KAN DERYASININ MUSLUĞU!!!

KAN DERYASININ MUSLUĞU!!!

Terörün etkisi yavaş yavaş kırılıyor Türkiye'de... Dincilikten bölücülüğe kadar şiddeti kronikleştiren terör unsurları son 4 yılda yoğunlaşan operasyonlarla önemli ölçüde bertaraf edildi...

Daha 4 yıl öncesine kadar, PKK ve IŞİD meydanlarda -miting alanlarında-turistik bölgelerde- düğünlerde bombalar patlatıyor, katliamlar yapıyordu...

Hiç kuşkusuz son dönemdeki militan sızmalarına da bakılırsa, Türkiye'yi 40 yıldır şiddet sarmalında tutmaya çalışan terörün bir ucu halen yurt dışında...

İşte son dönemde eylem girişiminde bulunanlar da onlar ve içerideki sinsi hücreleri...

Kimileri IŞİD kılığında Urfa'dan Ankara'ya bomba sevk ediyor, kimileri de PKK safında infilak ettirmeye çalıştıkları patlayıcılarla İstanbul Otogarı'nda yakalanıyor!!!

Terör tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de halen kıpırdayabiliyorsa, hiç kuşkusuz bunun arkasındaki mekanizma karanlık parasal güç ve operasyonlara rağmen döndürülen sinsi çark...

Peki, terör ticareti geçmişte nasıl yürüyordu, günümüzde halen nasıl ayakta durabiliyor?..

Terörü besleyen emperyalizm!..

1980-2000 yılları arasında Hizbullah İran'dan, son 30 yıldır da PKK Irak ve Suriye'den, El Kaide ise Afganistan, Pakistan ve Irak'tan besleniyordu...

En önemli soruya gelince... Bir dönem Hizbullah'ı 20 bin kişilik vurucu güce, PKK'yı ise 20 ile 40 bin arasındaki militan düzeyine çıkartan mekanizma sadece ayrılıkçı kışkırtıcılıktan mı, yoksa dinciliğin bağnazlığın da mı besleniyordu?..

Hiç kuşkusuz terörün perde gerisindeki sarsıcı ekonomik çark, kan musluğundan beslenme sistemidir!..

Bunun son dönemlerde dikkat çeken en çarpıcı örneği de El Kaide'den IŞİD'e kadar motorize güç de oluşturan dinci terörün, neredeyse tanktan helikoptere kadar her araca ulaşarak şiddeti tüm Orta Doğu'da en etkili biçimde yaymaya çalışması...

Dünyanın en etkili istihbarat örgütleri bile, beş yıl önce Irak'ın üçte ikisini ele geçiren El Kaide'nin ve sonra da Suriye'de IŞİD'in, üzerinde makinalı tüfekler yerleştirilmiş binlerce arazi aracını nasıl elde ettiğini, yüzbinlerce silahla milyonlarca mühimmatı nasıl depoladığını sorgulamadı...

Orta Doğu'daki dinci terörün parasal kaynaklarının bir bölümünü bölge petrollerinden nemalanan emperyalist güçler karşılasa da; IŞİD ve El Kaide'nin organize olmasında da öne çıkan "terörün finansmanı" konusu sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu...

Peki; Kolombiya'dan Şili'ye, İrlanda'dan Orta Doğu'ya ve Türkiye'ye kadar, şiddeti dayatarak kazanım elde etmeye çalışan terör örgütlerinin beslendiği en büyük kaynak nedir?..

Hizbullah'ın "infak"ı!..

Taliban'ın Afganistan'daki afyon üretiminden beslendiğini herkes biliyor...

El Kaide ve IŞİD'in insan ve silah kaçakçılığı, kadın ticareti (köle pazarı) ile yüz milyonlarca dolarlık bir kaynağa ulaştığını ve bunu silah edinmede kullandığı da uluslararası kurumların raporlarına defalarca yansıdı...

Gelelim Türkiye'ye... PKK ile Hizbullah'ın 1984 yılından itibaren, adeta eş zamanlı olarak dincilik ve bölücülük üzerinden başlattıkları sinsi taarruzun perde gerisinde de, şiddeti besleyen bir ekonomik çark vardı... Hizbullah "İnfak" adı altında kendi üyelerinden adeta haraç alıyordu... Örgüt; bir dönem kendisine kaynak ayırmayan çevreleri baskı altında tutarken, "Hizbullah'a giren maldan, çıkan candan olur" sloganıyla da korku çarkını dayatıyordu...

Bir dönem Güneydoğu'da PKK ile girdiği çatışmada bölgeyi kan gölüne çeviren örgütün binlerce militanını nasıl silahlandırdığı soruları yetmezmiş gibi, yeraltı ve yer üstü hücrelerini nasıl donattığı-ayakta tuttuğu da kuşku çekerken, ölen militanların yakınları ve cezaevindeki teröristleri yine tabanından topladığı kaynaklarla beslediğine dikkat çekiliyordu...

Uyuşturucu, haraç, kaçakçılık!..

PKK'ya gelince... Örgüt Güneydoğu ve Orta Doğu'da uyuşturucu, Avrupa'da insan kaçakçılığı, Avrupa ülkelerinde haraç sistemi ile kendini nasıl büyüttüyse, işte bu sistemin yoğun operasyonlarla kırılmasının ardından PKK'nın aldığı darbeler daha yıkıcı oldu... Özellikle Lice kırsalında devletin uyuşturucu ticaretine yönelik büyük operasyonları "terörün finansmanı"nın önlenmesinde de büyük etki yarattı...

Ancak ölen militanların aileleri ve cezaevindeki teröristleri desteklemek için kirli para çarkı işlemeye devam ediyor...

Örgütün Türkiye'de uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı ile elde ettiği gelir önemli ölçüde kesilmesine rağmen PKK, Norveç- İsveç-Hollanda-Almanya-Fransa gibi ülkelerde düzenli biçimde topladığı haraçlarla egemenliğini korumaya çalışırken, Avrupa'da da artık engelleniyor...

İşte Mart ayı sonunda, Fransa'da PKK'ya yönelik düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 13 kişiden 7'si, "terörün finansmanı" ile "terörist bir yapıyla bağlantılı organize gasp" suçlamalarından geçen hafta tutuklandı...

PKK'nın önemli bir gelir kaynağının da Güneydoğu'daki HDP'li belediyeler olduğu konusunda İçişleri Bakanlığı çarpıcı belgeler açıklamıştı!..

Bu arada HDP kontenjanından Şişli belediye meclis üyesi seçilen bir kişinin de, "ölen örgüt üyelerinin ailelerine yardım yapılması gibi KCK örgütlenmesi faaliyetlerinin belirlendiği" geçtiğimiz aralık ayında gazetelere yansıdı...

Peki; cemaatten terör örgütüne dönüşen ve dünya üzerindeki en büyük ekonomik güce ulaşan Fethullahçıların, "terörün finansmanı" ile ilişkileri nedir?..

Ve belediyeleri kuşatan siyaset rantçılığının Meclis'teki partiler içerisinde kirli ilişkilere girmesine ne demeli?..

Bu konulara "yarın" devam edeceğiz...

https://twitter.com/FARACYAZIYOR
https://www.facebook.com/mfarac