24 SANİYEDEN 24 SAATE!

Bu fenni ve gizemli başlığı açmaya çalışalım! Çocukluk ve gençlik yıllarımızda ailelerimizin politik görüşlerine, aile büyüklerimizden bazılarının aktif siyasi kimliklerine, bizim kişisel tercihlerimize rağmen, siyasal iktidara ilişkin konuşmalarımız konunun önemine, güncelliğine göre 24 saniye ile 24 dakika arasında değişirdi. Yazılarımızın konusunu da portre, biyografi, kitap değerlendirmeleri, sanatsal etkinlik üzerine izlenimler, gezi yazıları oluştururdu.

Şimdi genelde siyaset, özelde yaşadıklarımız ve yaşatılanlar, günün 24 saati bizi ve beynimizi meşgul ediyor, enerjimizi tüketiyor, kan basıncımızı yükseltiyor ve uykularımızı bölüyor. Böylece kalp ve zihin sarsıntısı arasında gidip geliyoruz.

Ekilen tohumların hasadını görünce bu kin ve nefret iklimine üzülüyoruz yetmiyor, utanıyoruz kesmiyor, kaygılanıyoruz kâfi gelmiyor. Neden Cumhuriyetin kazanımlarıyla bir yerlere gelenler Cumhuriyetin bütünleştirici kuruluş felsefesine sarılmak yerine, barış söylemleri yerine ülkemizi ayrıştırmayı - kaos yaratmayı – kaotik ortamı kaşımayı seçiyor, seviyor, yeğliyor?

Şimdi 24 saatin içinden taşanlara geçelim! CB diyor ki; “Bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak bunu bakanıma, başbakanıma bir kere söylerim olur biter!” Olup biten ne? Bu ülkenin milyonlarca gencini ve onların ailelerini ilgilendiren TEOG! “Bu kararı hangi gerekçelerle aldınız? Diye soru sorulabilir mi? Yanıt Adalet Bakanından geliyor; “Cumhurbaşkanına soru soramazsınız!”

Soru soramıyor ama açıklama yapıyoruz! Bu yönetim 2004 yılında OKS’yi getirdi 4 yılda vazgeçti. Sonra SBS’yi getirdi 5 yılda vazgeçti. 2013 yılında TEOG en iyisi dedi, şimdi CB’nin emriyle ondan da vazgeçiyor. Bu gidişle okullar sınavsız olur mu olur?

Bitmedi biter mi? Yok artık demeyin! Duymadıysanız sıkı durun! Kalbe zarar bir haber daha var! MEB, okullara gönderdiği; “Sosyal Etkinlikler, Belirli Gün ve Haftalar” çizelgesinde keyfe keder mi desem, işine öyle geliyor mu desem, her şeyi tek tek yok ediyorlar mı desem evlere şenlik değil, yüreklere ve değerlere zarar bir değişime daha imza attı. 8 Haziran 2017 tarihli genelgeye göre; bundan böyle okullarda 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim ulusal bayramlarımız kutlanmayacak. Buna karşılık ne kutlanıp ya da anılacak derseniz? Özetle “organ bağış ve nakil haftası, afet eğitim ve hazırlık günü, Türk dünyası ve toplulukları haftası, vergi haftası, etik günü vb” deriz!

Gidişat malumken, yapılan değişiklikleri yazabilen yazmışken, bir iki ses de TOMA’ların, tazyikli suların, plastik mermilerin gözetiminde çıkmışken, yeni müfredatı enine boyuna tartışmamız gerekirken Eskişehir Milli Eğitim Müdürü okullara; “Yeni müfredatı, var olma mücadelesi gibi kabul edin. Aksi davranış tarafıma karşı duruş olarak algılanacaktır” şeklinde bir genelge göndermez mi?

Tam bu karanlık tabloyu düşünürken başlıktan çok uzaklaştığım aklıma geldi. Bir yanda başbakanın; “Mezarlıklar ve cenaze işleri konusundaki başarılarımız nedeniyle belediyelerimize ve bize takdir ve teşekkür yağıyor” şeklindeki sözlerini düşündüm! Bir yanda Aysel Tuğluk’un annesinin cenaze töreninde ve gömüldükten sonra başına gelenleri düşündüm! Kapalı kapılar ardında dönen dolapları, kirli- kanlı hesaplaşmaları, yolsuzlukları, hırsızlıkları, haksızlıkları düşündüm!

Sonra da tüm bunları hüner ve zekâyla buluşturup hiçbir şey olmamış gibi, olmuyormuş gibi, olmayacakmış gibi, toplumu açık ve net ayrıştırmamışlar gibi konuları allayıp pullayan, halka verip veriştiren, hele de geçmişe fatura kesenleri düşündüm!

Bunca gündeme, bu hıza, bu kaşımaya 24 saat nasıl yetsin? Yeter mi?

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87