"TÜM ENERJİMİZİ İTALYA OLMAMAYA HARCAMALIYIZ!"
Onu artık çok yakından tanıyorsunuz….
Hemen her gün ekranlarda, gazete sayfalarında onunla buluşuyor, onun açıklamalarını dinliyor, uyarılarını izliyorsunuz… Soğukkanlı konuşmaları, abartıdan uzak tavırları, sakin vücut dili iyi bir bilim insanı olduğunu, konusuna hakim bir uzman olduğunu hissettiriyor…
–Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap’tan söz ediyorum.
Sağlık Bakanı’nın son günlerde güven verici açıklamalardan uzaklaşması, vahim bilgileri geceyarıları, sabaha karşı saatlerde yapması, bilgi saklar gibi görünen tavırları, insanları Prof. Dr. Azap’ın açıklamalarına, uyarılarına daha çok yaklaştırıyor!
AKP’li Cumhurbaşkanı, günler sonra ilk kez bir “virüs toplantısına” başkanlık etti; öncesinde ise bir açıklama yaptı. Salgına karşı korunma adına şu önlemi önerdi:
–Dua ve sabır!..
Ekonomi ile ilgili olarak da tam tahmin ettiğim açıklamayı yaptı; gayet başarılı çalışmalar yaparken yolumuza Koronavirüsün çıktığını belirtip, şöyle dedi:
–Bunun ciddi ekonomik sonuçları ortaya çıkacaktır!..
Ben Türkçeleştireyim; zaten ekonomi yerlerde sürünüyordu, virüs sayesinde Saray ve iktidar, suçu yükleyecek bir fail buldu!..
Bu buluş, iktidarı ne kadar idare eder, ekonomiye bir ufacık faydası olur mu, mesela bankaların batık kredilerini bir nebze olsun kurtarmasına, kredi musluklarının açılmasına, devletin borçlarının dayanılma sınırlarını geçen borç ödemelerinin aşağıya çekilmesine katkıda bulunur mu, yoksulların daha da yoksul olmasını önler mi, göreceğiz!..
Kritik eşik geldi, çattı!..
AKP’li Cumhurbaşkanı’nın yukarıdaki sözleri söyleyip “virüs toplantısına” girdiği zaman diliminde bir başka açıklama geldi…
Ancak bu açıklama “sade suya tirit” bir açıklama değildi!.. Prof. Azap, sosyal medya üzerinden dikkat çekici bir paylaşımda bulundu. Öncelikle şu gerçeği duyurdu:
–Türkiye kritik olgu eşiğine ulaşmıştır!
Ne demekti peki bu? Kritik eşik 100’dü ve biz bu eşiğe ulaşmıştık demekti! Bitmedi; Prof. Azap, dürüst bir bilimadamı tavrıyla şunu da söylüyordu:
–Az test yaptığımızı, hastaların yüzde 20’sinin hastaneye gelip tanı aldığını düşünürsek kritik eşiğe günlerce önce ulaşmış olmamız da olası!..
Azap, kısaca eksik bilgilendirildiğimizi, gerçek durumun kamuoyuna azar azar yedirilmeye çalışıldığını bundan daha zarif bir şekilde anlatamazdı zannımca!..
Ancak, Prof. Dr. Alpay Azap, en vahim uyarıyı en sona saklamıştı:
–Hong Kong, Singapur olma şansımızı kaybettik. Bundan sonra tüm enerjimizi İtalya olmamaya harcamalıyız!..
En yetkili isimlerden biri önümüzdeki çok kritik bir ay için “Ancak vatandaşın desteğiyle kurtuluş umudu var” diyordu; İtalya olmamak için halktan yardım istiyordu anlayacağınız!..
“Şüpheli vaka tanımı çok kısıtlı tutuldu!”
Prof. Azap’ın bu açıklamasının değerlendirmesini de Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. İlker Belek’e bırakalım…
Belek, Türkiye’nin en başından beri gerekli önlemleri ya geç aldığını ya da hiç almadığını belirterek şöyle dedi:
–Örneğin Kafeler, AVM’ler, ibadethaneler hala açık. Öte yandan şüpheli vakalardan numune alarak test yapmakta da çok kısıtlı davranılarak, vakaların önemli kısmı kaçırılmış oldu. Alpay Hoca da bunu belirtmiş zaten!
Salgında tanı koymanın en kritik nokta olduğunu ve tanı koymak için de test yapılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Belek, Türkiye’nin şüpheli vaka tanımını çok kısıtlı tuttuğunu, bu yaklaşımı değiştiren Çin’in başarıyı yakaladığını belirti ve uyardı:
–Bu yaklaşım bir an önce değiştirilmelidir. Alpay Hoca bundan sonra İtalya olmamak için uğraşmalıyız demiş, umarım daha kötüsü olmaz!..
Peki ama bu değişim nasıl gerçekleştirilecek? Uzmanların uyardığı üzere herkese test yapılacak “tanı kiti” nereden temin edilecek? Bu noktada bir “kara şaka” gibi örneği paylaşmama izin verin:
Türkiye’de “virüs tanı kiti” üretimi yapan, 10 ülkeye de ihraç eden bir Türk firması var. Bu firmanın, bir ülkeye nedense satış yapamadığını Fatih Altaylı dün köşesinde yazdı…
–Bu ülkenin adı Türkiye!..
Bunun üzerine artık hangi sözcük yazılır bilemiyorum!..
https://twitter.com/umit_zileli