TÜY DİKMEK!...

TÜY DİKMEK!...

Gerçekten pes!..

Hırsızlık, yolsuzluk, uğursuzluk tarihinde inanılması güç pek çok şey görülmüştür, ama Pazartesi günü TBMM’de yaşananlar, tüm bu tarihin üzerine şöyle okkalısından bir tüy dikti, sayın seyirciler!..

-Tarih baba bile, yaşanan kepazeliği, defterinin hangi bölümüne sokuşturacağını şaşırdı valla!

Sayın seyirciler dediğime bakmayın; anlı şanlı Meclis’imizin, güzide milletvekillerinin, birbirinden seviyeli, her biri diğerinden inandırıcı yüksek düzey konuşmalarını, toplumun büyük çoğunluğu izleyemedi...

-Çünkü Meclis TV, yayında değildi, iyi mi!..

Niçin değildi? Tesadüf işte, günlerden Pazartesi’ydi ve o gün Meclis Televizyonu yayın yapmıyordu!.. Çünkü diğer günler “çuvala girmişti”, Pazartesi günleri yayın yapılamayacağı Allah’ın emriydi, Meclis Başkanı olacak zatın bu durumlarda hiçbir yetkisi yoktu!.. Böylece tarihin en büyük yolsuzluk görüşmelerini Türk halkı izleyemedi!..

Diyeceksiniz ki, “Olur mu, internetten yayın vardı...” Haklısınız, sayın seyirciler vardı da, yok hükmündeydi!.. O gün, tarihin utanç sayfalarına, yayını izlemek isteyenlerin sinir hastası olup kafasını duvarlara vurmak, televizyonunu kırmak, hıçkırarak ağlamak istediği bir kara gün olarak geçti... Devamlı donan, donmadığında tamamen giden, geldiğinde hiçbir şey anlaşılmayan, seyrettirmemeye yeminli bir internet yayınıydı anlayacağınız, sayın seyredemeyenler!.. Bu duruma gösterilen gerekçe ise, “milli iradenin mabedi Meclis” tanımına cuk oturuyodu valla:

-Aşırı yüklenme!!!

Savunma gayet açık!


Pazartesi günü ne olduğunu bi türlü çıkaramayan, zaten gazete de okumayan, yanaşma TV’lerin verdiği “heber”lerden de hiç bi şey anlayamayacak olanlar için özet geçiyorum sayın okurlar... Onlar zaten okumadığı için siz bi zahmet anlatacaksınız artık...

Meclis’te dört eski bakan hakkında “rüşvet, yolsuzluk, evrakta sahtecilik vb...” suçlamalarla ilgili soruşturma görüşmeleri vardı... Suçlanan bakanların üçü kürsüye çıkıp konuştu. Bakalım neler söylediler:

Zafer Çağlayan dedi ki: “Makamımı, hatta özel kalemimi işadamlarına tahsis ettiğim iddiasını aynen kabul ediyorum. Kendimi ve çalışma arkadaşlarımı bu ülkede çivi çakan, taş taş üstüne koyan işadamlarına amade ettim. Bu suç ise 20 yıldır işlediğimi kabul ediyorum.” (Tam burada alkışlar, nur ol tezahüratları...)

Çağlayan, 700 bin liralık saatini gazetede gördüğünü, sipariş görüşmesi yaparken Reza Zarrab’ın tesadüfen yanında olduğunu, “Biz getiririz saati” dediğini, faturanın onun üzerine ama garanti belgesinin kendi üstüne olduğunu da söyledi. Acaba bi Allah’ın kulu kalkıp, “Kardeşim bu Zarrab saat kuryesi mi?.. Neden fatura onun, garanti belgesi senin üzerine, davulla tokmak mı bu?” diye sordu mu bilmiyorum, devamlı donan, gidip gelen yayında göremedim valla... Zarrab’ın uçağıyla umreye gittiği iddiasına ise gayet İslami bir yanıt verdi: “Ben defalarca hac ve umre ziyareti yaptım...” Haa bi de itibarsızlaştırma, yalan, iftira, hukuksuz dinlemeler ve montaj filan dedi...

-Gördüğünüz gibi, savunma gayet açık...

Yerseniz artık!

Eski AB Bakanı Egemen Bağış dedi ki: “Gözü dönmüş bir örgütün sistematik karalama kampanyasına maruz bırakıldım. Rıza Sarraf’ı (bu Türkçe adı oluyor) eşi değerli sanatçı Ebru Gündeş vasıtasıyla 5 yıldır tanırım.”

Bağış, Zarrab’ın babasına vize iddiasıyla ilgili olarak, “Birçok vize talebinde insani çerçevede yardımcı oldum. Babasının da böyle bir talebi oldu ama başvurmadılar bile” dedi. “Bakara makara” konuşması için ne dedi peki? Diye sorabilirsiniz.. Hadi bilin bakalım ne dedi?. Evvet, “montaj ses kaydı” dedi!.. Haa bi de itibarsızlaştırma, yalan, iftira filan dedi...

Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler dedi ki, diyeceğim ama hiç bi şey demedi sayın okurlar!.. Yapılanların ne kadar hukuksuz ve usulsüz olduğunu, telefon konuşmalarının sızdırıldığını söyleyip bi de, “Bir bakanın konuşmaları hangi yetkiyle dinlenebilir” diye sordu valla... Haa, oğlunun evinden çıkan kasalar, para sayma gibi teferruata hiç girmedi sayın Bakan...

Eski Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ise kürsüye bile çıkmadı, yani savunma hakkını bile kullanmadı!.. Ama AKP’li vekillere, sürekli ağladığını söylediğini matbuattan öğrendik sayın seyirciler...

Haa, bi de çoğunluğunu AKP’li arkadaşların oluşturduğu komisyon, kararını cumhurbaşkanlığı seçiminden iki ay sonra verecekmiş...

-Yerseniz artık... Olmazsa gargara yaparsınız, alışıksınız nası olsa!..


https://twitter.com/umit_zileli