VARLIK İÇİNDE YOKLUK 

1938’den sonra da üretim, sanayileşme, kalkınma çizgisi aynı hızla devam etseydi bugünkü ekonomik durumla kıyasladığımızda nasıl bir sonuç çıkardı ortaya? 

Bugün birçok tarım ürününü ülkemiz ihtiyacına yetecek düzeyde ve bazı ürünleri ise yurt dışına satacak düzeyde üretme kapasitesine sahibiz. Uygulanan tüketim ekonomisi tarımsal üretimi de etkilemiştir. Bırakın tarımda kendi kendine yetmeyi, üretebileceğimiz birçok ürünü yurt dışından satın alıyoruz. Tarımsal üretimdeki azalış doğal olarak tarıma dayalı sanayi sektörünü de etkilemiş. Tarıma dayalı sanayi ürünlerini de yurt dışından alıyoruz. 

Tarım ürünleri ihracatında en iyi örnek Hollanda, neredeyse bir ilimiz kadar yüzölçümüne sahip. Her yıl 100 milyar dolar tarım ürünü ihraç ediyor.  Türkiye’nin 81 ili olduğunu düşünürsek, tarımdan elde edeceğimiz geliri siz düşünün. 

Türkiye vatandaşları varlık içinde yokluğu yaşamaktadır. Ekonomik durumumuzu düşünürken ülkemizin mevcut durumuna göre değil üretim kapasitesini baz alarak hesap yapmalıyız. 

Sanayide 1923-1938 çizgisini sürdürseydik, bugünkü ekonomik büyüklüğümüzü, kişi başına düşecek milli gelirimizi düşündünüz mü? 

Bugün üretime dayanmayan, tüketim, hizmet ve inşaat sektörü üzerinde dönenen bir ekonomik model var.  

Sinan Meydan yayınladığı kitaplarda, cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan kalkınma mucizesini tek tek tüm belgeleri ile ortaya koyuyor. Osmanlı’dan kalan sadece dört fabrikadan sonra kendi uçağını üreten, kendi uçak motorunu üreten bir ülkeye doğru teknolojide ve sanayide 
muazzam bir  ilerleyiş var. Uçakların testi için rüzgâr tüneli bile inşa edilmiş o dönemde. 

1923- 1938 döneminde yapılan fabrikaları saymaya kalksak buraya sığmaz. Buna karşın 1940’lı yıllarda sanayi hamleleri yavaşlar, sonraki yıllarda geriletilir. 1980’den sonra yerli sanayi adeta tahrip edilmeye başlanır. Cumhuriyet dönemi yapılan fabrikalar, kuruluşlar ya işlevsiz hale getirilir ya da yabancılara satılır. 

Aslında demek istediğim şu ki, bugün ayda bin-iki bin lira kazanan durumuna şükrediyor. Siyasiler de bunun çok iyi ücret olduğunu ülkenin ekonomisinin mükemmel olduğunu söylüyorlar. Ama ülkenin kapasitesine göre bu çok çok düşük bir rakam. 

Türkiye 1938 çizgisinde devam etseydi bu bölgede Fransa, Almanya’nın sahip olduğu sanayi, teknoloji ve ekonomik güce sahip bir ülke olarak ticaretten büyük kazançlar elde ederdi. 

Bugün Almanya’nın yaklaşık olarak 3,7 trilyon dolar, Fransa'nın 2,8 trilyon dolar yıllık hasılası olduğunu biliyoruz. Türkiye ise 867 milyar dolar civarında. Eğer Türkiye Atatürk’ün gösterdiği hedefte ilerliyor olsaydı emin olun konumunu, topraklarını, iklimini düşündüğümüzde Almanya ve Fransa’dan bile yüksek yıllık hasılaya sahip olurdu. Halkın da kişi başına düşen geliri çok daha yüksek olurdu. 

Bunun yerine doğal kaynaklarımızı ucuza kullandırıyoruz, kendi milli politikalarımızı uygulamıyoruz. Yabancı ülkeler bize bunun karşılığı olarak borç para veriyor. Borç para ile dışarıdan satın aldığımızı malları tüketiyoruz. Sanayi ve teknolojimize yatırım yapıp, geliştirmek yerine yol, köprü, binalar yaparak gelir getirmeyen ölü yatırımlara para harcıyoruz. Yapılan inşaat faaliyetlerinin genel olarak ekonomiye ve halkımıza ne getirip götürdüğü tartışılmıyor. 

Ülkemizin üretim kapasitesine göre halkımızın gelir ve yaşam durumu bu olmamalıdır. Bugünkü durumu başarı diye sunmak yanıltıcıdır. 


https://twitter.com/nasuhbektas
https://www.facebook.com/bektasnasuh
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87