GEZİ İLE ONUR DUYANA BAK!...

GEZİ İLE ONUR DUYANA BAK!...

Okuyunca kanım dondu... Türkiye Cumhuriyeti'nin "sırf sorun" Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Washington'da, Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada aynen şunu söyledi:

-Gezi Avrupa tipi gösteriydi. Onur duyuyoruz!..

Aslına bakarsanız, Davutoğlu ve temsil ettiği görüşün çarpıtmalarına, keskin dönüşlerine, bugün "ak" dediğine, yarın gayet kolaylıkla "kara" yaftasını yapıştırmalarına şerbetli olmam lazım ama yüreğimin parçalandığını, tansiyonumun fırladığını hissettim. Önce muhteremin konuşmasının o bölümüne bakalım:

-Türkiye'deki gösteri yapma hakkını, örneğin Gezi Parkı'nı, sadece Avrupa ülkeleriyle karşılaştırabilirsiniz, Ortadoğu ülkeleriyle değil. Eğer yanlışlar varsa da bunlar kanunlar çerçevesinde ele alınır. Ama kimse Türkiye'yi basın özgürlüğünün, toplanma özgürlüğünün, adil ve özgür seçimlerin olmadığı ülkelerle karşılaştıramaz. Türkiye'deki bu gösterilerin, Avrupa'daki gösterilerle benzer olmasından onur duyuyoruz...

-Şu çok yüzlülüğe bakar mısınız?..

Gaz bombalarıyla gözlerini çıkardılar...

Gezi Direnişinde altı çocuğumuz, barbarca katledildi...

Öldürülen çocuklarımızın mahkemeleri bile halktan kaçırılarak, başka kentlere nakledildi... Ethem Sarısülük'ü birkaç metreden vurarak öldüren polis memuru ilk sorgusunda serbest bırakıldı. Ailesi hâlâ polis tehdidi altında...

Onlarca insanın gaz fişekleriyle, plastik mermilerle gözü çıkarıldı... 14 yaşında bir çocuk, bakkala ekmek almaya giderken kafasına saplanan gaz bombası yüzünden neredeyse 160 gündür komada... Binlerce insan yaralandı, sakat kalanlar oldu...

Yetmedi, Gezi Direnişi'ne katılanlar takip altına alındı. Yüzlerce insan tutuklandı, haklarında "terör örgütü" suçlamasıyla yargılanmaya başlandı. Tencere-tavayla protestoya katılan kadınlara bile ceza yağdırmak için komşuları tarafından ihbar edilmesi bizzat Başbakan tarafından istendi...

Bitmedi!.. Kendi halkına, kendi insanına bu barbarca saldırıyı yapan "çevik aslanlara" Başbakan aynen şu sözlerle sahip çıktı:

-Polisimiz destan yazmıştır!..

Pekii, bilin bakalım Başbakanlarının bu okşayan, sahip çıkan, yüreklendiren sözlerinden sonra ne oldu?..

-Destan yazan kahramanlara 24 maaş ikramiye verildi!..

Milleti kandıramazsınız

Dışişleri Bakanı sıfatlı muhteremin konuşmasının her satırında çarpıtma var, cingözlük var!..

Türkiye'deki gösterilerin Avrupa'dakilerle benzer olmasından onur duyduğunu söylüyor. Ben Avrupa'da birkaç metreden göstericinin gözüne, kafasına nişan alınarak gaz bombası atıldığını hiç duymadım... Hele, yaşamların yitirildiği, binlerce yaralının olduğu bir gösteri sonrası "destan yazdılar" diyerek onlarca maaş ikramiye verildiğini hiç ama hiç duymadım!..

Türkiye basın özgürlüğünün, toplanma özgürlüğünün olmadığı ülkelerle karşılaştırılamaz diyor... Daha dün adalet bakanı "hapishanelerde yer kalmadı" açıklaması yaptı... O yer kalmayan hapishanelerde iktidar partisinin marifetiyle, 74 basın mensubu ile birlikte binlerce toplantı, yürüyüş hakkını kullanmak isteyen, gösteri yapan tutuklu yatıyor.

Her gün ülkenin bir yerinde gösteri yapmak isteyen öğrencilerin, çiftçilerin, işçilerin polis tarafından nasıl yerlerde sürüklendiğini gösteren fotoğraflar boy boy yayımlanıyor

Hadi, burada, ileri faşizmin insanları canından bezdirdiği bu güzelim ülkede, gazeteciler tartaklanmak, işini kaybetmek korkusuyla Başbakan ya da bakanlara, onları öfkelendirecek soru soramıyor diyelim... Bu muhteremin konuştuğu yerde, bir kişi olsun çıkıp, iki sözcük olsun etmedi mi?..

-Sayın bakan, ayıptır, siz bizi salak mı sanıyorsunuz... demedi mi?!