Dünyaya gelip nefes almak için gösterdiğimiz o ilk andan tut da, hayata tutunmak için yapamayacağm diyerek başardığımız binlerce ana kadar.

Kaç kere düşmüş kalkmışsındır, bilseydin bu son düşüş değil vazgeçer miydin?

Öyle anlar geliyor ki; tek 1 nefes daha alacak takatim kalmadı diyerek çöküveriyorsun olduğun yere. Duyguların sıcakta eriyen çikolata gibi öylece olduğu yere yığılı veriyor. Yaşadığın kayıpların, kimi ölmeden öldürüyor, kiminin ölse de hükmü olmuyor. Bazen yürek ortasından çatırt diye karpuz gibi yarılırken, acı gözlerinden kan gibi oluk oluk akıyor sanıyorsun bir de bakmışsın nefes alıyorsun. Ona bile utandığın oluyor. Ölürsen ölürüm diyorsun da ölsen de he demiyorsun.

Bugün ölüm günüydü. O ne biçim laf diyeceksin, doğum günü gibi mezar taşına yazdılar ölümü. Ölümün de sorgulatanı güzelmiş, diğer türlüsü cenaze namazında son görev yerine getirilir getirilmez her şey kaldığı yerden devam ediveriyor.

Şöyle düşündüm; yaşantımızın her anını bir film gibi, buluta kaydediyor olsalardı ve bu kayıtlar, her hayat için ayrı ayrı yapılsaydı, kendimizi ne de değerli ve özel hissederdik. Düşünsene her anımızı, uykumuzu, her yediğimiz lokmayı, gülerken, ağlarken kaydetmiş birileri. Binlerce fotoğrafımız çekilmiş, belki de asılmış afiş afiş rengarenk. Ünlü olayım diye çırpındığın dünyadaki yaşantının başrolü olarak zaten ünlüsün. Hele bir de bu muhteşem senaryoya seyirci bulunduysa milyonlar izlerdi. Hangi senaryo tutardı sence, her gün evine gidip gelen adam mı yoksa aksiyon, dolu adrenalin yüklü bir macera mı? Hayatını hemen şu an sana seyrettirseler sever miydin izlediğin filmi? Ne anlatırdı sana hayatın? Seyredene ne anlatırdı? Her gün aynı yoldan eve gidip geldiğin için çok şanslısın konulu başyapıtın başrolü sizdiniz değil mi? Bir imzanızı rica edebilir miyim? Trafikteki kavga sahnenizi dönüp dönüp izliyorum hele metroda o yaşlı adamı görmezden gördüğünüz anlar doyum olmuyor. Hastaneye bomba düşme sahnesi efsaneydi, zor bir karardı tebrik ederim büyük oyunculuk.. İnsanlara hoş bir an hediye edebildi mi hayatın? Kendini öyle mutlu ettin ki seyredenlere bir hoş tebessüm bırakabildin mi? Öyle sevdin ki, sevgiye ve değer vermeye yeni bir boyut kazandırabildin mi? Hayatında neyi yüceltebildin? Gerçekten mutlu olduğun anların sayısı ne kadar? O buluta yüklenen tüm hafızanın içinde hangi duyguyu temsil etti tüm hayatın? Bugün herkesin yaptığı yapımlardan mı yaptın sende, dünyada refah içinde yaşamaya çalışan traji komik dram hikayesi.. Oysa yaşanılan tüm kötülüklere inat, tüm ölen çocuklara katledilen bebeklere, tecavüze uğrayan kız ve erkeklere, şiddete uğrayan tüm canlılara inat bir başkaldırı gerçekleştirebildin mi? İnanabildin mi sevginin varlığına, umut edebildin mi güzel günleri? Ne olursa olsun her şeyin sonu hayrolur diyebildin mi? Yarışabildin mi yardımseverlikte, aç insanlar için üzülüp oluk oluk döktüğün iftar sofraları için başını önüne eğebildin mi? Sokakta uyuyanlar için her kış üşüyebildin mi?

Bugün anladım ki, hayatım bir gün tekrar bana izlettirilse “bilseydim” ile başlayan saçma bir cümle de kuramayacağım çünkü artık farkettim.

Hayatımıza anlam katıp tüm verileri yüklediğimiz o muhteşem buluta sevgi cümleleri yükleyelim, hiçbir şey yapamıyor olsak hücrelerimizi sevgi ile titreştirip iyileşmeye katkı sunarız. Bu dünyada birbirimizle kavga ederken ağzımızdan otomatik olarak dökülen, çoğu zaman ne dediğimizi bile hatırlamadığımız o arka arkaya sıraladığımız açma sapan karanlık kelimeler yerine yeni bir şey deneyelim ölüm günümüz de doğum günümüzde bir olsun. Kirlenmeyelim demiyorum, temizlenelim.

Ne diyor şair;

“Burası dünya!

Ne çok kıymetlendirdik.

Oysa bir tarla idi;

Ekip biçip gidecektik…”