PKK da “GÜVENLİ BÖLGEYİ” PEK SEVDİ!..

PKK da “GÜVENLİ BÖLGEYİ” PEK SEVDİ!..

Gülmekten öldüm vallahi!..

Biliyorsunuz, ABD Başkanı Trump, o terbiyesiz mesajında Türkiye’yi tehdit ettikten sonra, Fırat’ın doğusunda 20 mil derinliğinde “Güvenli Bölge” kurulması gerektiğinden söz etmişti...

Bizim en büyük Türk Büyükleri hazmedilmesi pek kolay olmayan tehdidi görmezden gelmiş, asrın liderimiz Trump’la telefon görüşmesi yaptıktan sonra “çok güzel anlaştık” mealinde bir açıklama yaptıktan sonra şöyle demişti:

-Güvenli Bölge zaten bizim fikrimizdi, TOKİ ile orada çalışmaya, evler kurmaya, yaşam oluşturmaya hazırız!..

Ben de Türk filmlerindeki “kırmızı panjurları, çiçekli perdeleriyle” mutlu ev hayallerine benzeyen TOKİ projesini sizlerle paylaşmıştım... Gelelim beni gülmekten öldüren habere; Türkiye ile ABD’nin paylaşamadığı “Güvenli Bölge” projesine kim destek verdi biliyor musunuz?

-Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik güçleri, yani SDG!..

Siz kısaca PKK diye de okuyabilirsiniz!.. SDG’nin sözcüsü muhterem okuyanın gözlerini yaşartacak şu açıklamayı yaptı:

-Birlikte yaşayan tüm mezhep ve etnik grupların kıyımdan korunmasını garanti altına alacak bir şekilde kurulacak bir güvenli bölgeye tüm destek ve yardımı vermeye hazırız!..

Tabii, bir ufacık ricaları da vardı:

-Yabancı müdahaleyi engelleyecek uluslararası güvencelerin verilmesi kaydıyla!..

Kimdi yabancı güç? Haliyle Türkiye tabii!.. Uluslararası güç de başta ABD olmak üzere kendilerine kol kanat gerecek tüm emperyalist devletler!.. Bir ufacık istekleri daha vardı:

-Türkiye ile varılacak anlaşmalarla sınır bölgelerinde istikrarın sağlanması!..

Ne güzel değil mi? Güvenli bölgenin sınırları istikrar altına alınacak; PKK da yeni devletçiği istediği gibi geliştirecek...

-Yoksa ağlamalı mıydım?!.

Kendim ettim kendim buldum!..

Önce şuna yanıt vermek gerek:

-Gelinen nokta Türkiye için bir zafer mi yoksa hezimet mi?..

Daha kısa süre öncesine öncesine kadar her Tanrı’nın günü ilan edilen “Fırat’ın doğusunu temizleyeceğiz” iddiasından, “TOKİ ile güvenli bölge imar edeceğiz” açıklamasına savrulmak neyi işaret ediyor, yanıtını bulmayı siz değerli okurlara bırakıyorum!..

Üstelik “bu işe Rusya ne diyecek?” sorusunun ilk yanıtı da Dışişleri Lavrov’dan geldi; “o bölge Suriye rejiminin kontrolüne bırakılmalıdır” dedi!.. Bizim yetkililer ise ısrarla güvenli bölgenin sorumluluğunun Türkiye’de olacağını söylüyorlar...

Böylesine görüş ayrılıkları varken, Türkiye o genişlikteki bölgede istikrarı nasıl sağlayacak, TOKİ, o “güzelim evleri” nasıl inşa edecek, bölgenin korunması için ne kadar asker gerekecek, Irak’taki yapılanmayla, Suriye’deki PKK oluşumunun irtibatı nasıl kesilecek?..

Daha çok soru üretebilirim; ancak sadece yukarıdaki yaşamsal sorulara bile yanıt var mı? Yok tabii!..

8 yıllık Suriye macerasının ardından, yüzlerce kilometrelik sınırında güven ve huzur kalmayan, Devlet Bey’in sık kullandığı sözcükle “Bekası” tehlikede olan Türkiye’nin, bu süreçte hep yanlış hesaplar yapmasının, “stratejik derinlik”, “değerli yalnızlık” martavallarıyla “sürekli kendi ayağına ateş etmesinin“ bedelidir yaşananlar!..

En büyük Türk büyükleri, hala Suriye yönetimiyle temas etmeyi, birlikte bir yol haritası çizmeyi, böylece Rusya ve İran’ın desteğini de arkasına almayı savsaklıyor; ABD’nin kuyruğunda yalan dolanlar içinde savrulup duruyor... O zaman ne oluyor peki?

-Koca bir ülke bir bataklığın içinde debelenip duruyor, yazıktır, günahtır!.

Bodrum’un yatları

Sevgili arkadaşım Sinan Özer, tam 43 yıllık Bodrumlu...

1976 yılında kapağı bu güzelim yere attı, bir daha da geriye dönüp bakmadı!.. Bu kadar yıl Bodrum’da Turizm ve yatçılıkla uğraştı, kendi markasını yarattı... 

Bodrum yat yapımcılığında, özellikle “Gulet” inşasında hep gözde bir merkezdi. Ancak geçen yıllar içinde büyük aşama kaydetti, devasa ve çok pahalı yat yapımında dünyanın ilgi çeken merkezlerinden biri olmayı da başardı

Sinan da bu işin içinde var oldu, çalıştı, çabaladı, bir diğer deyişle pişti. Sonunda deneyimlerinden yola çıkarak, Bodrum’da inşa edilen en güzel yatların şahane fotoğraflarının ve teknik özelliklerinin yer aldığı bir kitaba imza attı:

-Boats of Bodrum!

Yani Bodrum yatları... Bana da bir tane gönderdi; açtım baktım off ki offf!.. Müthiş, muhteşem şeyler... Hemen telefona sarıldım. Aramızda şu konuşma geçti:

-En büyük olanı Montigne ama ben Galileo’yu daha çok beğendim. Fiyatı nedir?

-Senin güzel hatırın için 7 milyon Avro!..

-Alayım bari!..

-Şimdi mi sarayım, yoksa adresine mi postalayalım!..

Alçak, biliyor tabii yanına bile yaklaşamayacağımızı dalgasını geçiyor!.. Şaka bir tarafa, Bodrum’un dünya klasmanında ön sıralara geçmesi hoşuma gitti. 

-Eline, yüreğine sağlık Sinan kardeşim...

https://twitter.com/umit_zileli