NİYE mi YAZDIM? KADINLAR ADINA TEŞEKKÜRLER BÜYÜK ATATÜRK!  DEMEK İÇİN…(2)

NİYE mi YAZDIM? KADINLAR ADINA TEŞEKKÜRLER BÜYÜK ATATÜRK!  DEMEK İÇİN…(2)

Nerde kalmıştık? Ha niye mi yazdım? Biz kim miyiz sorusunu soranları, hep susan ve içine gömmek zorunda kalanları, kim olduğunu neler yaşadığını gizleyenleri anlatmak için yazdım.

Yığınla sorumuz- sorunumuz varken gülümseyerek “iyiyim” diyenleri tanıtmak, bunca sorunla yüzleşirken sesini duymadıklarımızın sesini duyurmak, bir türlü dinmeyen ve kabuk bağlamayan yaralarımızı sarmak ve suskun olanların sesi olmak için yazdım...

Çocuğunu yitiren annenin ağlayarak; “O gitti, nefesim, ruhum, bayramlarım, sevinçlerim, gülüşlerim, hayatım yarım kaldı” sözüne ağlarken, anne sevgisinin sınırsızlığını, hiçbir zaman diliminin anne- evlat için yetmeyeceğini bilenler için yazdım.

Trafik kazasında ölen oğlunun ellerini bağışlayan annenin; “Oğlumun kolları nakledilen o gençten tek isteğim, sevdiğinin elinden tutup bize gelsin, ellerine dokunayım yavrumun!” şeklindeki yüreği közleyip, gözleri yaşartan sözlerini duyurmak için yazdım.

Niye mi yazdım? Evde, tarlada, işyerinde, yatılı okulda, aile içinde tacize uğrayan, çocukluğunu yaşamadan anne olanlar arttıkça, biz bu soruyu daha çok masaya yatırmalıyız diye yazdım…

Dünyayla, hayatla derdi hesaplaşması olan yazar ve konuşur ya! Ben de öyle yaptım. Dünyanın farklı ülkelerinde kadın yüzleriyle tanışırken bazı karakterler de hiç zorlanmadığımı, fazlasıyla tanıdık ve bizden olduklarını gördüğüm için yazdım…

Kadınlarla ilgili hiçbir sıralamada üst sıralarda olmadığımızı bildiğim için yarınlara bir belge kalsın diye yazdım. “Çocuktan gelin olur mu? Çocuktan anne olur mu?” sorusuna yanıt aramak için yazdım. Otobüs durağında bebeğinin eli yandığı için ağlayan çocuk annenin gözlerindeki acıyı yansıtmak, orada ağlayanın anne değil iki çocuk olduğunu unutmamak-unutturmamak için yazdım…

Kadınlar ağlar geceler dinler derler ya!
Çocukluktan genç kızlığa geçiş nasıl bir süreçtir nasıl bir sancılı dönemdir bilen bilir ya!
Yazmak ve konuşmak yapılanlara hayır demenin bedelini baştan göze almaktır ya!
Cemal Süreya; “Bir kadını ortadan ikiye bölün. Yarısı annedir, yarısı çocuk” der ya!
 
Niye mi yazdım? Tüm bu sözlerin altını bir kez daha çizmek için yazdım. Her türlü bağnazlığa ve baskıya karşı, yüreğimize yürek, sesimize ses katan en büyük sese, Büyük Atatürk’e bir kez daha teşekkür etmek için yazdım…

Niye mi yazdım? Sevgi dolu yüreğine sorumluluk ve özveriyi yerleştiren kadınlara ve STÖ’lere teşekkür etmek için yazdım. Bütün eğitimini devletin kurumlarında alan, Cumhuriyet’in eli öpülesi öğretmenlerinin elinde yetişen biri olarak, dünyanın neresine gittiysem hiç eksiklik duymadığımı özellikle vurgulamak, daha doğrusu o kuşağa duyduğum minnetin altını çizmek için yazdım…

Sonuç olarak sıkça sorulan; “Niye en çok kadınları yazdınız?” sorusunun yanıtı hem kısa hem uzun benim için. Öncelikle kadınların hatırı büyük, kadınların sorunu büyük olduğu için yazdım. İkincisi bir Cumhuriyet kadını olarak durumdan vazife çıkarmak,  kadın sorunlarını ciddiye almak, önceliklerimi değiştirmek, özel hayatımdan çalmak, edebiyata- sanata, okumaya- araştırmaya- yazmaya ilgi duymak olmazsa olmazım olduğu için yazdım…

“Cennet anaların ayağının altındadır” sözünden yola çıkarak cinnet hali de erkeklerin elinin ya da beyninin altında mıdır? Diye sormak için yazdım…

Başkanlık sevdasından vazgeçilirse, ülke kadınıyla, genciyle, eğitimiyle sarıp sarmalanırsa ne çok şey değişir diye düşündüğüm için yazdım…

Son söz: “Gitme! Dönmezsin Dedi Annem” adını taşıyan kitabımda özetle ne mi var derseniz ki deyin lütfen? Aşk, ayrılık, bağlılık, aldatılma, çekilen sıkıntılar, özveri, hayatta kalma- ayakta kalma çabası, kısaca kadınların ortak paydası ve ortak çilesi var derim. Pek çok kitaba imza atmış bir yazar olarak, beynimin ve yüreğimin bir köşesinde hep duranları kâğıda dökerken yazmayı değil konuşmayı yeğlediğimi de özellikle vurgulamak isterim…