301162433255

Kupkuru rakamlar değil mi?..


Sanki hepimizi “damgalı eşeğe” çeviren TC. Kimlik numarasına benziyor değil mi?.. Zaten hayatlarımız birer kuru, kupkuru rakamlar silsilesine dönmedi mi, döndürülmedi mi?.. Bakın dün yine Hakkari’de 8 evladımız, 8 gencecik kahraman toprağa düştü; bu yazı yazılırken hala isimleri bile belli değildi... Yaralıları saymıyoruz, sayamıyoruz bile; hangisi sakat kalacak, hangisi hayata tutunacak ya da tutunamayacak bilemiyoruz..


-Acaba çok da umurumuzda mı, onu da ben bilemiyorum!..


Son 9-10 ayda bir tek gün oldu mu acaba rakamlara bezenmiş gazete sayfası görmediğimiz; “hainler tuzak kurdu: 5 şehit..”, “alçaklar ateş açtı: 7 şehit..” türü haber görmediğimiz bir tek gün?.. İş kazası yaşanmayan, iş kazasında can vermediğimiz bir gün bile oldu mu acaba?..


Hepsi rakamlar eşliğinde gazetelere, televizyonlara haber olduktan sonra hayatlarımızdan çekip gittiler, yalnızca düştükleri yeri yakarak!.. Numeratör ne kadar büyük rakam basarsa o kadar üzüldük, öfkelendik, hırslandık... Şehit sayısı 1-2-3 ise günlük yaşamımıza bir etkisi olmadı; bir iş kazasında yaşamını yitiren 9 işçiyse şöyle bir ayaklandık, homurdandık, o kadar... Rakamlar 10-20-30 şeklinde katlandıysa infial duyduk, yürüyüş bile yaptık. Sonrasında olayın faillerinin, sorumlularının, “milletin ... koyan işadamlarının” adalete nanik yaptığını ya da sınırın hemen dışından el salladığını, Habur sınır kapısından halaylar eşliğinde “lololo” çığlıklarıyla girdiğini izledik... Evet, yalnızca izledik...


-Rakamlar adeta utanç simgelerimiz olarak boynumuza yaftalandı!


Tıpkı başlıkta gördüğünüz rakamlar gibi.. O rakamların diğerlerinden farkı, tarihimizin en utanç verici rakamlarından olma özelliğini taşıması...


-301 cansız beden, 162 yaralı, 433 yetim, 255 dul kadın... Soma’nın utanç nrakamları!..

 


“İsrail dölü!”

 


Dün Soma katliamının 2. Yıldönümüydü...


Kaza değil, katliam!.. Bile bile cinayet... Göz göre göre infazdı... 13 Mayıs 2014 tarihinde Manisa’nın Soma ilçesinde 301 işçi, ucuz kömür, yok hükmünde güvenlik, “dayı başı” denilen ortaçağ ağalığı düzeni sayesinde gaz, çamur denizinde yok olup gitti!..


O katliamdan üç görüntü hep gözlerimin önünde:


-Madenden çamurlar içinde, nefes alamadığı için suratı morarmış bir işçinin ambulansa bindirilirken, “ayaklarım çamurlu, kirlenmesin” demeye çalışması...


-Lütfedip yüzlerce koruma eşliğinde ilçeye gelen zamanın Başbakan’ının, durumu protesto eden bir işçiye “İsrail dölü” diyerek yumruk atması...


-Başbakan ve beraberindekileri protesto eden madencinin Başbakanlık Müşaviri sıfatlı Yusuf Erikel tarafından tekmelenmesi...  Bu muhterem, madenciyi tekmeledikten sonra 7 gün “iş göremez raporu” almıştı, iyi mi? Tekmelenen madenci Erdal Kocabıyık ise hem 10 ay hapis hem de para cezasına çarptırılmıştı!..


Zaten bu müşavirin Başbakan’ı da madencilerin ölümleri için “fıtratında var bu işin” diyerek 1800’lerde İngiltere’de meydana gelen maden kazasını örnek göstermişti!..


Peki sonra ne oldu?. “en büyük Türk büyükleri” ilk çareyi hemen buldu; ölen işçileri “şehit” ilan etti... Patlamanın yaşandığı ocağın kapısı mühürlendi; içerde başka işçi var mıydı bilinmesi olanaksız hale geldi... Bir de sorumlular hakkında dava açıldı; İki yıldır sürüyor...


-Bir arpa boyu yol alındı mı?. Hayır!..

                                                    


Esir madenciler!..

 


Pekii, o günden bu güne bir tanecik olsun olumlu bir değişim oldu mu?.


Yine hayır! Yakınlarını kaybeden ailelerin sorumlulardan hesap sormak için başlattıkları hukuk mücadelesinde değişen hiç bir şey yok. Tahliye olanlar bile var!.. Asıl sorumlular yargılanıyor mu? Madenci aileleri ona da “hayır” yanıtını veriyor!..


Buna karşılık madenden sağ kurtulan işçilerin çoğu bugün işsizlikle boğuşuyor... Tazminatlarını dahi alamadılar!.. O bereketli topraklarda tarım adeta yasaklandığı için insanlar, “Maden Baronları” elinde oyuncak olmaktan kurtulamıyor!..


Pekii, sağlık ve iş güvenliği açısından olumlu bir adım atıldı mı diye soracak olursanız, buyurun, CHP Grup Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’i dinleyin:


-2 yıl önce Soma Eynez maden ocağı ne kadar güvenli ise, bugün tüm diğer madenler o kadar güvenli. Her an yeni bir facia yaşanabilir. Soma’da siyaset-sermaye-sendika üçgeni 301 işçimizi mezara göndermiştir!..


Son olarak, bütün madencilere, bütün işçilere sesleniyorum: Bugün saat 13.00’da Soma Şehit Madenci Aileleri ve Sosyal Haklar Derneği şu çağrıyla ortak bir yürüyüş ve miting düzenliyor:


-301 can için adalet Mitingi.. Somayı unutma unutturma!..


Soma’daki TKİ müessesesi önünde başlayacak olan bu yürüyüşe omuz verin; çünkü onların mücadelesi sizin de mücadelenizdir... önemli olan insan olmak, işçi, emekçi olmaktır!.. Şu çağrım ise herkese:


-Soma’daki o güzelim yetim çocukları unutmayın!..


Yılmaz Özdil kardeşim dün yazdı, dünyanın en büyük ailesini  22 Mayıs Pazar günü sünnet olacak yetim Furkan kardeşimizin sünnet törenine katkıda bulunmaya, keseye göre hediye göndermeye çağırdı... E ne duruyoruz öyleyse...İşbaşına!..

Adres: Atatürk mahallesi, Dr. Atıf İkiz sokak, No: 31 Soma (Furkan Yüksel, Betül Yüksel)


-Unutmayın hediyelerin fazla olması çok daha iyi çünkü 433 yetim çocuk var...

 

NOT: Bugün ve yarın günü saat 14.00’te Kocaeli Kitap Fuarı’nda “Efendiler ve Uşakları” kitabımı imzalıyorum. Beklerim..


https://twitter.com/umit_zileli

Misafir Avatar
İsim
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner80

banner87