POLİTİKACILAR HEP AYNI AMA SEN İYİ BİR ADAMDIN İSMAİL...

POLİTİKACILAR HEP AYNI AMA SEN İYİ BİR ADAMDIN İSMAİL...

1977-78 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi 4.sınıf öğrencileri, aralarında tek cümlelik bir anket yaparlar ve gelen cevapları küçük bir anı-kitapta toplarlar.


Soru şudur; ‘24 saat sonra ölecek olsaydınız, son gününüzde neler yapardınız?’ İsmail cevap verir; ‘Acil servise yardıma koşar, son nefesime kadar kurtarabildiğim kadar hayat kurtarmaya çalışırdım.’


İsmail hayatının baharında, kendi imkânlarıyla, hem çalışıp hem okumaya çalışan, hayat ve heyecan dolu bir gençti. Enerjisiyle, kıvrak zekâsının ürünü esprileriyle, bulunduğu her yere pozitiflik katardı. Siyasi ideolojisi yoktu, bir tek ideolojisi;  okulunu bitirmek ve çok sevdiği meslek olan hekimliği icra etmekti. Ülkesine, vatanına, memleketinin insanlarına hizmette bulunmaktı.

Ama siyasi tarafsızlığı onu korumaya yetmedi. Taraf olmadığı için başına gelmeyen kalmadı. Yeri geldi dönemin ülkücülerinden defalarca şiddet gördü, bir başka gün geldi yolu yine aynı dönemin Dev-Solcu gençleri tarafından kesildi, hırpalandı. Milli görüşçülerden, nurculardan ayrı ayrı tehditler aldı. Bunlar neden başına geldi biliyor musunuz? O ayrı ayrı gruplarda kümelenen gençlerin sadece bir maşa olduğunun farkında olduğu ve onlarla birlikte saf tutmadığı için. Karşıt görüşlü bir kişiye veya gruba zarar vermeyi memlekete hizmet sayan, kendi düşüncesinde olmayana şiddet yoluyla kendi düşüncesini kabul ettirmeye çalışan bu zavallılar topluluğu, bu gencin ideolojisini gerçekleştirmesine fırsat tanımadı. Bir kişiye karşı onlarca kişi saldırmayı erkeklik ve güç sayan(!) bir acizler grubunun son saldırısıyla günlerce yoğun bakımda komada yattı. Okulunu beşinci sınıftan bırakmak zorunda kaldı, bir süre sonra da aramızdan ayrıldı.

12 Eylül darbecilerini vatan haini ilan etmiştik ya; peki o dönemin siyasetçileri, politikacıları, yöneticileri ne yaptılar? Kardeş kavgasında, yüzlerce anne-baba kuzusunun yitip giden hayatlarında hiç mi payları yok? Tabii ki cuntayı savunmuyorum ama demokrasinin ve ülkenin önünü bir darbeyle kesmek ne kadar kabul edilmeyecek bir eylemse, vatan evlatlarını demokrasi çerçevesinde korumak için kılını kıpırdatmayan politikacıların eylemi de bir o kadar günahtır, veballidir.

Sevgili İsmail, geçtiğimiz günlerde lise arkadaşın Rafet Abi’yle, Ankara Kalesi’nde karşılaştık. Yıllar önce beni soyadımdan tesadüfen bulmuştu, halen zaman zaman görüşürüz. Oturduğumuz köftecide sohbet konusu her zaman olduğu gibi sendin. Ve yine her zaman olduğu gibi, beşinci cümlemizde boğazımız düğümlendi, ikinci lokmamızı yutamadık. Rafet Abi hayatımda tanıdığım en duygusal adam, zaten bir araya geldiğimizde, gözlerimizin buğulanması kaçınılmaz son. İkimizde birbirimize seni hatırlatıyoruz çünkü. Gözyaşlarımız köfteci tarafından fark edilseydi suçu dükkândaki soğan kokusuna atacaktım,  iki yetişkin adamın köftecide karşılıklı buğulu gözlerle oturmasını başka türlü izah edemezdim çünkü.

Sevgili okurlar, bugünün fotoğrafı ve siyasetçileri geçmişten farklı mı? Değişen sadece sokakta piyon ve maşa olarak kullanılan gençlerin rolleri değil mi? Yitip giden yüzlerce vatan evladı, ideallerinin hevesi kursaklarında bırakılan ve genç yaşta istikbale değil toprağa yürüyen çocuklarımız, evlat acısıyla, yaşayan bir ölüye dönen anne-babalar. Ve diğer tarafta milletvekili hesabı yapanı, iyi muhalefet yaparım ama hiçbir şeye karışmam diyeni, ilgisi kalmadığı halde halen kendini Atatürk’ün partisinin devamı göreni ve diğerleri. Geçmişin politikacılarından farkınız nedir? Farkınızı göremiyorum ama ortak noktanızı biliyorum; koltuğunuzdan başka hiçbir şey umurunuzda değil!

Hatırlar mısın İsmail, bir gün Gençlik Parkı’nın mini golf sahasında golf oynamış, sonra Sahil Lokantası’nda yemek yemiştik. Her zaman olduğu gibi uzun uzun nasihatler etmiştin. Üstüne basa basa, bu dünyaya geliş amacımızın yeme-içme-gezme olmadığını, insana mutluluk veren gerçek eylemin, bir insana faydalı olabilmek olduğunu her sohbette tekrarlardın.  Bu hayat felsefeni ezberletmek istiyordun sanırım. Ezberledim merak etme. Ben ne şanslı bir çocuktum ki, seninle yıllarca aynı odayı paylaştım.

Sen çok iyi bir adamdın, iyi bir ağabeydin İsmail. Ölecek olsam son 24 saatimi acil serviste çalışarak geçirirdim diyen bir felsefenin kardeşi olmak hep gurur verdi bana. Senden öğrendiklerimi kızıma öğretmeye çalışıyorum şimdi.

Sevgili gençler, ölüm Allah’ın emridir, takdir-i ilahidir. Ancak, Allah size kullanmanız için akıl bahşetmiştir. Oynanan oyunların farkında olun, hiçbir kirli emele alet olup, kardeş kanına girmeyin. Bu ülke hepinize yeter.

Tüm İsmail’leri, tüm Mehmet’leri, çıkar-menfaat, kirli oyunlar uğruna hayatını kaybeden tüm gençlerimizi rahmetle anıyorum.  Kardeşinizin, ağabeyinizin, ablanızın size gökyüzünden sessizce eşlik ettiği tek kişilik sohbetler yaşamak zorunda kalmamanız dileğiyle...

Sağlıcakla Kalın...



https://twitter.com/ErolCanbay2
https://www.facebook.com/erol.canbay.9