ÜLKEMİZLE İLGİLİ HAYALLERİMİZ BU DEĞİLDİ!

Uzun süreden beri milletçe iyi, huzurlu, mutlu bir hayatın özlemini çekiyoruz. Pek çok kişi sudan nedenlerle içerdeyken, sadece sevenlerinden değil, işinden, gücünden, mesleğinden, hayallerinden, kedisinden, köpeğinden, bahçesinden uzakta iken, yaşanan bunca adaletsizliğe sayıları 80’i bulan hukuk fakültesinden ne bir ses ne bir nefes duyulmazken gel de istikrardan söz et! Pek çok dostumuz, arkadaşımız özgürlüğünden yoksun, içerde iddianamenin yazılmasını beklerken gel de gözünü kulağını kapat!

Ege Üniversitesi Felsefe bölümü, Ankara Dil tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü fiilen kapatılmışken, toplumsal barış talebi dikkate alınmazken gel de istikrar adası oluşumuzdan söz et! Ortalığa sevgi yerine kin, nefret, intikam sözcükleri hâkimken, akademisyenlerin kendileri işsiz kalıp, cüppeleri postallar altında eziliyorken gel de söylenenlere gözlerini yum! 

Hanidir alışkınız inişli çıkışlı iç ve dış politikaya! Bir bakıyorsunuz baş tacı yaptıklarını bir süre sonra yerin dibine geçirimişler! Ve ülke iç ve dışta bu çelişkiler yumağını çözmeğe çalışırken, Türkiye’nin gündemi yüzde 26 ile politika, yüzde 20 ile TV, yüzde 12 ile spor, yüzde 5 ile terör çıkmış! Gel de çık işin içinden? (ekonomik sorunlar, hele de işsizlik kimin umurundaysa!)

Şimdi tarihe bakma zamanıdır!

Bilindiği gibi Atatürk devrimlerinin ve 1923 Türk devriminin birinci kuşağı atılan tohumları yeşerterek görevlerini yerine getirdiler. Onların torunlarına o tohumları sulayıp büyütmek düşmez mi? Yaydığı ışığın gücünden kamaşmış gözlerle baktığımız ve kıymetlimiz olan devrimler bizim coşkun dalgaların sonucu değil midir? Cumhuriyet dönemi ve o dönemde yapılanlar için yenir yutulur olmayan sözlerle ortalarda dolaşanlara o yılları biraz daha okumalarını tavsiye etmeyelim mi? Ha konuyu ille de gündeme bağla derseniz, oraya da geliriz;

Hayalleri ve niyetleri belli olmasına rağmen ya bir gün yine karşımıza kandırıldık diye çıkarlarsa, gözümüzün içine bak baka saftık- kandırıldık derlerse ne olacak? 

Ülkemizin genel durumunun fotoğrafını çekerken, Türkiye’nin temel gerçeklerinin altını çizerken daha kestirme söylemek gerekirse daha geç olmadan yazmak uyarmak gerekmez mi? Kestirmenin de kestirmesi; şimdilik hayal kurmamıza mani bir hal yokken hayallerimizin ardından gitmek gerekmez mi? 

Sözün özü şu ki; Bize okullarda “okuyan düşünür” okuyun dendi.
Bize hocalarımız; “düşünen sorar, yorumlar, eleştirir, tartar, yalanla gerçeği, doğruyla yanlışı ayırmaya başlar” öğrenin derdi.
Bize ailelerimiz kimlikli ve kişilikli olmak “evetlerden çok hayırlarla gelişir” diye öğretti.
Bize üniversitemiz okuyan, düşünen, yorumlayan, dinleyen, sanatın yaratıcı gücünden yararlanan aydınlık ve çağdaş insanlar olarak eğitti. 
Bize memleketimiz nefreti, öfkeyi, gerilimi, tehdidi, saldırıyı, kapı pencere indirmeyi, sanat merkezi kundaklamayı değil, içimizdeki Cumhuriyet ve Atatürk ateşini büyütmeyi öğretti.
Bize gençliğimiz evlerinde zor tutulan yüzde elliyi değil, el ele yürünecek yüzde yüzü öğretti…

Yürekli oluşumuz bundan…
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87