Balyoz davasından hüküm giyen tek kadın subay, emekli Albay Berna Dönmez, tahliyeden sonra evinin kapılarını Hürriyet’e açtı. Henüz yüz yüze görüşemediği annesiyle ilk telefon konuşmasına biz de şahit olduk. Dönmez, hakkında verilen 16 yıl hapis cezası kararını duyduğu günden ‘Cezaevindeyim’ diye uyandığı düne kadar yaşadıklarını Hürriyet’e anlattı...
‘16 YIL’A YIKILDIM
Savcıdan serbest kalıyorsunuz, tutuksuz yargılanıyorsunuz. Mahkeme savunma yaptıktan sonra ‘Mahkemeye gelmenize gerek yok’ diyor. Siz şimdi ne zannedersiniz; beraat edeceğinizi değil mi? Karar açıklanıyor nasıl bir izdiham, içeri giremedim. Bağırış, çağırış, ayılanlar bayılanlar... Bir baktım; biraz sonra Zeki geldi, allak bullak, konuşamıyor. ‘Ceza mı aldım’ dedim, ‘16 yıl’ der demez yığılmışım. ‘Berna kötüsün, eve gidelim’ dedi. Bu arada ‘Kaçtı’ diye televizyonlarda altyazı dönüyormuş. Panik oldum. Bir taraftan valizimi hazırlıyorum, teslim olacağım. Hayatımızın en kabus gecesiydi. Teslim olmadan önce cumartesi günü son kez sahile indik Zeki’yle. Martıları seyrettim, denize baktım. ‘Allahım bu kaç sene sürecek acaba, kaç sene göremeyeceğim denizi’ dedim (ağlıyor).
HÜRRİYET’TEKİ İLAN
Mahkemeye ilk gittiğimde ‘Bu kadar komutan arasında benim ne işim var’ dedim. Bir de bunlar terfi edecek insanlar. Bir tasfiye operasyonu olduğunu biliyorduk ama bunu çok ağır şekilde yaşattılar. Tasfiye edeceksen insanları hapse mi atman lazım. Bu insanlara ‘Biz sizi TSK’da istemiyoruz’ deselerdi, hepsi dürüst, şerefli, namuslu insanlar, zaten istenmeyen yerde kalmazlar, emekli olur giderlerdi. Niye orada olduğumu sonra sonra anlamaya başladım. Ben tarih öğretmeniyim, devrim tarihi, Atatürkçülük, siyasi tarih dersi veriyorum. Geçmişi anlatıyorum, geçmişte yaşananların geleceğe ders olması gerektiğini söylüyorum. Atatürkçü subaylar yetiştiriyorum, en büyük suçum bu aslında. Bunu nasıl söyleyeceklerdi? Duyan inanmıyor, arkadaşımın çocukları suçun neydi diyorlar? ‘Yıldız Teknik Üniversitesi’ne el koyacakmışım’ diyorum, gülüyorlar. 10 yaşındaki çocuk gülüyor. Asker olduğum için katiyen pişmanlığım yok. Deselerdi ki asker olursan cezaevine gireceksin, yine asker olurdum. Çocukluğumdan beri çok subay olmak istiyordum ama TSK’ya kadın subay almıyorlardı. Benim girdiğimde yeni yeni başlamıştı. Hürriyet Gazetesi’nde gördüm ilanı. Babam ‘Zor meslek, bir gireceksin 15 sene ayrılamayacaksın ama öğretmen olsan mesain daha rahat olur, istediğin zaman ayrılırsın’ demişti.
KORKMAM Kİ, ASKERİM
Bugüne kadar hiç avukatım olmadı. Ne karakol biliyorum, ne polis. Bakırköy’de cezaevi olduğunu bile bilmiyorum. Ceza alan 3 kadın arkadaşla Silivri’ye gideceğimi zannediyorum, aynı koğuşta kalırız diye düşünüyorum. Öğrendik ki Silivri’de kadın cezaevi yokmuş. Ve diğer 2 arkadaşım hâlâ görevde olduğu için zaten onlarla kalamazmışım. Koğuşa kadar valizimle gideceğim zannediyorum. ‘Yok valiz olmaz’ dediler. Yanınıza alacaklarınız sınırlı. Görevlilerin kıyafetleri olduğu için mavi, lacivert ve askeri yeşil kıyafet alamıyorsunuz. 2 tişört, 2 eşofman, 2 pantolon... Önce geçici koğuşa aldılar, tek başıma. ‘Kapınızı üstünüzden kilitleyeceğiz korkmayın’ dediler. Korkmam ki ben askerim. Ertesi gün koğuşa aldılar. 17-18 kişi... Biliyorlarmış bir albayın geleceğini. Hatta ‘Tam asker gibi girdin’ diyorlar, ben tabii nasıl girdiğimin farkında değilim. ‘Merhaba arkadaşlar’ demişim. Ortak alan diyorlar; ben hep oraya gazino dedim. Her sabah 8’de sayım var. ‘Günaydın arkadaşlar’ diyorum, bizde öyledir, mesai başladığında herkes birbirine günaydın der; orada kimse birbirine günaydın demiyor. Bir ‘Kıymet’imiz vardı, ben günaydın arkadaşlar deyince ‘Kıymet bilmem ne, emret komutanım’ diye başlardı (gülüyor). Çok saygı gösterdiler, sağ olsunlar. Bir de yaşça hepsinden büyük olduğum için... Deniz Seki’nin de kaldığı koğuşmuş, A1 memur koğuşu.
BULAŞIK YIKATMADILAR
Geç kalkıyorsunuz çünkü yapacak bir şey yok. Devlet veriyor ama ben peyniri kantinden alıyordum. Sebze meyve günü var. Birlikte kahvaltı ediyorduk. Haftada 300 lira harcama hakkı var. Bana hiç yemek yaptırmadılar, bir kere bile bulaşık yıkatmadılar, haklarını ödeyemem. Yemek geliyor ama bazı şeyleri canınız istiyor tabii. Kantine semaver gelince hemen aldık. Kızartmayı orada yapıyorlardı çünkü patates haşlanmış geliyor. Hayatımda dizi seyretmem, dizi seyrediyordum. Hatta kızlar dalga geçiyorlardı; ‘Maşallah Berna Abla sen de bize döndün, haftanın 5 günü dizi seyrediyorsun’ diye. Stres atıyorsunuz, kafayı dağıtıyorsunuz ne yapacaksınız? Bütün dizileri seyrediyordum ne var ne yok. Özellikle tartışma programlarını çok seyrediyordum. Hele ilk hafta bizi yargılayan medyayı çok seyrettim, medyanın çok günahı var. Özür dilemeleri gerekiyor.
‘Kahvaltıya geliyorum’ sözümüz telaşlandırdı
ORADA AĞLADIM
Beni uğurlayışlarını bir görseydiniz. ‘Ağlamayın sakın, ben de ağlarım’ dedim. Tahliye olan çıkınca kapı kapandıktan sonra kapıya vuruyorlar; adet öyle. Kapıya vurdular, ben de el salladım öpücük gönderdik. Koridorun başındayım. Bir baktım bana sesleniyorlar Berna Abla diye, görevliden rica etmişler hepsini çıkartmış; ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz. En büyük asker bizim asker’ diye bağırıyorlar. Orada ağladım.
Hürriyet Gazetesi