USTALARA SAYGI ve ZEYNEP ORAL!

USTALARA SAYGI ve ZEYNEP ORAL!
 

Beşiktaş Belediyesi 27 Mayıs 2017 Cuma günü Faruk Şüyün yönetimindeki “Ustalara Saygı” etkinliklerinin 150’nci bölümünde Zeynep Oral’ı ağırladı. Ama ne ağırlama! 
 

İnsanın yüreğini içine alan, “işte budur” dedirten, şaşırmak ne kelime, 12’den vuran ve yerinde mıhlayan geceye ait ayrıntıları bir köşe yazısına sığdırmak zor olsa da emeğe saygı adına tüm sınırları zorlayacağım! Hani derler ya!

“Ben sana gelmezsem sen bana gel”  o geceye herkes geldi ve herkes Zeynep Oral’ı yürekten sevgiyle sarıp sarmaladı. Salonu dolduranlara da kendilerine tutulan aynada ekilenlerin nasıl biçildiğine, yazılanların ve yapılanların nasıl kök saldığına tanıklık etmek kaldı!
 

Ünlü rejisör Tarkovski; “Dünya mükemmel olmadığı için sanat var” der. Bu sanatsal geceye katılanların ortak kanısı şu oldu;  Umut kıran gidişat içinde ve bu soluksuz ortamda bu gece sanat ve emek adına yapılanlar, söylenenler soluk almamıza, ülkenin iç acıtan gündeminden bir an için uzaklaşmamıza yaradı, adeta antidepresan etkisi yaptı!

Alkışların kesilmemesi, gecenin belleğimizdeki izinin uzun süreceğinin işareti idi. Tiyatro yazarlarının, sanatçıların, sanatseverlerin, dostlarının, meslektaşlarının, halkın doldurduğu salonda yer bulamayanların saatlerce yerde oturmaktan hiç yüksünmedikleri bir gece idi!
 

Tören boyunca salonu dolduranlar;  bazen sahneden salona akan, bazen salondan sahneye uzanan muhteşem dostluklara, saran- kavrayan- kucaklayan sözlere, iyi bir gazeteci, güçlü bir kalem, dirençli bir savaşçı ve 7 torun sahibi bir babaannenin ne kadar sevildiğine ve ne kadar genç olduğuna tanık oldular. (Tanrı, Zeynep Oral’ı eline bir kalem verip özene bezene yaratmış belli!)
 

Biz salonu dolduranlar, Fazıl Say’dan Chopen’in “Nocturne”lerini dinleyip kendimizden geçtik, Genco Erkal’dan “Nazım Hikmet” şiirlerine doğru yol aldık. Soluklanmadan Zuhal Olcay’ın A. İlhan’ın “Ayrılık sevdaya dâhil” şarkısı eşliğinde uzaklara, gençlik yıllarımıza dalıp gittik. Soprano Aylin Ateş’e doyamazken Meltem Ünel’in muhteşem Fransızcasıyla yorumladığı parçaya takılıp kaldık. Sağımda Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, solumda Demet Taner, yanımda Ümit Zileli, yanı başımda Mine- Ali Sirmen, Gülriz Sururi, Suna Keskin’le izledim Zeynep Oral gecesini.
 

Yetmedi! Yeter mi?  Karşımda Yekta Kara’dan Sezen Aksu’ya, Zülfü Livaneli’den Joan Baez’e, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e, Ali Poyrazoğlu’ndan Mine Kırıkkanat’a, Yazgülü Aldoğan’dan Nazan Moroğlu’na, Nazım Alpman’dan bazen utanıp, bazen duygulanan Zeynep Oral’a uzanan ustalar, yazarlar ve yıldızlar geçidinde rüya gibi, düş gibi bir gece geçirdik…
 

Şimdi gel de müzik, şiir, söz, anı, duygu, düşünce ve dostluğun hâkim olduğu bu gece için burada, bu sınırlı yerde, bir köşe yazısında bir şeyler yaz. Üstelik ne yazılsa az kalır, eksik kalır düşüncesiyle! Bu emek dolu, derinlik dolu, vefa dolu, dostluk ve dayanışma dolu geceden sayıları 200’e yaklaşan üniversitelerimizin, sayılarını bilmediğim anlı şanlı uzmanlarımızın, sayılarını merak dahi etmediğim siyasi aktörlerimizin alacağı ne çok ders var aslında! Hele de iktidarın “Avrupa Kültür Sanat Projelerinden” çekilme kararı aldığı bugünlerde ve giderek çölleştirdikleri sanat ve kültür dünyamızda…
 

Kısa notlarla konuşulanların altını çizmeden geçemem. Fazıl Say; “Zeynep Oral, kültür ve sanat dünyamız için önemlidir, özeldir, o nedenle buradayız,  onun için bir aradayız” derken tüm salonun duygularını dile getirdi. Yıllardan beri yaptığı seçimlerle bu işin ustası olduğunu kanıtlayan Faruk Şüyün, Zeynep Oral’a ne hissettiğini sorunca yanıt gecikmedi; “Dünyanın en zengin insanıyım. Çok mutlu, çok sevinçli, çok heyecanlıyım. Fazıl Say benim için çaldı, bu muhteşem konser benim içindi” dedi. Ekrandan seslenen Zülfü Livaneli; “Zeynep Oral, demokrasi ve insan haklarını savunanların hep yanında yer aldı” derken, Ali Sirmen; “Ben Zeynep’i Paris’te tanıdım. Küçücük bir kızdı, hangi kahvede gördüm hatırlamıyorum Ama unutulmaması gereken kahve değil Zeynep’ti” diye konuştu.
 

Yekta Kara; “Hangi özelliğini sayayım! Bu ülke için yaptıklarına zaman yetmez. Haklarını nasıl öderiz yüreğim seninle” şeklinde duygularını dile getirirken, salona giren Ali Poyrazoğlu; “Bugünlerde herkes nereye tüyelim diye düşünürken ben Jamaika’yı tercih ettim! Sizlere oradan sesleniyorum! Zeynep Oral aslında bir işkencecidir, onu tüm galalara sürükleyerek, kocasının hayatını karartmıştır” deyip tüm salonu kahkahaya boğdu.
 

Burada söze giren Zeynep Oral; Sevgili eşim Ahmet Oral’a teşekkür etmek isterim. O bana önce yapacağım her şeyin en iyisini yapmayı öğretti. Bu program için Faruk Şüyün bana geldiğinde kimlerle konuşmak istersin, ya da seni kimler anlatsın diye sordu. Aklıma Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Haldun Taner, Abdi İpekçi, Abidin Dino geldi. Sonra o güzel insanların artık aramızda olmadığını anımsadım. Bu gece bana bir ego patlaması yaşatıyorsunuz ve ben bu rüyadan uyanmak istemiyorum” diyerek duygularını ifade etti…
 

Nazan Moroğlu;  “Keşke bir gün köşende kadınlar eşit birey olma mücadelesini kazandı, Atatürk’ün gösterdiği hedefe ulaştı!” diye yazsan dileğindi bulunurken, telefonla bağlanan Müjdat Gezen; “Sevgili Zeynep, seni yürekten kutluyorum, keşke orada olsaydım” diye selamladı. Halil İbrahim Özcan; “Zeynep Oral, bizim kuşağın ışığı olan ve bizi hayata bağlayan bir sestir” diye konuştu. Gülriz Sururi; “Her yol sana çıkıyor, bana söyleyecek söz kalmadı, en çok da sizinle geçirdiğimiz yılbaşını özlüyorum” dedi.
 

Gecenin bir başka sürprizi ise Sezen Aksu’nun önce sözüne, sonra sesine yansıttıkları idi! “Sana cesaretin için, duruşun için, yaptıkların için teşekkür ediyorum” deyip;“Zeynebim Zeynebim allı Zeynebim, üç köyün içinde şanlı Zeynebim” şarkısıyla salonu çınlattı. Söz sırası Mine Kırıkkanat’a geldiğinde; “Zeynep Oral, uğurlu bir insandır, hayatı vefa ve dostluk özerine kurulmuştur. Bizim bütün sorunumuz Zeynep gibi bin kişinin olmayışıdır. Ne yazık ki bir tane Zeynebimiz var onu çok yaşasın” dedi.
 

Perdeden seslenen Joan Baez; “Sen bana Nazım Hikmet’in şiirlerini öğrettin, güce karşı sesimizi yükseltmek müzisyen olarak benim, gazeteci olarak senin işindi. Ben bu gece senin yanında değilim ama şarkılarımı senin için ve içerdeki gazeteciler için okuyacağım”  diyerek “Sivil Halklar” şarkısını okudu. Bitmesini hiç istemediğimiz gecenin sonuna gelindiğinde bazen gülen, bazen ağlayan, bazen utanan Zeynep Oral; “Beni biraz önce Silivri’deki arkadaşlarımın avukatı aradı. Güray Öz bana şu notu iletmiş; ‘Bu gece orada olmak, çok hak ettiğin alkışlara katılmak isterdim’ deyince salonda alkışlar uzun süre dinmedi…
 

Kapanış konuşması için artık söz torun Maya Oral’da idi;  “Biz ona Zeyno deriz. O muhteşem bir aşçı, 100 kelimeyi tek kelimeye sığdıran bir yazar, tüm ailemizi birleştiren babaannem, hiç yorulmayan bir araştırmacıdır. Zeyno, benim rol modelimdir. Bize çocukluğumuzda hep kitap alırdı, niye oyuncak almadığı için kızardık içimizden, şimdi anlıyoruz ki o bizim geleceğimize yatırım yaptı o. Hepinize katıldığınız için çok teşekkürler.” Maya Oral, aile adına konuşmuş ve metni daha önce Zeynep Oral’ın tüm ısrarlarına rağmen ona göstermeyerek güzel bir sürpriz yapmıştı…  
 

Benim duygularıma gelince; 300 kişilik Akatlar Kültür Merkezi’ni tıklım tıklım dolduranların nefessiz izlediği, yer yer duygulanıp, yer yer gülüp, ama hep alkışladığı bu geceye hâkim olan nedir diye sorarsanız? Müthiş bir vefa, hak edilmiş bir itibar derim. Yetinmez sözü şöyle bağlarım; yeteneğiyle, yaratıcılığıyla, kendine özgü duruşuyla, eşsiz birikimiyle, ilkelerinden hiç ödün vermeyen kimliğiyle, hep niteliği kollamasıyla, sonsuz çalışkanlığıyla huzurlarınızda Zeynep Oral derim…
 

Önemli Not: Üzgünüm, üzgünüz. Ardı arkası kesilmeyen şehit haberleriyle, hele de son helikopter kazasında yitirdiğimiz Kato kahramanlarımızla ülkemizde, evlerimizde yas var. Kumpas, Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Fetöcülükle suçlayıp, her türlü oyunla kışlasından uzaklaştırılıp, çeşitli senaryolarla görevinden alınıp, sonra da “pardon” denilen Songül Yakut Albay yok artık…
 

8 yaşında babasız kalan, askerlik mesleğini seçen, o zorlu yollardan büyük mücadeleler vererek geçen ve erkek bir çevrede başarıyla yükselen Albay Songül Yakut yok artık. Ülkemizin ilk kadın ilçe Jandarma Bölük Komutanı olarak Beypazarı’na atandığında söylediklerini unutamadım; “Ülkenin değişen çehresiyim. Hem disiplinli, hem makyajlıyım. Mesleğimi seviyorum. Geldiğim noktayı Atatürk’ün bize sunduğu kadın haklarına borçlu olduğumu hiç unutmuyorum.” Biz kadınların gururu, yurtsever, Atatürkçü, pırıl, pırıl 41 yaşındaki Songül Yakut Komutan yok artık…
 

Kaza kırım raporuna göre; “Yüksek gerilim hattını fark eden sistem helikopterde yokmuş!” Bu kadar basit yani! 13 can ve alınmayan bir önlem!
 

Unutanlar ve normal bulanlar! Albay Songül Yakut ve 12 silah arkadaşı yok artık! Kato Kahramanlarına bir özür borcumuz yok mu?