HAYAT HESABA KİTABA PEK GELMİYOR!

HAYAT HESABA KİTABA PEK GELMİYOR!

Amaç dize getirmekse, bazılarını getirdiler. Nasıl mı? Giriş tümcesinin altını bir ev ödevi sayıp siz de doldurabilirsiniz! Ama başlığı ben bulduğum için öncelik sırası benim!

Hayat bir bakıma rastlantı demek, hesaba gelmese de kitaba geliyor, ya da birileri tarafından kitabına uyduruluyor. Örneğin insanın en çok gereksinim duyduğu şeylerden biri özgürlükse onu arıyor. Bulamayınca daha sıkı arıyor, bir bakıyor ki elinden alınmış, ya da kitabına uydurulmuş.

Yine insan cehalete, gericiliğe, yobazlığa, kurnazlığa, liyakatsizliğe, görgüsüzlüğe, yapılan yatırımların verdiği sonuçları görünce yeter demek istiyor. Bir bakıyor ki atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş. Kıvranıp duruyor.

Hesaba kitaba getirilenleri sürdürürsek;

Kız çocuklarının okullaşması azalmış. Liseyi bitirmeden ayrılma oranı yüzde 35’e varmış. Eğitimde bilimsellikten uzaklaşılmış. Tüm müfredat programları çağdaş normlardan uzaklaşıp dinselleşmiş. Her bakan değişikliğinde sistemde değişmiş. Eğitim kadrolarında bilgi ve liyakat dışlanmış. Proje okul adı altında köklü okulların içleri boşaltılmış. Sonunda ne mi olmuş? Matematik bilmeyen, kendi dilini konuşup yazamayan, soyut düşünemeyen ve sormayan, sorgulamayan bir gençlik yetişmiş.

Biz artık kimsenin kimseyi dinlemeye vakti de sabrı da olmadığı bu ortamda herkesin herkese bağırdığı bu dönemde, gücü yetenin üstte kaldığı ülkemizde sert bir ülkede, daha da sert yöneticilerimizle birlikte gül gibi geçinip gidiyoruz! Gücü gücü yetene dedikleri şekilde bir bilinmeyene doğru ve de tepe taklak!

Ülkenin bu koşullarına dayanamayarak gitmek isteyenler çok. Oysa insanın memleketi onun sığınağıdır. Ona manevi sıcaklık verir, limanıdır, sarıp sarmalayanıdır, kıymetlisidir, kendi çapaladığı bahçesidir. Ancak mutsuzluk, belirsizlik, yarınsızlık insanları arayışa iter.

Tam da burada her şeyi bilen ve her şey ondan sorulan AKP önderine sormak gerekir. Bu ülkede yüzde 30’a varan işsizlik yapılan toplantılarda işverene bağırarak çözülür mü? Ağanın eli tutularak(!) herkes işyerine üç beş alsın denilerek, patrona akıtılan fonlarla, daha doğrusu emir komutayla işsizlik nasıl çözülür?

Yıllardan beri ülkemizde ağırladığımız Suriyelilere şimdi de 550 bini bulan üniversite kontenjanı ayırarak iş bulamayan eğitimli işsizlere yenilerini katmak sorunu daha da katmerleştirmez mi?

Kendi topraklarımızı çöle çevirdiğimiz için teee Sudan’da 99 yıllığına 8 milyon dönüm arazi kiralayıp, örnek bir çiftlik yapacak ve orada pamuk, soya, ay çiçeği, susam, buğday, mısır, şeker kamışı, bakla, domates, patlıcan, salatalık ve biber üretimi yapacakmışız. Merak edilen şu? Sudan’daki araziye üniversitede okuttuğumuz Suriyeli gençleri mi yollayacağız? Yoksa Sudanlı gençleri davet edip tarımsal eğitim mi vereceğiz? İlgili kurum ve kuruluşlar açıklarlarsa anlar ve anlatırız…