”, Ekmeleddin İhsanoğlu yalnızca bir “stratejik tercih” olarak ortada durmaktadır.

Sosyal demokratlar, içten Atatürkçüler, Kemalistler, Köşk’e çıkacak cumhurun başkanında ne özellikler aradıklarını çok iyi biliyorlar.

Çağdaşlaşmayı frenlemeyecek, laik cumhuriyeti içine sindirmiş olacak, Atatürk’le “meselesi” olmayacak, farklılıkları ötekileştirmeyecek, Başbakanı memuru gibi görmeyecek, demokrasiye sözde değil özde inançlı olacak.

Bu niteliklerin Ekmeleddin İhsanoğlu’nda olduğuna dair kuşkular çok derin! Bunu anlamak da çok zor değil.

Ancak…

Erdoğan ve İhsanoğlu’nu mukayese ettiğimizde, birisinin uygulamalarını 12 yıldır gördük. Hiçbir kuşkumuz yok. Çatı adayımız ise kapalı kutu. Yalnızca duygusal varsayımlar var. Gerçeğin ne olduğunu bilemiyoruz.

Ancak…

Koşullar ve olanaklar ortada.

İhsanoğlu, CHP’nin de MHP’nin de adayı değil. Artık milletin adayı.

Burada ideolojik yönelimler bir yana bırakılmak zorunda.

Hiç kuşkusuz amaç laik cumhuriyetin yaşatılmasıdır ancak bunun başarılmasının ilk önceliği de Erdoğan’ın yenilgiye uğraması ve kibirinin kırılmasıdır.

Bu nedenle, Ekmeleddin İhsanoğlu stratejik açıdan doğru adaydır.

Not: Bir sonraki yazıda, Türkiye’de cumhurbaşkanlarının ABD tarafından mı yoksa İngiltere cenahından mı seçtirildiğini yazacağım! Sanıyorum konu biraz daha berraklaşacaktır!