BU KAFALAR DEĞİL BİR ÜLKEYİ, BİR DÜNYA İMPARATORLUĞUNU 15 GÜNDE BATIRIR!
İşte Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Uluslararası İlişkiler Bürosu Başkanı emekli Tümamiral Soner Polat'ın aydinlik.com.tr'de yayımlanan "BÖLÜCÜLÜK BİLDİRGESİ mi?" başlıklı o önemli yazısı;
BÖLÜCÜLÜK BİLDİRGESİ mi?
CHP’nin seçim bildirgesi tam anlamıyla vatanseverleri büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Sırtından bıçaklanan insanlar ne hissederse, Atatürk ve Cumhuriyet sevdalıları da onu hissetti. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bu olmalıydı! Bu metin, bölücü temalar da içeren bir karşı devrim bildirgesinden başka bir şey değildir. Türkiye’ye onursuzca bölünmeyi dayatmaktadır.
ABDULLAH GÜL’ün PARTİSİ
CHP’ye egemen olan güçler daha önce Abdullah Gül ideolojisini CHP’de hâkim kılmıştı. Bu nedenle CHP, Gül’ü muhalefetin çatı adayı olarak göstermek için her yolu denedi. İşin rezilliği ayyuka çıkınca, emperyalist merkezler, “aslında Muharrem İnce’nin önceden kararlaştırıldığını, Gül’ün bir taktik aldatma olduğunu” yaymaya başladı. Ama Saadet Partisi lideri Karamollaoğlu, FOX TV’deki canlı yayında bu yalanı herkesin yüzüne çarptı. CHP’nin başından beri Gül’ün arkasında olduğunu ifşa etti. Zaten Gül’ün adaylığına karşı çıkan bütün vekiller tasfiye edildi. Ayrıca, Gül çizgisini benimsemeyen Muharrem İnce’ye yakın vekiller de kapının önüne koyuldu.
CHP, artık fikirsel ve ideolojik olarak Abdullah Gül’ün partisidir. Bu Parti’de Atatürk ve Cumhuriyet’in bütün izleri silinmiş, bunun yerini, Gül’ün Ortaçağ’dan esinlenen dünya görüşü doldurmuştur. Hiçbir ayırt edici özelliği olmayan bu fikirlerin Gül’den değil de emperyalist merkezlerden kaynaklandığını bilmem söylemeye gerek var mı? Hatırlarsanız, kumpaslarda “Bir savcı bulun, delillendirin!” diyen Gül, Bitlis’in “Güroymak” ilçesini, “Norşin” olarak tanımlamıştı. Gül’e tapanların partisi olan CHP, Gül’e bağlılığının özel bir nişanesi olarak, “Yer ve yörelerin özgün isimlerinin iade edileceğini” seçim bildirgesine koymuştur.
BÖLÜCÜLÜK BAŞKA NASIL OLUR?
İsterseniz, Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığına sorun! Türkiye, “Türk Boğazları” yerine, “Bosphorus ve Dardanelles” ismi geçen NATO yayınlarını veto etmektedir. Yunanistan ve tüm Batı dünyası, Makedonya’yı anayasal ismi ile değil, “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” olarak tanımaktadır. Çünkü isim tartışmasının aidiyet tartışmasından önceki aşama olduğunu aklı başında herkes bilir! Demek ki CHP, Gül doktrini çerçevesinde gizli ve sinsi planların içindedir.
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ndaki çekincelerin kaldırılması, eşitlik vatandaşlık, ana dilde eğitim gibi aymazlıklar bölünmeye giden yolun kaldırım taşlarıdır. Kürt sorunu, “güvenlikçi anlayışa teslim olmadan çözülecek” söylemi PKK’ya teslimiyetin siyasi beyannamesidir. Aşırı kertede bilgisizlik ve cehalet doludur. Bu kafalar değil bir ülkeyi, bir dünya imparatorluğunu 15 günde batırır!
ABD, içimizdeki ve dışımızdaki PKK’yı, bir terör örgütü için tarihin bugüne kadar kaydetmediği ölçüde silahlandırarak, maaşa bağlayarak üzerimize salmıştır. Ayrıca 15 Temmuz hain darbe girişimi ile ülkemizi örtülü olarak işgal etmeye teşebbüs etmiştir. Gül’cü CHP ise bu koşullar altında, “ABD ile stratejik ve askeri ilişkilerle sınırlı olmayan kalıcı bir işbirliğini” hedeflemektedir. Herkesi kör âlemi sersem mi sanıyorsunuz? Bunun anlamı, “Sizin hedefleriniz için biz göreve hazırız!” değil midir? Peki, bu dehaların (!) “özgürlükçü laiklik” söylemini nasıl anlamalıyız?
KIRK KATIR mı, KIRK SATIR mı?
Emperyalist siyaset mühendisliği toplumu, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ile CHP ve Abdullah Gül arasında sıkıştırdı. Ya Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si ya da Abdullah Gül’ün CHP’si! “Hangisi daha zararlıdır?” sorusu hâlâ günceldir. Muharrem İnce, “İkisi arasında tercih yapmak zorunda kalsam Erdoğan’ı seçerdim!” demişti. Bu soru bütün CHP’liler için de geçerlidir. Ben kişisel olarak, “CHP’nin vatansever seçmenlerinin bu dayatmayı kabul edeceğine” ihtimal vermiyorum. Doğru soru şudur: “CHP’nin seçim bildirgesi Atatürkçülüğün neresindedir?” Doğu Perinçek’i yok sayarak, gericileri ve bölücüleri pazarlayan Atatürkçü (!) yayın organları var! Onlar bu rezaleti görmüyor mu, yoksa dışarıdan talimat mı aldılar? “Maazallah, muhalefet bölünmesin!” diyorlar. Muhalefet bölünmesin ama ülke bölünsün! Öyle mi? İyi ki Vatan Partisi var!