Gündem:
TÜRKİYE'nin İLAN EDİLMEMİŞ KÜRT POLİTİKASI

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün son derece önemsediği bilinen ve 2011’de Gül’ün himayesinde Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Rektörlüğüne getirilen Laçiner yazmakta olduğu hükûmet yandaşı Star Gazetesinden kısa bir süre önce Mustafa Akyol ile birlikte gönderilmişti.

İşte Laçiner'in iddialı analizi;


TÜRKİYE'nin İLAN EDİLMEMİŞ KÜRT POLİTİKASI

Hükümetin iç ve dış Kürt politikası son birkaç ayda daha net bir hal aldı. Söz konusu politikaların önemli bir kısmı açıkça dile getirilmese de, yapılan açıklamalar ve tavırlar birleştirildiğinde resmin tamamı görülebiliyor.

Bu çerçevede büyük bir kısmı, gelebilecek tepkiler nedeniyle dile getirilmeyen bu politikanın resmini aşağıda çizmeye çalıştım:

1.Türkiye, Irak’ta bölünmeyi kaçınılmaz görüyor, Irak’ta egemen bir Kürt devletini yararına buluyor; Barzani önderliğinde bağımsız bir Kürdistan’ın gerçekleşmesi için fiili destek de veriyor,

2.Türkiye, Ortadoğu’da Kürtlerin hamisi olmak, onların en yakın müttefiki haline gelmek istiyor,

3.Irak ve Suriye’de Türk dış politikasının önceliği Türkmenlerden çok, Kürtlerin durumu. Türkiye mümkün olduğunca Türkmenleri Kürtlere eklemeye çalışıyor,

4.Ankara, Türkiye içerisinde “Kürdistan” adlı bir bölgeye, “Kürt” adlı bir halka, adı geçen bölgede birinci dil olarak Kürtçe’ye karşı çıkmıyor, tüm bunları kabul ediyor; bu süreçte ayrı bir yerel parlamento ve resmi kurumlarda Kürtçe söz konusu,

5.
Hükümet, PKK’yı Kürtlerin temsilcisi olarak görüyor ve onunla müzakere etmeyi meşru, etik ve gerekli buluyor,

6.PKK ile barış içeride Kürt Politikasının özünü oluşturuyor, bunun için Abdullah Öcalan ve diğer KCK/PKK sanıklarının ve mahkûmlarının kısa sürede salıverilmesi gerekli görülüyor,

7.PKK’nın silahsızlanması tercih edilebilirse de bu haliyle içeride çatışmasızlık şartıyla meşrulaşmasında da sorun görülmüyor,

8.
Hükümet, Türkiye içerisinde ‘Kürdistan’ olarak şekillendirilecek olan bölgede özerkliğin oluşmasına karşı çıkmıyor. Bu bölge egemenlik paylaşımı aşamasına doğru gidiliyor,

9.Türkiye, Suriye’de olası bir Kürt devletine de karşı çıkmıyor, sadece PKK’nın Suriye’de Türkiye’ye muhtaç hale gelmesini, yakınlaşmasını istiyor, bu doğrultuda politikalar izliyor,

10.Kürtçü grupların silah/çatışma potansiyellerinin üçüncü gruplar ile çatışmalara girmesinde sakınca görülmüyor,

11.Kürtçü gruplar Hükümetin diğer politikalarında (örneğin Cemaat mensupları ile mücadele) müttefik haline gelsin isteniyor,

***

Tüm bu maddelerde özetlenen politika hiç şüphesiz Türkiye’nin Kürt siyasetinde devrimsel bir değişime, hatta sapmaya işaret ediyor...

Cumhuriyet tarihi boyunca, Özal ve Menderes dönemleri de dahil böylesine farklı bir Kürt siyaseti gözlenmedi.

AK Partili siyasilerin ve Dışişleri yetkililerinin söylem ve davranışlarından derleyerek özetlemeye çalıştığımız bu yaklaşım, temelde iyimser varsayımlara dayanıyor.

En önemli varsayım Kürtleri şer güçlerin etkisinden kurtarabilirsek Türkiye ile birlikte hareket ederler varsayımıdır. Bu varsayım doğru mudur derseniz İran, İsrail, ABD, İngiltere ve Rusya’nın da güçlü bir şekilde Kürt politikasında oyunun aktif aktörleri olduğunu ve Kürtleri kolayca Türkiye’nin tekeline bırakmayacaklarını belirtmek gerekir. Nitekim şu anda İsrail’in Irak Kürdistanının bağımsızlığını hararetle destekleyişi bir sır değildir.

Bir diğer varsayım ise Kürtlerin hamiliğinin yapılması halinde Kürtlerin Türkiye karşıtlığının azalacağı düşüncesi. Oysa meseleye realist bakış açısından yaklaştığınızda hayatın gerçekleri vardır ve çarpışan çıkarlarla eninde sonunda duygusal retoriğin önüne geçer.

Bir diğer iyimser varsayım ise talepler yerine gelirse bunun makul bir sonunun olacağı, ondan sonra işbirliğinin başlayacağı, şiddete gerek kalmayacağıdır. Oysa ki siyasi ve içtimai ilişkiler sanıldığı kadar düz rasyonelliğe sahip değildir, bundan daha karmaşık neden-sonuç ilişkileri mevcuttur.

Tüm bu düşüncelerin arka planında yatan bir diğer varsayım ise Kürtler ile Türklerin eninde sonunda bir arada yaşamak zorunda oldukları ve iki milletin bir şekilde üst yönetim oluşturarak Osmanlıyı andırır bir birlikteliğe akacakları inancıdır... Oysa ki hem zaman hem de aktörlerin doğası çok değişmiştir. Bölünerek büyümek denilen girişim ‘Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma’ hikâyesine de dönüşebilir.

Son olarak, böylesine radikal bir değişim boş bir evrende gerçekleşmeyecektir, bahsi geçen siyasete içeriden ciddi tepkiler yükselebilir, hatta kimi siyaset bilimcilerin deyişiyle Kürt Sorununun halli diğer tarafta Türk sorununa neden olabilir.


internethaber.com


Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87

KAYIP EKONOMİST OLAYINDA YENİ GELİŞME
Balıkesir'in Gönen ilçesinde, 17 Haziran 2023'te sabah yürüyüşü için evinden ayrıldıktan...

Haberi Oku