KUBADABAD SARAYI’nın GİZEMİ

KUBADABAD SARAYI’nın GİZEMİ

Kubadabad, Konya Beyşehir’in batısında yer alan 13. yüzyıl dönemine ait bir Selçuklu Sarayı’dır. Saray, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın emri ile Mimarbaşı Vezir Sadeddin tarafından 1326 yılında yapılmıştır. Yapı olarak günümüze gelememiş olsa da o dönemin sanata bakışı ve ürettikleri açısından Türk halkına bir nimettir. Günümüze çini eserleri ile büyük miras bırakan tek saraydır. Arkeolojik kazılarda bulunan çini eserler Konya Karatay Müzesinde sergilenmektedir. 1980’den beri sarayın ana bölümleri ortaya çıkarılması için kazılara devam edilmektedir.

Sarayın gizemi olan mavi rengin tonları özellikle sonsuzluk kavramlarının kullanıldığı çini eserlerinde var olmuştur. Sarayın yapılışında en büyük ilham kaynağı Beyşehir Gölü’dür. Alâeddin Keykubat Kayseri'den Antalya'ya giderken Beyşehir Gölü ve çevresinin güzelliğinden etkilenmiştir. Saray yapılırken bu muhteşem doğa tasviri çini sanatı ile temsil edilmiştir. Geometrik özellikle altıgen yıldız formlarda çini levhalar ile süslenmiştir. Turkuaz duvar yüzeyleri mavinin sonsuzluğunda gökyüzü melodisi gibidir. Matematik ve geometrinin düzen ve disiplinini eserlerine yansıtmışlardır.

Günlük yaşamdan alınan sahneler, insan, hayvan ve bitki, ay ve güneş motifleri, dönem sanatçılarının tasarım gücünü ortaya koyar. 12. yüzyılın soyut betimlemeleri günümüze çağdaş fikirler verecek güçtedir. Fantastik hayvan figürleri sanatçının kendi hayal dünyasına göre şekillenir. Bu ayrıcalık Kubadabad Sarayı çinilerinde görülmektedir.

Şamanizm etkisinde olan Selçuk kültüründe gündelik hayatlar, tıp, edebiyat, botanik, lirik hikâyeleri konu alınmıştır. Daha sonra Türk sanatında insan figürlerine minyatür sanatının dışında yer verilmemesine rağmen bu dönem insan figürleri birer yaşam sembolü olarak özellikle çini sanatında kullanılmıştır. Yaradan’ın yeryüzünde ki temsilcisi olarak yorumlanan sultan tasvirleri ve dini, av ve savaş sahnelerinden oluşan geometrik çini levhalar sarayın baş tacı eserleridir.

Sanatçının fantastik bakış açısı ve hayal dünyası ile birleşince dışarıya aktardığı masalsı kahramanlar hayal gücünü fazlası ile etkiler boyuttadır. Pegasus, siren, hüma kuşları vb, ejderha, sfenks, griffon gibi yaratıkları örnek verebiliriz. Hayvan üslubu olarak adlandırılan bu sanat akımı Osmanlı dönemine kadar güncelliğini sürdürmüştür.

Sarayın en kuvvetli tasarımı ve gizemi çift başlı kartal motiflerinde saklıdır. Özgür ruh taşıyan Selçuklu; inancını, hayallerini, arzularını, sevgisini, gücünü göklerin hâkimi olan kartal motifinde ifade edecektir. Çift başlı olarak yorumlaması ile doğunun ve batının hâkimi olarak gücünü bir kez daha ortaya koyacaktır.

Kozmolojinin ve sonsuzluğun derin aurasında ilerlemekte olan bu uzun yolculuk asırlar sonra gelecek nesillere aktarılacaktır. Çağlardan çağlara akacak Türk sanatının hiç bir zaman tükenmeyeceğinin en güzel kanıtı olarak “YAŞASIN TÜRK SANATI” demek yerinde olur.

Geçmişten günümüze tüm dünya milletlerin hayranlıkla takip ettiği sanatımızın kıymetini bilmek ve devam ettirmek ayrıca üstünlüğünü değil söylemek haykırmamız gerekir.

Bağdaş Kurmuş Hakan (Türk Oturuşu)

Fantastik Hayvan Motifli Geometrik Çini Levha