Gündem:
FAİK GÜRSES'İN ANILARINDA SÜLEYMAN SEBA
FAİK GÜRSES VE ANILARDA SÜLEYMAN SEBA 

Beşiktaş’a adanmış 88 senelik bir ömür… O ömrün 42 senesine tanık olan bir dost… Süleyman Seba’nın kadim arkadaşlarından biri olan DHA Spor Servisi’nin Müdürü Faik Gürses’le takımlar üstü olan Süleyman Seba’nın hayatını konuştuk… O hayatın içinde MİT de var, Beşiktaş Kongresi’ne Alaattin Çakıcı’nın gelmesi de, sevdiği kadınlar da… Bu aslında bir röportaj değil, Süleyman Seba’yı çok seven abi-kardeşin onu anması…

Türk futbolu çok önemli bir ismini kaybetti. Sen de onun kadim dostlarından biriydin. Beşiktaş’a nasıl bir başkan olduğunu biliniyor ama Süleyman Seba nasıl bir insandı?

Onu tarif etmesi kolay değil. Mesela Süleyman abi için iyi insan desem karşılığı yok, muazzam insan desem karşılığı yok. Harika insan, Türkiye’nin üzerinde bir lider, büyük bir spor adamı… Hiçbiri değil. Bambaşka bir insan. Süleyman abinin tarifi için dil kurumundaki o kelime henüz üretilmedi. Benim hayatımı büyük bir bölümü onunla geçti. Evimde ailemin bir parçasıydı, ben her şeyi ona danışırdım. Hayatımı, onun örf, adet ve geleneklerini öğrenerek geçirdim. Onun arkadaşlarının çoğu onun aksi bir insan olduğunu düşünür. Evet, Süleyman abinin hep bir mesafesi vardı. Ama eğer o şekilde davranmasaydı Beşiktaş’ı bu kadar koruyamayabilirdi.

RAHMİ KOÇ'UN SÜLEYMAN SEBA'YA MEKTUBU

Beşiktaş, onun en büyük sevdası… Sen onun başkanlığa seçildiği gün de yanındaydın değil mi?

Evet, 1 Nisan 1984’de Şan Sineması’nda kongre olmuştu. O kongre de Beşiktaş’ın makus talihinin döndüğü yer oldu. Öyle bir kongreyi kazanmak için Süleyman abi 7-8 sene hazırlandı. İdealist Grup adını verdiği etrafındaki o kemik oylarla beraber yapılan toplantının haddi hesabını bilmiyorum. 1984’de ben hem gazeteciyim hem de oyları sayıyordum ve her 15 dakikada bir de saydığım oyları Süleyman abiye götürüyordum. En son 85 oyla kağıt elimde koştum Şan Sineması’nın arkasında localar vardı. Rahmetli Şan Öktem ile beraber oturuyorlardı. ‘’Süleyman abi seçimi kazandınız’’ dedim. ‘’Dur’’ dedi. ‘’Divan başkanı açıklayana kadar beklememiz lazım’’ dedi. O sırada bile öyle vakur duruyordu ki... Başka biri olsa benden aldığı haberle yumruğunu havaya kaldırabilirdi…

SÜLEYMAN SEBA SONSUZLUĞA UĞURLANDI

Kongre demişken, çoğu insanın merak ettiği bir şey var. O kongrede Alaattin Çakıcı da var mıydı?

Şöyle söyleyeyim; Alaattin Çakıcı, Beşiktaş Kongre Üyesi. O zaman da dışarıda çok büyük önemler aldı. Süleyman abinin daireden arkadaşı olan Esat İnanç vardı. Şan Sineması’nın olduğu yerde bayağı silahlı kişiler toplanmıştı. O kongre öncesi kongrenin selametle geçebilmesi için rakip Mehmet Üstünkaya kanadından Sedat Kesen ve Coşkun Erdem Amerika’ya gönderildiler, kongreyi karıştırmasınlar diye. Fakat Selahattin Küpçü, Emin Bengisu ve şimdi soyadını hatırlayamadığım Hilmi burada kalmışlardı. Kongrenin biraz ağır aksak gitmesi için bir takım propagandalara başvurmuşlardı. Rahmetli kongre başkanı Enver Kaya’yı o bahsettiğim üçlü taciz etmeye başlamışlardı ki bir anda önümde yaklaşık 30-35 kişilik bir güruh ayağa kalktı. Öyle bir kalkıştı ki hani harp okullarında komutan içeri girince rap diye kalkarsın ya… O rap diye kalkış herkesin Süleyman abiye bakmasına neden oldu. 1.5 – 2 dakika ayakta kaldılar. Oturduklarında her şey dinmişti.

Daireden bahsettin. Daire dediğin kurum MİT miydi? Süleyman Seba’nın vefatından sonra onu bu yüzden lanetleyen yazılar bile yazıldı. Seba’nın oradaki görevi neydi, biliyor musun?

Süleyman abi, komünist masasının başındaydı, benim bildiğim kadarıyla. Bundan bir süre önce kaybettiğimiz Esat İnanç, Süleyman abiye göre daha faaldi. Süleyman abi daha ziyade sorgu kısmındaydı. Daha yumuşak bir görevi vardı. Herhangi bir çatışmaya falan girmesi mümkün değildi.

Peki, tekrar Beşiktaş’a dönersek, Süleyman Seba’nın parası Türk Lirası'ndan daha mı değerliydi?

Kesinlikle. Mesela taraftar konusunda bile bu yüzden çok ketumdu. Taraftara bir bilet dahi vermezdi. Şimdiki gibi bedava biletler havada uçuşmazdı. Beşiktaş’a yararı olmayan taraftarı sevmezdi. Beşiktaş’ın parasını gereksiz yere harcamaktan çok çekinirdi. Örneğin, İsmail Atik diye bir Fin Türk’ünü transfer etmişti Beşiktaş. Ben, Süleyman abi, İsmail ve döneminin teknik direktörü Doğan Andaç feribota binmiş, onu kampa götürecektik. İsmail, ‘’ben acıktım’’ dedi. Bir tostla bir ayran alındı. İsmail onları yedikten sonra doymadığını söyledi. Süleyman abi, ‘’söyleyin ona iki saat kulübün kampında öğle yemeği var, orada yer’’ dedi. Yani bu futbolcularından yemeği esirgediği için değil ama bu hareketi, öyle bir kulübe geldin ki biz tasarruf yapan bir kulübüz demekti.

BİR DE FAYANS HİKAYESİ VAR...

Süleyman abi bütün Ankara seyahatlerine akşam treniyle giderdi. Onu da gara biz bırakırdık. Bir akşam yine Ankara’ya gidecek baktım elinde bir poşet var. ‘’Bu ne?’’ dedim ’’bir şey değil’’ dedi. ‘’Merak ettim’’ dedim. ‘’Yaa Daum, Fulya Tesisleri’nin bir jakuzisi olması lazım ben de İstanbul’a baktım çok pahalı’’ dedi. Yani fayans örneği almış, çantanın içine koymuş. Onu Ankara’ya götürüp ANAP iktidarının Devlet Bakanı olan Kaya Erdem’e götürdü ki o bir yerlere gösterir de ucuz bir şekilde alır diye. 16 yılda Beşiktaş için o kadar tesisin tapuları alacaksınız hem de Beşiktaş’ı üst üste şampiyon yapacaksınız… Bunu ancak Süleyman abi yapabilirdi.

Biraz da özel hayatından bahsedersek, benim duyduğum kadarıyla Seba çok çapkınmış…

Çoook... Çok yakın arkadaşları ve ben bilirdim ki Süleyman abi Perşembe akşamları kaybolurdu. Bilirdik fakat kimse kimseye Süleyman abi nerede demezdi. O kendi yaşardı. 1,2,3 belki bilemedin 4,5,6 olsun Metin, Ali, Feyyaz olsun…

Hayatında bu kadar kadın vardı ama en büyük aşkı annesi Nazlı Hanım mıydı?

Evet, evet. Seba’nın her akşam dostlarıyla toplantıları olurdu. Geç saatlere kadar da o masalarda oturulurdu. Ama saat kaç olursa olsun annesi Nazlı teyze pencerede onu beklerdi. Zaten Nazlı teyze vefat ettikten sonra çok yalnızlaştı. Her bayramda, anne ve babasının doğum gününde kendi başına mezarlarına gider, dua ederdi. Çok da inançlı bir adamdı, Süleyman abi. Annesinin ona verdiği küçük Kuranı Kerim-i öperdi, sürekli. Zaten ölürken o Kuranı Kerim, Beşiktaş bayrağı ve takma dişleriyle gömüldü.

Böyle anlatınca çok ton ton bir dede canlanabilir insanların gözünde ama Seba başkan tam tersine çok da huysuz biriydi değil mi?

Çok huysuzdu. Yaptığım yaptık, dediğim dedikti. Bazen benimle de küserdi. 1.5 sene küs kaldık. Bazen yazdığım bir yazıya kızardı. Başkanlığı bıraktıktan sonra beni gördüğünde Faik Efendi yine mi geldin artık yazacak bir şey yok bitti her şey der, 15 dakika sonra eski prens haline dönerdi.

Süleyman Seba çok kırgın ayrıldı takımdan. En son onu 110.yıl kutlamalarında gördüğümde ise kendine bu yanlışı yapanları affettiğini düşündüm. Affetti mi onları?

Yok, affetmedi. Affetmiş gibi görünebilir ama affetmedi. Öyle de ketum bir insandı.

Bence o takımlar üstü bir insandı. Bir daha bir takımın böyle bir başkanı olabilir mi?

Olamaz. O tüm takımları kucakladı. Diğer takımların başkanları da ona çok saygı duyardı. Şimdi onu yaşatmak ve daha iyi anlamak için bir şeyler yapmak istiyoruz. Yeğeni Erol Girişken ile birlikte Süleyman abinin arşivi sayılan 7 çuval fotoğrafı ve el yazısıyla yazdığı yazıları toparlayıp kitap yapmayı düşünüyoruz. Sayın Fikret Orman’ın da yakın çevresiyle paylaştığı bir şey var, eğer ters bir durumla karşılaşılmaz ise Süleyman abinin evini yönetim kurulu alacak ve ev müzeye dönüşecek.


DHA
Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

BURSALI, ERDOĞAN'dan ÖZÜR DİLEDİ
Monoca’da lüks yat kulübünde ıstakoz yiyip sosyal medyadan paylaşan ve AKP’de hedef tahtasına konan...

Haberi Oku