“DELİKANLI OL” TAMAM DA “CİĞERİNİ YİYEYİM” NASIL TERCÜME EDİLECEK?

Bİ SORALIM BAKALIM

Cumhurbaşkanı Erdoğan yine tarihe geçecek bir söz söyledi

Almanya'nın Ermeni soykırımını kabul etmesine tepki gösteren Erdoğan “Eyyy Alman siyasetçi” diye haykırdıktan sonra “Delikanlı ol ciğerimi ye” dedi.
Erdoğan'a göre bu söz bir Kasımpaşa sözü.
Böyle mi bilmiyorum. Çok duyduğum bir sözdür. Adana kaynaklı da olabilir.
Erdoğan bu sözleri Alman siyasetçileri hedef alarak söyledi.
Almanların bu lafı anlamaları için tercüme etmeleri gerek.
Sorun da tercüme sırasında çıkacak.
Çünkü Almanlar muhtemelen “delikanlı” sözünü anlayacaktır ama hemen arkasından gelen “ciğerini yiyeyim” nasıl anlaşılacak.
İstanbul Erkek Lisesi'nde Almanca eğitim aldığım halde “Ciğerini yiyeyim” nasıl tercüme edilir bilemiyorum.
Tam kelimelerle tercüme edilir elbette ama Almanca'da buna karşılık gelen bir deyim, atasözü veya argo konuşma var mı onu gerçekten bilmiyorum.
Dün İstanbul Erkek Lisesi'nin Kuruluş yıldönümü törenleri ve “aşure günü” vardı. Orada Almancaya çok hakim arkadaşlara da sormayı ihmal ettim, hay aksi.
Eğer bu sözün Almanca'daki bir karşılığı yoksa “tam tercüme” yapılacaktır ki, işte o zaman durum kötü. Çünkü muhtemelen Almanlar “Yahu bu Türkler yamyam mı?” diye sormadan edemeyeceklerdir. Sonra bize “barbar” dediklerinde kızıyoruz. Bu işin şaka tarafı tabii, ciddiye almayın.
Ama şunu söylemem gerek.
Birincisi; kulağa çok hoş gelse de “Delikanlı ol ciğerini yiyeyim” sözü argodur.
Bir cumhurbaşkanı nedeni ne olursa olsun kamuya açık alanda argo kullanmamalıdır.
Şahsen böyle bir Cumhurbaşkanımız olduğu için pek gurur duyamıyorum.
İkincisi, sıkça yazdığım gibi Erdoğan dünyaya kafa tutan açıklamalarının hiçbirini, dış ülkelere karşı yapmıyor.
Konuşmalarının ana hedefi Türkiye kamuoyu.
Bu nedenle “ciğerini yiyeyim” sözü de Almanlar'a değil Türkler'e söylenmiştir.
Erdoğan her zamanki gibi dışarının bütün isteklerini yerine getirirken, içeriye sanki kafa tutuyormuş gibi görünerek arkasındaki yüzde 49'luk desteği korumaya çalışıyor.
Bunda şimdilik başarılı. Kültür ve eğitim düzeyi düşük kesimlerle parasal bütün umutlarını bu iktidara bağlayanlar bu tür çıkışlardan son derece mutlu oluyor.
Nereye kadar? Bu milletin yarısı gerçeği biliyor, öteki yarısının da bir gün aklının başına geleceğini umuyorum.

ŞAŞIRDIM

Hakaret size çok yakışıyor

Anne babamın görev yeri olan Diyarbakır'da doğdum ya, doğduğum tarihlerde yaşanmış bir olayı anne babamdan çok dinlemiştim.
Bir hoca varmış. Herkese dini telkinler ve dersler verirmiş. Ona göre her şey günahmış. Kadınların sokakta gezmesi, başlarının açık olması, hatta sinemaya gitmeleri bile günahmış.
İşe bakın ki bu hocanın karısı ve kızını bir gün sinemada görmüşler.
Yine bir toplantı sırasında müritlerden biri cesaretlenip “Hocam, eşiniz ve kızınız sinemada görülmüş ne diyorsunuz?” diye sormuş.
Hoca şöyle bir bakmış, sonra gülerek “Duydum, duydum” demiş sonra da “Yakışıyor haspalara” diye eklemiş.
Erdoğan'ın küfür ve hakaretten çok yakındığı halde beğenmediği herkese ağır hakaretler yapması da aslında bu fıkra gibi olaya benziyor.
Yakışıyor ona!
En son Ermeni soykırım kararına evet oyu veren Cem Özdemir'e “kanı bozuk” dedi.
Cem Özdemir'in Ermeni kararına evet oyu vermesi hepimizi üzdü, rencide etti.
Ama “kanı bozuk” demek olur mu?
Bir kere bir Cumhurbaşkanına yakışmaz, bir devlet adamının söyleyeceği söz değil bu.
İkincisi Özdemir Türk olmakla birlikte Alman parlamenter. Ona “kanı bozuk” diye öfkelenmek yerine bugüne kadar AKP'ye olanca gücüyle destek verirken şimdi neden ters düştüğünü sorgulamak gerek.
Kısa süre öncesine kadar Özdemir AKP politikalarını desteklerken iyiydi ama değil mi?
Ayrıca Cem Özdemir'in kanı bozuksa, çok değil iki yıl önce Ermeni'lerden özür ilenmesini isteyen, yapılanın bir soykırım olduğunu söyleyen ünlü AKP'li milletvekili ve yandaş yazarçizerlerini nereye koyacağız?

BAŞIMDAN GEÇENLER

İktidar İstanbul Erkek Lisesi'ni de bitirme yolunda

İstanbul Erkek Lisesi dün 132'inci kuruluş yıldönümünü “Aşure günü” törenleriyle kutladı.
Neredeyse 50 yıl öncesinden mensubu olduğum okulumun bu yılki törenleri çok hareketli geçti.
Çünkü kendine benzetemediği ya da kendinden olmayan her yere el atan ve perişan eden iktidar zihniyeti İstanbul Erkek Lisesi'ni de kuşatmış durumda.
Önceki gün okulda mezuniyet töreni vardı. Törende AKP'nin atadığı müdür Hikmet Konar konuşurken bu yıl mezun olan öğrenciler hep birlikte ayağa kalktılar ve müdüre sırtlarını döndüler.
Öğrenciler okulda Atatürk ilke ve devrimlerinin unutturulmaya çalışıldığını, müdürün AKP ilçe başkanı gibi çalıştığını, okulu dinci dernek ve vakıfların faaliyet alanı haline getirdiğini belirterek “son dakika” protestosu yaptılar.
Aynı protestolar dünkü Aşure gününde de sürdü. Öğrenciler, müdürün korkarak gelemediği törenlerde “Yandaş değil çağdaş idare istiyoruz” pankartı açtılar.
Törene gelemeyen müdürün “Öğrenci konuşmasın” talimatı binlerce eski mezunun protestoları sonucu yerine getirilemedi ve bir son sınıf öğrencisi bütün şikâyetlerini dile getiren müthiş bir konuşma yaptı.
Öğrencilerin demokrasi ve özgürlükler için yaptıkları gösteri elbette herkesin beğenisi kazandı ancak hepimizin içine “Eyvah okulumuz elden gidecek” korkusu da düştü.
Çünkü biliyoruz ki iktidar zihniyeti ahlak, namus ve vicdan açısından güçlü değil.
Ahmet Davutoğlu ve Feridun Sinirlioğlu'nu da mezun eden bu okulun üzerine iktidarın bundan sonra bir kâbus gibi çökmeleri kimseyi şaşırtamayacaktır.
Dün okuldan ayrılırken bütün mezun ve mensupların aklında bu vardı. Ortak karar ise “Ne olursa olsun okulun arkasında durmalı hepsi pırıl pırıl olan çocuklarımızı korumalıyız” şeklindeydi.
İstanbul Erkek Lisesi Türkiye'nin en güzide eğitim kurumlarından biridir. İktidarın karanlık zihniyetinin kurbanı olmamalıdır.

BUNU YAZMAK GEREK

Şantaj politikası yüzde 49'u yerinde tutmak için

Saray her fırsatta yabancı ülkelere karşı kükrüyor.
“Eyyy” diye başlayan konuşmalarına çok alıştık Erdoğan'ın.
Bu “eyyy'li” konuşmaların temel özelliği yabancı ülkelere yönelik tehdit ve hakaret hatta şantaj biçiminde olması.
Almanya'nın Ermeni soykırımı tanıyan Meclis kararı alması Erdoğan'ı çok sinirlendirmiş olmalı ki “Sizi sorunlarınızla baş başa bırakırız” dedi.
Dinleyen AKP'lilerin çok hoşuna gidiyor bu söylem.
Peki, ne demek istiyor Erdoğan?
Diyor ki; “Eyyy batı mültecileri biz tutuyoruz, açarız kapıları görürsünüz gününüzü.”
İyi de, bunu Ermeni tasarısı geçmeden söylemek gerekmiyor muydu? Şimdi bu şantajı yapınca Almanya aldığı kararı geri çekmeyecek ki.
Aslında Erdoğan bu sözleri Almanya'ya söylemiyor. Hedefi Türkiye'de kendisine oy veren yüzde 49.5'tur.
O yüzde 49.5 sarayın bu sözlerini “dik durmak, boyun eğmemek, Türkiye'nin hakkını korumak” olarak algılıyor.
Erdoğan'ın gerçekten bir dünya lideri zannediyor ve oyunu güle oynaya veriyor.
Bilmediği Türkiye'nin aslında duvara çarptığı. Onu anladığı gün ne olacak çok merak ediyorum.

KOMİK

Sürü psikolojisine kapılmışlar

İktidar partisinin “Genel Başkan değiştirme” müsameresinde yaşanan tablo hala gözümüzün önünde.
Başta başbakanlığa konulan Binali Yıldırım olmak üzere tüm AKP'liler hazırolda bekliyordu.
Söz konusu olan İstiklal Marşı'nın okunması ya da şehitler için saygı duruşu değildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKP Genel Kurulu'na bir mesaj göndermişti, o mesaj okunuyordu ve bütün AKP'liler ayağa kalkıp hazırol durumuna geçmişti.
O fotoğraflara bakarken açıkçası içim cız etmişti. Kendi kendime “Acaba anlı şanlı AKP'liler bu fotoğrafa bakarken üzülmüşler midir, acaba içlerinden utanan biri çıkıp da ne yaptıklarını sorgulayacak mıdır?” diye geçirmiştim içimden.
Günlerce hiç ses çıkmadı AKP'den. Hatta tam tersine “Ne güzel oldu” diyenler bile çıktı.
Sonunda biri utanmış olmalı ki bir şeyler söyleme ihtiyacı duydu.
Mehmet Ali Şahin mesajı ayakta dinlemenin yanlış olduğunu bunun kendisini de üzdüğünü, bir daha böyle bir olayla karşılaşmak istemediğini söyledi. Şahin daha sonra herkesin neden ayakta durduğunu da anlattı.
Meğer Bekir Bozdağ ayağa kalkınca biraz sonra parti başkanlığına oturtulacak olan Binali Yıldırım ayağa kalkmış. Onu gören “Haruncu-Karuncu” adam Numan Kurtulmuş da kalkmış, onları görenler birer ikişer kalkınca, herkes mecbur kalmış ve ayağa kalkmış.
Yani tam bir sürü politikası.
Söyleyince kızıyorlar ama ne diyeyim, kendileri itiraf ettiler, yapacak bir şey yok.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Aydın Ayaydın artık rahatlamıştır

Tayyip Erdoğan'ın üniversite diploması konusunda bugüne kadar tek inandırıcı açıklamayı CHP'nin eski milletvekillerinden Aydın Ayaydın yapmıştı. Birkaç yıl önce diploma konusu yine gündeme geldiğinde Profesör doktor olan Aydın Ayaydın “Tayyip bey benim öğrencimdi” demişti.
Ayaydın Erdoğan'ın çok başarılı ve dikkatli bir öğrenci olduğunu da belirterek “Sık sık sorular sorardı, benden de tam puan almıştı” diye açıklama yapmıştı.
Diploma konusu daha sonraki zamanlarda gündeme geldiğinde AKP yandaşları ortaya inandırıcı bir belge koyamadıkları için “Biz gidin diploma konusunu CHP milletvekiline sorun” diye üste çıkmaya çalışırdı.
Ayaydın gerçekten Erdoğan'ı öğrencilik yıllarından hatırlıyor mu? Koca profesör doğruyu söylemeyecek değil herhalde, ama hafızasının mükemmel olduğu gerçeğini de bir kenara bırakamayız.
Çünkü Erdoğan'ı Ayaydın'dan başka hatırlayan tek öğretim üyesi çıkmadı.
Haydi, öğretim üyeleri her öğrenciyi hatırlamaz belki, Erdoğan'ı hatırlayan tek sınıf veya dönem arkadaşı bile yok.
Demek ki Ayaydın'ın dikkatini çekmeyi beceren Erdoğan başka kimsenin hafızasında yer etmemiş.


https://twitter.com/can_atakli_