ANKA Haber Ajansı’nın kurucusu, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen’in anısına 42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda “Basın ve Siyaset Dünyasının Altan Abi’si” konulu panel düzenlendi. Moderatörlüğünü yayıncı Cem Erciyes’in yaptığı panelde Eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, gazeteci Sedat Ergin ve Altan Öymen’in gazeteci kızı Aslı Öymen konuşmacı olarak yer aldı. Ergin, “Öymen gazeteciliğinden söz ediyorsak ANKA dönemi... 1972 yılı, 12 Mart muhtırasından sonra ANKA Ajansı’nı kuruyor. Türk basın tarihinde ANKA Ajansı çok önemli bir tecrübe. Önemli bir dönem, önemli bir okul ANKA Ajansı. Zaten şimdi vereceğim isimlere baktığınızda sizin de bildiğiniz isimler. Altan Öymen’in yöneticiliği altında bu oldu” dedi.
42. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, Büyükçekmece’deki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde kapılarını ziyaretçilere açtı. Fuar kapsamında, geçen 19 Temmuz’da yaşamını yitiren ANKA Haber Ajansı’nın kurucusu ve eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen’in anısına panel düzenlendi. Doğan Kitap tarafından dün Karadeniz Salonu’nda gerçekleştirilen “Altan Öymen’i Anıyoruz. Basın ve Siyaset Dünyasının Altan Abi’si” konulu panelin moderatörlüğünü yayıncı Cem Erciyes yaptı. Konuşmacı olarak da eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, gazeteci Sedat Ergin ve Altan Öymen’in gazeteci kızı Aslı Öymen yer aldı.
Erciyes, “Benim anlatacak da çok şeyim var ama misafirlere sözü bırakmak istiyorum. O yüzden ben sadece Altan Bey’i çok özlediğimi, çok özlediğimizi söylemekle yetineceğim. Bu onsuz ilk kitap fuarımız bizim. Yayınevinin, kitap fuarının vazgeçilmezlerinden birisidir Altan Bey. Çok iyi dostumuz, çok önemli bir büyüğümüz. Çok güzel de kitaplar yazdı. Biz de onu kitaplarıyla yaşatmaya devam edeceğiz” sözleriyle Öymen’i andı.
“Hemşehrim, abim, genel başkanım...”
Karayalçın da Öymen’in çok çeşitli ve önemli yanları olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bir Karadenizliliğimiz var birlikte. Karadeniz’den hemşehrim, Mülkiye’den abim, CHP’den Genel Başkanım, parti büyüğüm. Ben ilk kez 80’lerin başında yüz yüze tanışma fırsatını buldum. Ondan önce CHP’nin genel sekreter yardımcısıydı, milletvekiliydi, bakanlık yapmıştı. 12 Eylül darbesinden sonra Altan Bey, tekrar gazeteciliğe döndü. Gazetecilik yapmaya başladı. Galiba 1981 yılıdı, Mitterrand’ın seçilme yılı nedeniyle anımsıyorum. Mitterrand’ın seçim kampanyasına katılmıştı ve orada çok etkileyici birkaç gün süren yayını olmuştu Milliyet gazetesinde. Ardından Batıkent’e geldi. 1980’lerin başında Batıkent çok etkileyici bir görüntü, inandırıcı bir görüntü sergilemiyordu. Bin hektarlık bir yerde yaptığınız her şey zaten çok küçük kalıyordu ama Altan Öymen geldi, benimle Kent Koop Genel Başkanı olarak bir söyleşi yaptı. Sonra onun gözüyle Batıkent’i Milliyet gazetesinde okudum ve gerçekten çok etkilenmiştim.
“CHP Genel Başkanı olarak projeleri çok önemlidir”
1995 yılında Altan Bey’le birlikte milletvekili olarak görev yaptık. 99 yılında genel başkanımızdı. 2000 yılında genel başkanlıktan ayrıldı. Kurultayda bir değişiklik oldu. Benim için asıl önemli olan yanı, yaşamının son 15 yılında Altan Öymen’le dost, arkadaş olmamızdı. Artık Altan Öymen bizim Sayın Genel Başkanımız, benim için Altan Abi olarak bir 15 yılı yaşadım. Altan Bey’le ilgili anma toplantılarında daha çok gazeteciliği, yazarlığı anlatılmakta. Aslında Altan Bey’in siyasi yönü CHP Genel Başkanı olarak partide uyguladığı projeler, bence çok önemlidir. Nedense onun üzerinde çok fazla durulmuyor. Ben burada onları anlatmayı gerekli gördüm bu çağrıyı aldıktan sonra.”
“Milletvekiliyken de gazeteci gözüyle görüyordu”
“Ben de gazeteci Altan Öymen’i anlatmaya çalışacağım” diyen Ergin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gazeteciliği o kadar baskın ki 1995 sonrası, 99 arasında milletvekili Ankara’da. Ben de Hürriyet gazetesinin Ankara temsilcisiydim. Zaman zaman görüşüyorduk. O dönem milletvekili ve sürekli konuşurken hep serzenişte bulunuyor. Çünkü Meclis çalışmalarını izliyor ve bunun haberciliğinin iyi yapılmadığı kanaatinde. Çok önemli ayrıntıların atlandığı kanaatinde. Kendisi milletvekili fakat bulunduğu ortamı devamlı bir gazeteci gözüyle gözlüyor ve gazetecilerin, muhabirlerin tam işin hakkını vererek yapmadıkları kanaatinde. ‘Şu da yazılsa keşke, şu ayrıntı da olsa’, orada görüyorsunuz, karşımızda gazeteci Altan Öymen var. Hâlâ aslında bıraksanız yani eve gidip hemen haberini yazacak o olayların. Onun gazeteciliğine baktığınızda gazeteciliğin her kademesinde görev yaptığını görüyoruz. Yani önce muhabir olarak başlıyor. Sonra Ankara’da istihbarat şefliği yapıyor. Sonra Almanya’da basın ateşeliği dönemi var. Gazeteci cemiyeti başkanlığı yapıyor 50’li yılların sonunda. Sonra 60 darbesinden sonra kurucu meclis üyeliği var. Almanya’dan dönüşte Ulus’ta Genel Yayın Yönetmenliği yapıyor, muhabir olarak başladığı yerde. Sonra Akşam’da röportaj yazarlığı var, dizi yazarlığı var, köşe yazarlığı var.
“Kimde gazeteci kumaşı var, onu anlıyor”
Milliyet’te dizi röportajlar yapıyor. 66-71 arası 12 Mart muhtırasına kadar olan dönemde Akşam, Milliyet, Ulus’ta hemen hemen her işi yapıyor. Sonra çok önemli bir şey, Altan Öymen gazeteciliğinden söz ediyorsak ANKA dönemi... 1972 yılı, 12 Mart muhtırasından sonra ANKA Ajansı’nı kuruyor. Türk basın tarihinde ANKA Ajansı çok önemli bir tecrübe. Önemli bir dönem, önemli bir okul ANKA Ajansı. Zaten şimdi vereceğim isimlere baktığınızda sizin de bildiğiniz isimler. Türk basınında hepsi temayüz etmiş, kendini ortaya koymuş, bir çizgi ortaya koymuş, sayısız başarı örneği ve başarı öyküsü ANKA Ajansı’ndan o dönemde çıktı ve Altan Öymen’in yöneticiliği altında bu oldu. Örsan Öymen, Teoman Erel, Uğur Mumcu, Nuri Çolakoğlu, İsmet Solak, Hasan Cemal, Füsun Özbilgen, Ahmet Tan, Derya Sazak, Zafer Mutlu, ANKA Ajansı’ndan çıkmadır. Çok daha listeyi uzatabilirim fakat bu sözünü ettiğim isimlerin hepsi başarılı olmuş isimler. Şimdi burada da Altan Öymen’in bir insan kaynakları uzmanı diyelim. Basında yetenekten, kimde gazeteci kumaşı var; onu anlıyor ve oraya çekiyor, inisiyatif veriyor.”
“Gazetecilik yaşam biçimiydi”
Babasının aile içindeki rolünü anlatan Aslı Öymen, şunları dile getirdi:
“Nasıl çalışırdı, aslında en önemlisi o. Daha çok vaktini çalışarak geçirirdi. Sürekli çalışan biri. Evde de çalışıyor. Sabah erken kalkar. Mutlaka gazeteler hazır olur. Son zamanlarında hâlâ 5 gazete alıyordu, hepsini okuyordu mutlaka. Son zamanlarında çok kızardı da. ‘Çok fazla hata yapılıyor, yetersiz bilgi’; ondan sonra işte ‘teyit edilmemiş bilgi, kötü gazetecilik, imla hatası’... Elinde sürekli kalemle gazetedeki haberleri ya da makaleleri de düzelte düzelte okur, söylenirdi de. Gazeteciliğe çok önem verirdi. İyi gazeteciliğin, doğru gazeteciliğin yapılması gerektiğine ve giderek bunun kötüye doğru gittiğini söylerdi ve çok üzülürdü. Gazetecilik onun bir yaşam biçimiydi aslında. Tabii siyaset oldu, zaman zaman kesintilere uğradı gazetecilik mesleği. Şimdi politikacılığı, siyaseti bir meslek gibi hiçbir zaman görmemek gerektiğini söylerdi. ‘Siyasetçilik bir uğraş, bir meslek değil ve meslek hâline gelmemesi lazım’, bunu hep söylerdi. Gazetecilik, onun için bir yaşam biçimiydi. Bilgi birikimiyle bize kardeşimle anlatır, bütün Türkiye meselelerini, dünya meselelerini birlikte her zaman, daima konuşurdu. Babam çok esprili biriydi. O az bilinen bir tarafı olabilir. En dramatik olayları, başına gelmiş olan en kötü olayları bile hiçbir zaman abartarak, üzüntüyle, hayatının bir yerine koyarak anlatmazdı. Mesela hapis dönemleri oldu. 12 Mart’ta hapse girdiğinde o hücredeki hayatı çok anlatırdı.”
“Gazeteciliği, siyasette bıraktığı iz hep yaşayacak”
Erciyes, panelin kapanışını “Yakında yeni kitapları çıkacak. Onun gazeteciliği, siyasette bıraktığı iz hep yaşayacak. Çok teşekkür ediyorum konuşmacılara. Çok önemli şeyler paylaştınız bizimle. Murat Bey, hakikaten tarihe geçecek bilgiler, anılar paylaştınız. Sedat Bey, Altan Öymen’in gazetecilik ilkelerini, gazetecilikte açtığı kanalı artık ben dinleyeceğim sizden, merak ediyorum. Aslı çok teşekkür ediyorum. Altan Bey’in geride bıraktığı külliyatı en iyi şekilde değerlendirmemizi sağladığını biliyorum. Ayrıca onun için de ekstra teşekkür ediyorum” sözleriyle yaptı.





