“SUSURLUK KEPAZELİĞİ MASUMİYET MÜZESİ GİBİ KALDI!”
Sevgili Yılmaz Özdil’in dünkü “Falyalı” başlıklı yazısını okuyordum…
Halil Falyalı suikasti ve bu kişinin kimliği üzerinden insanın içini acıtan gerçekleri art arda sıralayan yazıyı üzüntüyle okurken, bir anda gözlerim hayretle açıldı; yanlış mı okudum diye bir kez daha paragrafın başına döndüm… Hayır, gayet doğru okumuştum! Önce o satırları sizinle paylaşayım:
-Halil Falyalı daha üç ay önce açıklamıştı… “Fly Oil adında Kıbrıs’ın üçüncü büyük petrol şirketine sahibim, bu petrol şirketi Cevdet Sunay’a aitti, 1974’ten beri faaliyettedir, ben satın aldım, yurtdışından deniz yoluyla doğalgaz getireceğim. Bu doğalgazı Kuzey Kıbrıs’taki tüm evlere götürmek üzere gerekli tüm izinleri aldım” dedi. Üstelik gizli saklı değil, bu sözleri mahkemede söyledi… Cevdet Sunay dediği, Türkiye Cumhuriyeti’nin hem Genelkurmay Başkanı, hem Cumhurbaşkanı! Türkiye’den gene çıt çıkmadı.
Sunay’la ilgili biraz daha bilgi vereyim; Türkiye’nin, soğuk savaş yıllarında fırtınaya tutulmuş gemi misali sarsıntılar geçirdiği bir dönemde, yıllarca devletin en tepelerinde yer almış bir kişiydi. Hafızalara kazınan bir lafı vardır:
-Bu ülkeyi alnı secdeye değen gençler yönetecek!
Şimdi bir düşünün; bu şahsiyetin bir petrol şirketi olduğunu, ben, yani bu kadar yıllık gazeteci 50 küsur yıl sonra öğreniyorum!
-Bu ayıp bana yeter!
Kim bu Falyalı?
Şoförüyle birlikte KKTC’de, evinin önünde bir suikaste kurban gitti Falyalı…
Bir anda ortalık karıştı haliyle. Çünkü Falyalı, Öncelikle KKTC’nin en zengin adamı olarak biliniyordu. 7 yıldızlı bir otel ve kumarhanenin sahibiydi. Marinası, petrol şirketi ve birçok alanda şirketleri vardı… Yılda 40 milyar poundluk kumarhane organizasyonunun organizatörü olduğu iddiaları da vardı!
Mesela KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yaptığı açıklamada “Çok değerli bir kardeşimizdi, çok üzgünüm” dedi. Gazetelerin önemli bölümü “hayırsever işadamı” tanımıyla duyurdu haberi. Solda yer alan gazeteler ise Falyalı’yı “karanlık ilişkilerin merkezindeki adam” manşetleriyle verdi!
Sedat Peker, susturulmadan önce Türkiye’de adı pek bilinmeyen bu kişiliği, uyuşturucudan elde edilen kara para trafiğini organize eden dünyanın pek çok ülkesinde yasadışı bahis organizasyonunu yöneten kişi olarak açıklamış, Türkiye’de “deve dişi” olarak tabir edilen şahıslarla işbirliği içinde olduğunu iddia etmiş, Mehmet Ağar, Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu gibi isimleri hedefe oturtmuştu!
Kirli ilişkiler, kirli para, yasadışı bahis, aklanan külliyatlı para, iddialar o denli ciddi olmasına karşın, Türkiye’de 10 adet dosyasının olduğu ortaya çıkmasına rağmen, ABD uyuşturucu birimi DEA’yı peşine takmasına rağmen Halil Falyalı işlerini sürdürüyor ancak KKTC’den hiç çıkmıyor, Türkiye’ye bile gelmiyordu!
Peki şimdi ne olacak? Bu devasa “organize işlerin” başına kim geçecek? KKTC’nin, bu tür kirli işlerin “merkezi” görüntüsü devam edecek mi, yoksa umulmadık bir temizlik operasyonu başlatılacak mı? Türkiye’ye de uzanan bu kirli organizasyon konusunda suskunluk, görmezden gelme son bulacak mı?
-Gönlüm çok istiyor ama maalesef “evet” yanıtı çok yakın görünmüyor!
Yazılanlara bakıyorum; bir süredir birbirinden farklı gibi görüntü veren suikast ve “kaza” diye adlandırılan olaylar 1990’ların ikinci yarısında başımıza musallat olan “Susurluk Olayı” ile karşılaştırılıyor. Konuyla ilgili olarak dün bir vesileyle konuştuğum Ertuğrul Özkök’ün yorumuyla bitireyim en iyisi:
-Susurluk kepazeliği, bugün yaşananların yanında “Masumiyet Müzesi” gibi kalıyor!
Ayşenur Aslan’a saldıran zihniyet
Ayşenur Aslan neredeyse 40 yıllık arkadaşımdır…
Sözünü esirgemeyen, her daim dik duran bir gazetecidir. Halk TV’deki “Medya Mahallesi” programında Halil Falyalı cinayetini yorumlarken Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) hakkında şu cümleyi sarfetti:
-Halil Falyalı kendini, TMT Türk Mukavemet Teşkilatı’nın üyesi olarak tanıtırdı. Türk Mukavemet Teşkilatı adada, yakın hinterlandında suikastlarla bilinen, illegal diyelim, yarı resmi bir oluşumdu.
Ortalık karıştı. İktidar mensupları, Cumhurbaşkanı yardımcısı, muhalefette olan bazı partilerinin ileri gelenleri Ayşenur’u şiddetle eleştirdi. RTÜK hemen soruşturma başlattı filan… Ben kendi düşüncemi belirtmeden önce Ayşenur’un tepkilere yanıtını paylaşayım:
-Dün Falyalı cinayetinden hareketle bir cümle söyledim. Ne ekonomi, ne fatura, ne işsizlik, benden daha önemli, benden daha ciddi bir sorun yokmuş… Neler neler oldu. Kimisi anlamamış, kimi eksik anlamış ama galiba ben de eksik anlatmışım. Hakikaten yeterince anlatmayınca yanlış anlaşılmış. Onun için özür dilerim anlatamadıysam.
Ben de öyle düşündüm izleyince. “Biraz daha açarak anlatsaydı” dedim. Şimdi gelelim TMT meselesine:
-TMT 1957’de kuruldu. Efsane liderler Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş öncülüğünde büyük kahramanlıklar gösterdi. Albay Grivas’ın EOKA’sına, Rum mezalimine karşı kahramanca savaştı, pek çok şehit verdi… 1974 Barış Harekatı’nda çok büyük yararlılıklar gösterdi. Kıbrısın Kuvayı Milliyesi olarak hafızalara kazındı.
1983’te KKTC kurulduktan sonrasına baktığınızda ise pek çok iddia ile karşılaşıyorsunuz; özellikle Kutlu Adalı suikastı ile ilgili pek çok iddia ortaya atıldı.
Ayşenur, eminim kendi programında eksik bıraktığını söylediği konuyu daha açık şekilde anlatacaktır. Ona saldıranlara gelince…
-Maksat gündem değiştirmek ise olmuyor beyler. Bu zihniyet ise artık illallah dedirtiyor!
https://twitter.com/umit_zileli