KKTC’nin 5’inci Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, adada federasyon seçeneğinin “artık hiçbir koşulda mümkün olmadığını” söyleyerek, KKTC’nin geleceğinin kendi döneminde ortaya koyduğu direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temastan oluşan “3D politikası”nda bulunduğunu ancak 3D çerçevesinde masaya oturulsa bile bir anlaşmanın çıkmayacağını söyledi. KKTC Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın “Avrupa Birliği ile, Rum tarafıyla anlaşılabileceği” yönündeki değerlendirmelerine atıfta bulunan Tatar, bu yaklaşımı eleştirerek, “anlaşamazsın be gardaş” ifadesini kullandı.

KKTC’nin 5’inci Cumhurbaşkanı Tatar, Lefkoşa’da Türkiye’den gelen gazetecilerin sorularını cevapladı. Tatar, seçim süreci, federasyon tartışmaları, Rum tarafıyla müzakere olasılığı ve 3D politikasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Tatar, Rum tarafının “Kıbrıs Cumhuriyeti” pozisyonundan vazgeçmeyeceğini belirterek federasyon seçeneğinin hiçbir koşulda mümkün olmadığını söyledi.

İSPARK ÜCRETLERİNE YÜZDE 33 ZAM YAPILDI
İSPARK ÜCRETLERİNE YÜZDE 33 ZAM YAPILDI
İçeriği Görüntüle

Tatar, KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın söylemlerine de göndermede bulunarak, “Federasyon kelimesini kullanmamaya başladı. Siyasi eşitlik diyor ama bu federasyondur. Masaya oturulsa bile anlaşma çıkmaz. Rum tarafı kabul etmez” dedi.

“3D benim fikrimdir; Rum tarafı bunu da kabul etmez”

Tatar, kendi döneminde ortaya koyduğu “3D politikası”na (direkt uçuş, direkt ticaret, direkt temas) dikkat çekerek, “bunun KKTC’nin tanınmasına giden en önemli adım olduğunu” söyledi.

“3D benim fikrimdir, kimse benden alamaz” diyen Tatar, Erhürman’ın da bu yaklaşımı benimsediğini ancak Rum tarafının böyle bir çerçeveye hiçbir şekilde onay vermeyeceğini belirtti.

Tatar, Erhürman’a yönelik değerlendirmelerinde şöyle konuştu:

“Dolayısıyla bir bakıma aynı noktaya gelmiş durumdayız. O da kendi pozisyonundan geri adım attı. Propaganda döneminde partisinden uzaklaştı, o taraftan koptu. Beni sert şekilde eleştirip ‘müzakere masasına oturmadı’ diyenler ise şimdi görecekler ki, kendisi de bu şartlarda müzakere masasına oturamayacak.

Çünkü 3D’yi Rum kabul etmez. Bu çerçevede siyasi eşitlik sağlansa ve masaya oturulsa bile bir anlaşma çıkmayacağını şimdiden söyleyebilirim. Rum tarafı zaten böyle bir anlaşmayı kabul etmez. Bugüne kadar hep aynı oyunu oynadılar: Kıbrıs Cumhuriyeti’ni daha da güçlendirmek. Zaten Rum tarafının siyasi pozisyonu da nettir: 'Ben Kıbrıs Cumhuriyetiyim ve eğer Türk tarafıyla bir anlaşma olacaksa, bu ancak Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak yer almasıyla mümkündür.'

Bu nedenle federasyonu da kabul etmezler. Tufan Bey’in söylemleri zaten açık ve nettir; onun ‘siyasi eşitlik’ dediği şey federasyon modelidir. Ancak masaya oturulduktan sonra bir çözüm bulunamazsa ki bulunamayacak, şimdi Tufan Bey’in 3D’ye onay vermesi gerektiği söyleniyor. Bu şartlarda masaya oturması mümkün olmayacak. Çünkü 3D’nin öngördüğü modeli Rum tarafı kabul etmez."

Tatar, “3D demek bizim tanınmamıza yönelik en büyük adımdır” diye konuştu.

“Tufan Erhürman’ın Rum pasaportu vaadi gerçekleşmez”

Tatar, Erhürman’ın seçim kampanyasında dile getirilen “karma evliliklerden doğan Türkiye kökenli çocuklara Rum pasaportu verilmesi” vaadini de değerlendirdi. Tatar, “Bu gerçekleşmez. Rum tarafı Türkiye kökenlilere pasaport vermez. Çünkü nüfus dengesine bakıyorlar. Bu insan haklarına da aykırıdır ama Rum tarafı yıllardır bu ayrımı sürdürüyor” diye konuştu.

Tatar, seçimlerin sonuçlarını değerlendirirken Türkiye kökenli seçmenlerin tercihine de dikkati çekerek, “Bu seçimde ilk defa bu kadar Türkiyeli, Tufan Bey’e oy verdi. Bunun en önemli nedeni de pasaport vaadidir” dedi.

“Egemenlik olmazsa imzalanan anlaşma buz üstüne yazılan mürekkeptir”

Tatar, Avrupa Birliği çerçevesinde ortak bir devlet modelinin Kıbrıs Türkleri için ciddi riskler taşıdığını savunarak, eski lider Rauf Denktaş’ın sözlerini hatırlattı. Tatar, “Denktaş Bey bana, ‘Egemenlik yoksa kâğıt üstünde yapılan anlaşma buz üstüne yazılan mürekkeptir’ demişti. Egemenlik temelinde bir anlaşma yoksa Avrupa Birliği kurallarıyla bizi yok ederler” ifadelerine yer verdi.

Tatar, AB hukukunda serbest dolaşım ve yerleşim hakkının sınırlandırılamayacağını belirterek, Rum nüfusunun kuzeye yerleşmesinin önünün açılacağı iddiasında bulundu. Tatar, şöyle devam etti:

"Dolayısıyla Rum istediği kadar mal satın alacak. Ona göre zaten mal, onun. Bu KKTC'nin şu kadarı, yüzde 70'i belki Rum malıdır. Yani bir de Kıbrıs’ın acı gerçeği bu... Biz de Güney'de mal, mülk bıraktık. Takas da olmuyor. Yani işte neyini savunacağız? Neyini savunacağız? Gerçekler bu. Yani onların oynadığı oyun, Avrupa Birliği, serbest ticaret, serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest mal mülk edinme...

Ama Avrupa Birliği'nden eğer girdikten sonra mahkemeye karşı çıkarsa Kıbrıs Türkü'nü kim savunacak? Bu yüzden hiç o raddeye gelmemesi için egemenlik diyoruz. 1571'den beridir bunun içerisinde mücadele eden bir halktan bahsediyoruz. Ödediği bedelleriyle, şehitleriyle, her türlü fedakarlığıyla üç kere göçmen olmuş, ezilmiş, kakılmış itilmiş, canlı canlı mezarlara gömülmüş, haliyle egemenlik en doğal hakkıdır. Müktesep, özden gelen haktır, bu. 1960 kuruluş anlaşmalarında da bu yazıyor.

Dolayısıyla biz, 1963'ten sonra bu şekilde bir muamele göreceğiz. 60 yıldır hala daha ambargo ve izolasyon altında ezilen bu halk, ancak ve ancak egemenlik temelinde bir anlaşmaya imza atmalıdır ki geleceğini sağlama bağlasın. Yoksa bunların dediğinde sağlam bir şey yok. Bunların dediği 'yeter ki bir anlaşma olsun. Yeter ki Türkiye buradan böyle hafif hafif çekilmeye başlasın. Türkiye'nin yetkisi ve buradaki müdahalesi ve nüfus aktarması dursun. Yeter ki biz, bunları alalım. Biz Avrupa Birliği'yle, Rumlarla anlaşırız.' Anlaşaman be gardaş...."

“Mülkiyet ve nüfus konusunda AB içinde Kıbrıs Türkünü kim savunacak”

Tatar, mülkiyet davalarının AB hukukunda Rumların lehine sonuçlanabileceğini, bunun da Kıbrıs Türk tarafını ağır şekilde etkileyebileceğini savunarak, “Bir Rum mal davasını AB mahkemesine taşırsa, kararın önüne geçemezsiniz. 30 yıl oturduğun eve bir de 30 yıllık kira çıkarabilirler” dedi. Tatar, konuya ilişkin, “AB’ye girildikten sonra buna kim karşı çıkacak” sorusunu yöneltti.

“Rum tarafı niyetini hiç değiştirmedi”

Tatar, Rum tarafının tutumuna ilişkin, Rum yönetiminin AB destekli çözüm modellerinin “Enosis’in farklı bir versiyonu” anlamına gelebileceğini savundu. “Rum çok ırkçıdır, bizi sevmez” diyen Tatar, “Arkasında kilise, EOKA ve diğer yapılar var. Avrupa Birliği içinde Türkiye çekilirse, bu Enosis’e tekabül eder. Dolayısıyla başka çaremiz yok, egemenlik temelinde anlaşma şart” diye konuştu.

“İki devletli siyasetle statü kazandık”

Görev döneminde Türk Devletleri Teşkilatı’na katılım ve Azerbaycan temaslarına işaret eden Tatar, bu süreçte Türkiye’nin desteğinin belirleyici olduğunu vurguladı:

“‘Temas’ derken kastettiğimiz de siyasi olarak başka bir liderle doğrudan görüşebilme hakkımızdır ki, bugün bunu yapamıyoruz. Bir tek Azerbaycan’ı başarabildim; kim ne derse desin bu benim başarım. Elbette Tayyip Bey Allah razı olsun destek oldu ama talep eden bendim. Türk Devletleri Teşkilatı’na katılmayı ben istedim. İki devletli siyasetimizin bir parçası olarak oraya kendi bayrağımızla girdik, toplantılara katıldık. Bu süreçte çok sıkıntı yaşandı çünkü Avrupalılar gidip hepsini tehdit etti. Bizim orada olmamızdan ciddi rahatsızlık duyanlar var. Ama Tayyip Bey’in desteğiyle orada yer aldık.

Yalnız ben değil; bakanlar, sivil toplum temsilcileri, ticaret odaları, sivil savunma, mahkeme başkanı, savunma bakanı da birçok toplantıya katıldı. Bugün bile, bakın, çalışma bakanı Azerbaycan’da. Bizim için birçok kapı açıldı. Benim dönemimde bir statü kazandık. Ancak sonuçta yalnızca Aliyev tarafından resmi olarak kabul edilebildik. Kazakistan’a, Özbekistan’a gidemedik; çünkü Avrupa sürekli baskı ve tehdit uyguluyor.

Dolayısıyla bu süreç çok zordur. Ama benim dönemime baktığınızda bir başarı olduğunu görüyorsunuz. Çünkü bu yeni bir siyaset; iki devletli siyaset ve 3D yaklaşımı… Şimdi Tufan Bey’in de dile getirdiği 3D aslında benim ortaya koyduğum bir kavramdır. Ancak Rum tarafının bunu kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca görüşmelerin yeniden başlamasını da ben sağladım. Rum lideriyle baş başa görüşmeyi de ben ikna ederek gerçekleştirdim. Ama bu görüşmelerden somut bir sonuç çıkmıyor, bir ilerleme olmuyor.”

“Rum liderle baş başa görüşmeler yetmez; 5 artı 1 formatını hep destekledim”

Tatar, Rum tarafıyla doğrudan görüşmelerin sonuç üretmediğini belirterek, Türkiye ve Yunanistan’ın da yer aldığı 5 artı 1 formatının devam etmesi gerektiğini söyledi. Tatar, şunları kaydetti:

“Kasım ayında da bir toplantı planlanmıştı, muhtemelen ertelendi. Amacımız, Kıbrıs meselesinin bu tür platformlarda konuşulmaya devam etmesiydi. Benim hep arzu ettiğim ise, aramızdaki iş birliğinin artırılmasıydı. İş birliği dediğimizde; kapıların yeniden değerlendirilip yeni kapıların açılması, hidrokarbon meselesi, çevre konuları, kriminal olaylar, tutuklamalar gibi pek çok alanı kastettim. Tüm bu konularda aşırı sağ çevrelerin ağır eleştirilerine rağmen Rum tarafıyla iş birliğini savunan ve bu konuda ciddi çalışmalar yapan bir 5’inci Cumhurbaşkanı olarak görevimi devrettim.

Dolayısıyla evet, Rum tarafıyla temastan her zaman yana oldum. Ancak adanın gerçeklerine bağlı bir çözümden yanayım. Ve adanın gerçekleri çok açık: 1963’ten bu yana tam 62 yıl geçti; gelecek yıl 63 yıl olacak. Bu 63 yılın ortaya koyduğu gerçek şudur: Kıbrıs adasında iki ayrı devlet vardır, ister tanınsın ister tanınmasın. Kıbrıs Türk Devleti, 1963’te Dr. Fazıl Küçük tarafından kurulmuştu. O devlet bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla yoluna devam etmektedir.”

Kaynak: ANKA