MÜFREDAT MÜCADELESİ İÇİN ÖNERİLER

MÜFREDAT MÜCADELESİ İÇİN ÖNERİLER
 

Müfredat neden fırsat?
 

Bu müfredat milleti, milli devleti bölüyor ve Atatürk, insanlık ve kadın onuruna karşıttır. Yeni müfredat fırsattır. Neden fırsat?
 

1) Müfredatlar bu eğitim-öğretim yılında sadece 1., 5., 9. sınıflarda uygulanacak. Dolayısıyla diğer sınıfların ders kitaplarının yazımı için 3 yıllık bir süre var. Bu 3 yıllık sürede Cumhuriyet karşıtı ders kitaplarının yazımı önlenebilir.
 

2) Müfredat, ateistinden şeriatçısına toplumumuzun % 95’inden fazlasını kazanabileceğimiz bir durum ortaya çıkmıştır. “Huzur ve birlik içinde yaşama” amacı üzerinden milletimiz ikna edilebilir. Bizde birçok kişi şeriatı tecavüzcünün, hırsızın elinin kesilmesi gibi birkaç örnekle sınırlı anlıyor. Örneğin öğrencim hırsızın elinin kesilmesi için şeriatı istemişti. Ona “senden başlayalım, kopya çekiyorsun, emek hırsızlığı” dediğimde “o başka” demişti. Milletimize “boş ol” denerek hakim önüne çıkmadan erkeğin karısını boşamasını, dul kalan kız çocuk sahibi kadının, yeni eşiyle zifaf yaşamadıysa kızını yeni eşinin nikahlayabileceğini, dinden çıkanın öldürülebileceğini, hırsızın el-ayaklarının çapraz kesileceğini anlatıp ikna edemezsiniz. Bu kadar kadın onuruna, insanın yaşama hakkına müdahale eden ifadeler sindirilmez. “Ama dinde varmış” diye yanıt verecek olanlara “peki sen normal görüyor musun” diye sorduğumuzda büyük çoğunlukla “hayır” yanıtı alacağız. Kendi safımıza çekemesek de tarafsızlaştıracağız.
 

3) Münferit denen durum kalmıyor, resmiyete biniyor. Askılı, şortlu kadına saldırı “münferit” gösterilemeyecek Artık 18 milyon öğrenciye millet, milli devlet, cumhuriyet, Atatürk, insanlık ve kadın onuruna düşman ifadeleri içeren kitaplar okutulacak. “Kişisel (münferit)” diye sunulan konuları ders kitaplarına dayandırarak milyonlarca öğrencinin IŞİD yöntemleriyle yetiştirildiğini ve bunun resmi olduğunu anlatabileceğiz. Örneğin “boş ol” sözüyle karısını boşayan adamın, 2 kadınla evlenmek isteyenin, şortlu kadına saldırının hiç de kişisel mesele olmadığını, ders kitaplarındaki ifadelerin buna yol verdiğini daha rahat anlatacağız.
 

Dikkat edilecek hususlar
 

Bu bakımdan müfredatlar iktidara yürümenin fırsatıdır. Yalnız bazı noktalara dikkat edilmelidir.
 

“Bu müfredat gericidir, laiklik karşıtıdır” gibi pankartlar asılmamalıdır. Bildirinin en başına yazılmamalıdır. Laiklik, üzerinde tanım birliği yapılamayan bir kavramdır. Kimine göre din düşmanlığı kimine göre dinin özgürce yaşamasının garantisidir. Bu iki uç arasında yüzlerce tanım yapılmaktadır. Bu sebeple “laik eğitim yok ediliyor” demek, hem kafa karışıklığını gidermiyor hem de milletimizi kazanmada ve meseleyi net ortaya koymada yeterli değil. Hele ki “gerici eğitime hayır” diye dövize yazmak, o an sokaktan geçen dindar insanı “beni dinimden dolayı mı gerici görüyorsunuz!” düşüncesine itebilir. Müfredatlar ve ders kitapları milleti, milli devleti bölüyor ve Cumhuriyet’e, Atatürk’e, laikliğe, kadına, insan onuruna düşmandır. Laikliğin bu başlıklarla bağlantısını kurarak anlatmak lazım. Daha açık ifadeye laikliğin hayata yansıyan yönleri. Örnekleri yukarıda verdik. Zaten laiklik diğer kavramların da temelidir. Dolayısıyla laiklik, tek başına kavram olmaktan ziyade millet, milli devlet, Cumhuriyet, Atatürk, kadın, insan onuru, vb bağı kurularak,  bunlarla temel oluşturduğu, laiklik olmazsa bunların da yok olacağı belirtilerek açıklanmalıdır. Deyim yerindeyse laiklik diğerlerinin içinde yedirilmelidir. Böylece hem derdimizi hem de laikliği daha iyi anlatacağız.
 

“Atatürksüz müfredat istemiyoruz” söylemi derdimizi iyi ifade etmekle beraber bireysel konuşmalarda Atatürk’e kitapta yer verilmediği değil, Atatürk’ün ve Atatürk döneminin hedef gösterildiği (1909 darbesi denerek Atatürk’ün darbeci iması, Şeyh Sait, Kubilay Olayı, Atatürk’e suikast, İstiklal Mahkemelerinin farklı bakışla tartışılacağının söylenerek devrimin hedefe konması, 1 ve 2. Meclisin (halifeliği, saltanatı kaldırdı, cumhuriyeti kurdu, tevhidi tedrisatı kabul eden Melisler bunlar) yönetim ve temsil gücünün bugünle karşılaştırılarak verilmek istenmesi) söylenmelidir. Atatürk’e soldan eleştiri getirenlere Atatürk ilkelerinin (özellikle laikliğin) Cumhuriyetin, insan onurunun temeli olduğunu, emperyalizme direnebildiğimizi söyleyelim ve Cumhuriyetin bu ilkeler üzerinde ayakta durduğunu, aşacaklarsa ancak bu ilkeleri savunmak gerektiğini belirtelim. Pankart, döviz düzeyinde derdimizi daha iyi ifade etmek üzere “Milleti bölen, Cumhuriyete, insanlık ve kadın onuruna, Atatürk’e düşman müfredata hayır” gibi sloganlar üretilmelidir.
 

Toplumsal mücadeleyi büyütmek için kitle örgütleri ve meslek kuruluşları (ADD, CKD, ÇYDD, sendikalar, barolar, veli dernekleri, vb) ortak mücadele yöntemleri geliştirilmelidir. Yukarıda açıkladığımız üzere “Laik eğitim platformu”, “Bilimsel, laik, çağdaş, eğitim meclisi” gibi yetersiz ve birleştirmeyen, slogan düzeyinde kalan platform/Meclis/Komite adlar, birliktelikler doğru değildir.  “Milli Eğitim Meclisi”, “Milli ve Atatürkçü Eğitim Meclisi/Komitesi”, “Cumhuriyetçi Eğitim Meclisi” adları düşünülmelidir.
 

Bu Meclis/Komite, Milli Eğitim İl Müdürlüğü ve her hafta her ilçede 1 okul önünde basın açıklamaları yapmalı, imza masaları açmalı, okul-aile birliklerine, velilere eğitim ve müfredat üzerine seminer vermeli, panel ve sempozyumlar düzenlemelidir. Eski ve şimdiki milletvekilleri, Köy Enstitülüler, yazarlar, sanatçılar ile toplantılar düzenlenerek basına yansıtılmalıdır. Dahası milli müfredat yazımını da planlamalıdır. Böyle itiraz etmenin yanında topluma seçenek de sunmuş olacağız.
 

İl merkezli meclisi/platformu kurduktan sonra bu oluşum yürütme kurulu üyelerini görevlendirerek ilçelerde planlama yapmalıdır. Yılbaşına kadar plan yapılabilir.
Mücadelede değerlendirilmesi için “Laikliği Doğru Anlamak” kitabım müfredatın bir kısmını içermektedir. Önümüzdeki ay çıkacak eğitim kitabında müfredat detaylı ele alınmıştır.

Tarihçi-Yazar Mustafa Solak

https://twitter.com/karahuseyinler