GÖKBİLİMCİNİN YAZGISIDIR YANMAK!..

GÖKBİLİMCİNİN YAZGISIDIR YANMAK!..

Rennan Pekünlü; Ege Üniversitesi’nde yıllarca hizmet etmiş bir astronomi profesörü; gökbilimci... 

Türbanın yasaklı yıllarında türbanlı derslere girmeye kalkan bir öğrenciyi "engellediği ve sınıfa sokmadığı, ayrıca fotoğrafını da çektiği" iddiasıyla 25 ay hapse mahkum edildi Pekünlü Hoca... 

Sonra Foça Cezaevi'nde hapisliği yaşadı Hoca. 

Hatta; Usta Haberci Uğur Dündar, o günlerin İGC Başkanı TGF Genel Başkanı Atila Sertel ve İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyesi Murat Ergün ile görüşmecisi de olmuştuk Pekünlü'nün... 

Peki ne yapmıştı Prof.Dr.Rennan Pekünlü? 

Üniversitelerdeki türban yasağı ile ilgili yasa ve yargı kararlarını , Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarını uygulamıştı! 

Uygulayınca da günümüzün egemenleri ''öğretim özgürlüğünü engellemekle'’ suçlamışlardı yılların akademisyenini..

***

Astronomi, matematik, uzay bilimi öğretim üyesi, plazma fiziği ve manyetohidrodinamik alanlarında çalışma yap... 

Binlerce öğrenci yetiştir... 

Okulda türbanlı öğrenciye yasayı, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını hatırlat... 

Derse alma. Bunun üzerine öğrenci “öğretim hakkımı engelledi” diye dava açsın... 

Prof. Rennan Pekünlü de tutanak düzenleyerek ve kanıt diye fotoğraf çekerek "öğretim hakkını engellediği" savıyla, 2 yıl 1 ay hapse mahkum olsun! 

Ortaçağ cezası gibi...

***

Adaleti uygulamış. Anayasayı takmış. Hukuka uymuş. 

Yaptığı bu Rennan Hoca’nın! 

Pekünlü’ye aynı gerekçeyle açılan davalar bitmek bilmedi. 

4 kişi daha açmıştı dava. Davaları; Prof. Pekünlü için psikolojik işkence olmanın ötesinde Laik Cumhuriyet ile hesaplaşmaya dönüşmüş...

***

Şimdi yeni bir karar daha çıktı; bir kez daha Rennan Hoca 25 ay hapse çarptırıldı! 

Biliminsanlarına yönelik bir susturma girişimiyle karşı karşıyayız. 

Dünyanın bilim öncelikli ülkeleri uzayın derinliklerinde araştırmalarını sürdürüyor. 

İleri Demokrasi li Yeni Türkiye de bilim insanlarımızı hapse atmanın yollarını arıyor. 

ABD'de NASA, Mars'ta akan su arıyor, buluyor... 

Biz; gökbilimcimize zindan uygun görüyoruz(!) 

Üniversitelerimizi turnike kapılarla donatıyoruz... 

2899 kütüphaneyi kapatıyoruz bir yılda... 

Nelerle uğraşıyoruz neler...

***

Dava; tüm akademisyenlere, bilim dünyasına, aydınlara yöneliktir. 

Peki nerede üniversiteler, senatoları, sözde bilim insanları ve  aydınlarımız? 

Bilimin özgürce yapılmasını isteyenler! 

Neredesiniz? 

Neye ses yükseltmiyorsunuz? 

Yeni Türkiye’de hukuksuzluğun ve adaletsizliğin sembolüdür bu dava da!

***

Bakın ne diyor Prof. Dr. Pekünlü: 

“Yanmak, gökbilimcilerin yazgısıdır. Üzerinde çalıştıkları yıldızlar, gökadalar en soğuk olanından en sıcağına dek yanar; gözlemevleri yanar; iğrenç bir zorlamayla engizisyon önünde diz çöküp pişmanlığa davet edilirler, yürekleri yanar; kafaları kazınır zindanlara atılırlar, hem kendileri hem de yakınları yanar. Yazgısı yanmak üzerine çizilmiş olan gökbilimciler, bir anlamda üzerinde çalıştıkları cisimlerin yazgısını öykünürler. 

Ancak bu, bilinçli, kendini “tüketici” bir öykünmedir. Çevresini aydınlatabilmek için kendisini tüketmesi gerektiğini üzerinde çalıştığı yıldızdan ve kendisine örnek olan ozanından, Nazım Hikmet’ten öğrenmiştir: 



Ben yanmasam, 

sen yanmasan, 

biz yanmasak, 

nasıl çıkar 

karanlıklar 

aydınlığa" 




***

"Mutsuzluktan söz etmek istiyorum, 

Dikey ve yatay mutsuzluktan, 

Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun, 

Sevgim acıyor" yazmış Turgut Uyar.. 

İçim, yüreğim yanıyor... 

Benim de !..


https://twitter.com/Atikopruluoglu