SEÇİM KAOSUNUN SONU NEREYE VARACAK?..

SEÇİM KAOSUNUN SONU NEREYE VARACAK?..

7 Haziran seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından siyasetin ve memleketin geleceğiyle ilgili düşüncem pek değişmedi...

Demiştim ki ısrarla, “Seçim sonuçlarıyla ortam öylesine çıkmaza sürüklendi ki, bu saatten sonraki koalisyon tartışmaları da havanda su dövmekten ileri gitmeyecek... Çünkü AKP yıkılmadı, özellikle PKK siyasetinin beklentileri Meclis’i kilitleyecek ve eninde sonunda kaos çıkacak...”  

AKP rantiyesinin alışılmış beklentilerinin siyasetteki baskısını göz önüne alan bir düşünce değildi bu... Öyle siyasi istikrarcılık oynayan cambazların ahkamına da, düne kadar AKP’ye küfrederken şimdilerde iktidarın kucağına oturmaya çalışan çarkçıların gevşekliğine de kapılmadık... 

Çünkü son 13 yıldır AKP eliyle dayatılan “yoksullaştır-köleleştir” siyasetinin ezici bir yenilgi yaşamasını beklemiyorduk...  

Ve görüldü ki; medya da, siyaset de AKP’nin darmadağın olacağı beklentisindeyken büyük hayal kırıklığı yaşadı... Peki, bu seçim kaosunun sonu nereye varacak?.. 

4 ŞİRKETİN UYARISI!.. 

Baksanıza, AKP halen birinci parti ve muhalefet ortaklık yapmak için sıraya girdiğine göre de halen iktidarın vazgeçilmezi...

Bu kaos tablosunun nedeni yalnızca AKP değil, daha önce de defalarca vurguladığımız gibi, toplum “seçenek” olacak bir siyaset kurumu görmeyince, AKP’yi tamamen yıkmak yerine Erdoğan-Davutoğlu cephesine sert bir uyarı vermekle yetindi...

Kimse kendini kandırmasın; 3 dönem kuralına takılanların kırgınlığı ve aday listelerine yönelik sert tepki örgütlerin şevkini kırmasaydı AKP’nin oyu yüzde 45’e de yükselebilirdi... Bu kapsamda, ANAR, GENAR, MAK ve ANDY-AR adlı araştırma şirketlerinin dün medyaya yansıyan analizlerindeki ortak noktanın, “şimdi seçim olsa AKP tek başına iktidar” şeklinde olduğunu da unutmayınız... 

AHVAL DÖNEKLERİ!.. 

Peki, “17 Aralık” gibi yüz kızartıcı bir rüşvet ve yolsuzluk rezaleti her demokratik ülkede iktidarı devirebilecekken, Türk siyasetinde adeta Meclis duvarlarına kazınan vurdumduymazlık, toplumdaki “banane”cilik takiyesini bir kez daha dışa vurmadı mı?.. 

Unutmayınız ki, bu duyarsızlığın altında AKP’nin son 13 yılda kendi rantiyesini yaratmasının da çok büyük payı var...  

Bu rantiye kesimi yalnızca özelleştirme yağmasıyla müteahhit kesilen köşe dönmeci tayfasını, döviz spekülatörlerini, borsa vurguncularını kapsamıyor...  

Bu takımın içinde yalnızca yandaş kalemşorlar, klavyesini AKP’ye kiralayan soytarılar, yalı yazarları, mikrofon çakalları, tartışma tellalları, köşk kalemşorları, müteahhit gazeteciler de yok... 

Ahval ve şerait kendileri için müsait olanlarla, kendilerini ahval ve şeraite uyduran dönek takımını da bu rantiye kazanı içinde sayabilirsiniz...  

7 Haziran’da seçilemeyince karısının türbanını çıkartan AKP’li İzmir milletvekilinin öyküsü daha geçen hafta medyaya yansıdı ki, inanç ve ahlak açısından da ibret vericidir... 

Unutmayız ki bunlardan çok var... Çünkü bu tipler sosyetenin köşe dönmeci kuytularında takla atarken, siyasetin sömürücü yeşil zemininde döneklik dansı yapmayı da doğal sayanlardır... 

YOKSULLAŞTIR-KÖLELEŞTİR!.. 

Haramzade rantiyeler bitti sanmayın... Bir de gariban takımı var ki, onlar küçük ve belki de zorunlu çıkarlar ve boyun eğmeler uğruna memleketin tüm dertlerini hasıraltı etmeye hazır bilgisiz- duyarsız kitleler... 


Yaşlılık ve yoksulluk maaşına mahkum edilen garipler, her dönemin kömürcü- bulgurcu takımı, eğitim- öğretim yardımı, bakıcı parası, asker aylığı, özürlü maaşının yanı sıra taşeron işçiliğiyle yakasını iktidara kaptıran zavallılar da siyasetin doğal çıkarcıları olarak ne yazık ki AKP’nin dayanakları oldular... 

Ve en vahimi de yüzlerce kalem rant uygulaması ne yazık ki toplumu büyük ölçüde esir alırken, ülke nüfusunun 8’de birinin “devlet” eliyle ve sözde “sosyal güvence” kıskacıyla adeta esir alınması... Daha önce de yazmıştık; bu ülkede 10 milyonu aşkın Yeşil Kartlı var... Unutmayınız ki, 2011 seçimlerinde Urfa ve Diyarbakır’da AKP 550- ile 600 bin arasında oy alırken, iki kentte aynı oranda Yeşil Kartlı bulunuyordu... 

Yani aslında ülkenin en büyük siyaset kurumu, “Fakir fukara fonu” adıyla, “yoksullaştır-köleleştir” zihniyetinin ayakta tuttuğu Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Partisi’dir!!! 

KISKAÇ KİMİ BÜYÜTÜYOR?.. 

Eminim hepiniz bu satırlardan sonra, “bu adam nereye varmak istiyor” diye soruyorsunuz... 

Önce ANAR, GENAR, MAK ve ANDY-AR adlı araştırma şirketlerinin medyaya dün yansıyan analizlerindeki ortak uyarılara dikkat çekmekte yarar var. Bakın ne demişlerdi; “AKP’nin gerisinde kalan siyasi partilerin koalisyona girmemek için uydurdukları bahaneler vatandaştan tepki topluyor. İş dünyası başta olmak üzere herkes bir an önce hükümetin kurulmasını ve belirsizliğin ortadan kalkmasını istiyor. Seçmenin ‘uzlaşın’ çağrısına rağmen koalisyon için olmadık şartlar ileri süren muhalefete tepki büyüyor. Masayı dağıtan erken seçimde kaybeder...” 

Bunlar AKP’yi vazgeçilmez gösteren iddialar da olabilir!.. Ancak sözün özü şudur; 7 Haziran seçimlerinden istikrar çıkmadı, tam aksine kaos var ortada... 

Muhalefet, AKP karşısındaki hezimetlerini örtmek için iktidara yamanmaya çalışırken, Türkiye’nin sosyo-ekonomik durumu ve toplumsal duyarsızlık da AKP’yi ne yazık ki halen “seçenek” gösteriyor... 

O halde AKP ile kim koalisyon kurarsa kursun bu uzun ömürlü olmayacak... İktidarın karşısına çıkacak her sorun da erken seçimi zorunlu kılacak... “Açılım”, cemaat operasyonları, 17 Aralık soruşturması ve Erdoğan’ın müdahaleci tavrı olası krizler açısından başta geliyor...

Muhalefet kendine dönerek, yoksulu kucaklayan, ekonomiye umut veren yepyeni bir siyaset anlayışıyla ayağa kalkamazsa ülke “istikrar” bahanesiyle yine AKP’ye mahkum olacak... Bunun en büyük suçlusu da hiç şüphesiz AKP’yi 13 yıldır “birincilik”ten düşüremeyenlerdir...


https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac